Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Sıbyan Mektepleri’ne ne oldu?

Tam zamanı diye düşündüm. Hazır okullar yeni açılmışken hepimizin unuttuğu ancak son yıllarda bir nebze olsun hatırlanan Sıbyan Mektepleri (bugünkü adıyla anaokulu) konusunda birkaç hususu sizlerle paylaşmak istedim.

Yaklaşık yüzyıllık bir kesintiye uğrayan bu eğitim kurumlarımızın bugünlerde hatırlanmış olması sevindirici ancak yüzyıllık eğitim kaybımız hüzün vericidir. Yüzyıllık bu kesintinin hiç şüphesiz ki, birçok nedeni vardır. Bunların başında ise Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı ve İstiklâl Harbi gelir. Yetişmiş eğitim kadrolarının bu savaşlarda şehit olmaları, eğitime büyük bir darbe vurmuştur. Yine de 1923'te Cumhuriyet'in Kuruluşu'nda bu eğitim kurumlarının hatırlanması gerekirdi. Ne yazık ki, hatırlanmadı… Tam tersine; Sıbyan Mektepleri 'yok' sayıldı… Kasıtlı mıydı? Bilemem…

Sıbyan Mektepleri'nde eğitim 4 yaşında başlardı. Oysa eğitim yaşı 7'ye yükseltilerek, arada 3 yıllık bir kayıp meydana getirildi. Niye böyle yapıldı; anlayabilmiş değilim… Öyle ki, okulların açılacağı zaman 7 yaşının dolmasına birkaç gün kalan çocuklar bile okula kaydedilmezdi. Yakın zaman kadar durum böyleydi. Ben bile bunun mağduruyum. 7 yaşımın dolmasına 6 gün var diyerek, okula kaydetmemişlerdi beni ve 1 yıl geç başlamıştım ilkokula… Bu nasıl bir anlayıştır? O zamanlar 'Okula alın' diye yalvarmış anacığım ama 'Efendim, mevzuat böyle…' diyerek, kestirip atmışlar. Batsın böyle mevzuat yerin dibine…

Hafızalarınızı yoklayın; eğitimde sistem değişikliği yapılarak 4+4+4 ortaya atıldığında, yani zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldığında, toplumun neredeyse yarısı buna karşı çıkmıştı. İşin ilginç yanı buna karşı olanlar arasında eğitimcilerin de olmasıydı. Karşı çıkanların bir kısmının bilgi eksikliğinden, bir kısmının ise siyasi gerekçelerden olduğunun altının çizilmesi gerekir. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılırken, okul öncesi eğitim de zorunlu hale getiriliyordu. 37-66 ay arasındaki çocuklar anaokulu ya da uygulama sınıflarında; 48-66 ay arasındaki çocuklar ise anasınıflarda eğitim alabileceklerdi. Yani özetle; eğitime başlama yaşı da 4'e indirilmişti. Yüzyıllık bir eğitim kaybımız ise bu düzenlemeyle birlikte bir nebze olsun telafi edilebilmişti. Zararın bir yerinden dönmüştük. Buna da şükür…

Şimdi dönelim Sıbyan Mektepleri'ne…

Deminden beridir 'mektep' diyorum. Umarım yeni nesil, mektep sözcüğünün karşılığının 'okul' olduğunu unutmamıştır.

Sıbyan kelimesi, 'sabi'nin çoğuludur. Yani 'sıbyan çocuklar' demektir. Bu okullarda sabi denilen 4-6 yaşındaki ilkokul öncesi çocuklar eğitim gördüğü için bu ad verilmiştir. Çocukların okula gidip-gelme kolaylığı olması ve neredeyse her sokakta bulunmasından dolayı bu okullara 'Mahalle Mektebi' de denilirdi. Bu okullar genellikle cami avlusu veya yakınında olurdu. Sıbyan Mektebi'nde görev alan öğretmenler, dönemin en tecrübeli öğretmenlerinden (hocalarından) seçilirdi. Mümkünse Medrese mezunu Hocalar, Sıbyan Mektebi'nde görevlendirilirdi. Yani sizin anlayacağınız, en önemli eğitim kurumu Sıbyan Mektepleri'ydi. Bu okullarda eğitime başlama yaşı da daha önce de belirttiğim gibi 4 yaştı. Çocuk, 4 yaş 4 ay 4 günlükken, bu okula başlardı. Eğitim yılı beklenmezdi. Hocalar, hem öğrenciye hem de kişiye özel dersler verirdi.

Görüyorsunuz değil mi? Yıllarca çocukları 7 yaşında eğitime başlatarak, büyük bir beyin gücünü kullanmamışız. Her çocuğun yaşamındaki 3 yıl, eğitimden uzakta kalmış. Her çocuk, tam yüzyıl boyunca 3 yılını kaybetmiş. Niye 'Eller aya, biz yaya' olduğunu, şimdi anlayabildiniz mi?

Birkaç gün önce Galatasaray Üniversitesi eski Rektör Yardımcısı Mehmet Şakir Hoca'yla sohbet ediyorduk. Mehmet Hoca, uzun yıllar Amerka'da kalmış bilge bir eğitimcidir. Bu konuyu konuştuk. Mehmet Hoca da Amerika'da eğitime 4 yaşındayken başlandığını söyledi. Ancak ilginç olan şuydu: Bizim 1940'lı yıllardaki eğitim sistemimiz, Amerikan Sistemi'ydi ancak ne hikmetse eğitim yaşı; bizde 7, onlarda 4'tü… Hale bakın… Daha doğrusu hale değil de şu rezalete bir bakın…

Yeniden dönelim Sıbyan Mektepleri'ne… Sizlere bu okullarla ilgili ansiklopedik bilgi vermek istiyorum. Ancak birkaç hususun altının çizilmesini de çok önemsiyorum.

Sıbyan Mektepleri'nin Kurucusu Fatih Sultan Mehmet'tir. Bu okulların resmen kaldırılışı da 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla olur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nda bu okullar unutuldu mu? Yoksa?

Sıbyan Mektepleri'nin eğitimde 'ilk' ve 'yaygın' model oluşu çok önemsenmelidir. Her sokakta bir okul olması ve çocukların yürüyerek bu okullara gidebilmesi, bugün bile imrenilecek bir durumdur. Bir de bugünkü duruma bakınız: Sabah okula servisle gitmek zorunda kalan çocuklar nasıl da perişan oluyorlar, değil mi? Otobüslerde, minibüslerde… Yol parası olmadığı için kilometrelerce yol yürüyen çocukları düşünün… Bir de evinden çıkıp, sokağın diğer ucundaki Sıbyan Mektebi'ne giden çocukları… Yine, düşünün ki, bugün için yaşadığımız mahallede-sokakta, ihtiyaçlara cevap verecek kaç tane anaokulu var? Tabi ki, parasız anaokullarını kastediyorum. Ayrıca, o konuya da girersek; varolan bu özel anaokullarının eğitim kadrolarının durumu nedir, hiç baktınız mı? Ailelerin bu özel anaokullarına ödedikleri para ne kadardır, araştırdınız mı? Eleştirdiğimiz, beğenmediğimiz ve hatta bazen 'tukaka' dediğimiz o dönemlerde bile Sıbyan Mektepleri ücretsizdi! Hepsi, bir vakıf desteğiyle ayakta duruyordu. Vakıf dediysem, ecdat vakıfları; vakıf medeniyetinin vakıfları… Günümüzle sakın karıştırmayın! Ayrıca bir not daha düşeyim: Bugün çoğu Avrupa ülkesinde eğitim, Kilise vakıflarının desteğiyle yürütülmektedir. Bilmem haberiniz var mıydı?

Şimdi size yaşadığım muhitten somut birkaç rakam vererek, Sıbyan Mektepleri'nin ve günümüzün bir kıyaslamasını yapayım:

Beykoz'un nüfusu, 1840-1856 yılları arasında bin 500 civarında imiş… Bunu nereden biliyoruz? Şuradan: O yıllarda Beykoz, Kastamonu Sancağı'na bağlıdır. Kastamonu Elyazmalar Kütüphanesi'nde bulduğum 'Beykoz Kazası Mühimme Defteri'ni tercüme ettirdim. Bu defterin tercümesi, halen elimde ve bir hazine zenginliğiyle duruyor. İleride yayımlanmak üzere saklıyorum. İşte o defterden biliyoruz bu nüfusu… Yine, o yıllarda Beykoz Merkez'de 7 adet Sıbyan Mektebi bulunduğu, yerleriyle birlikte belirtiliyor. Gördünüz mü? Bin 500 nüfuslu bir yerde 7 Sıbyan Mektebi… Bugün Beykoz'un nüfusu 350 bin civarında… İhtiyaca yanıt verebilecek, Sıbyan Mektebi ayarında kaç anaokulu var? Bu sorunun yanıtı sizde ne çağrıştırdı bilemem ama ben bunun altında hâlâ bir bit yeniği olduğunu düşünenlerdenim…

Son bir not… Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, eğitimine nerede ve kaç yaşında başladı biliyor musunuz? Ben söyleyeyim… Selanik'teki bir Sıbyan Mektebi'nde ve 4 yaşındayken başladı… Merak edenlere kaynak da söyleyeyim; oradan okusunlar: Puslu Yayıncılık'tan çıkan Şemsi Efendi kitabı… Hep diyorum, 'Bu işler Google ile olmuyor…' diye. Biliyorum, şimdi sizin kafanız da karıştı… Soruyorsunuzdur kendi kendinize, 'Bu adam ne demek istiyor?' diye…

Varsın karışsın… Sözlerini Orhon Seyfi Orhon'un yazdığı ve Zeki Müren'in icra ettiği o segâh şarkının sonu nasıl bitiyordu?

"Denizler durulmaz dalgalanmadan…"

Bilmem anlatabildim mi?

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER