A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 19/08/2013 00:11
  • 11.956

Cuma sabahı namaza kalktığımda, sesimin tamamen kısıldığını fark ettim ve o sabah benim nöbetim olduğu halde ezan okuyamadım. O gün de hastaneye gittim.

 

Bilgisayar destekli kameralarla ses tellerim tetkik edildi. Neticede 3,5 mm. ..civarında bir nodül tespit edildi ve “ameliyat” denildi. Bilgisayardan aldığım şu yandaki resmi evde incelerken, birden ulvî düşüncelere daldım. Risale-i Nur prensipleriyle bakarak, tefekkürler içinde yüzmeye başladım. Bir müddet sonra da kendi kendime “ALLAHÜ EKBER” diyerek irkildim. Bu haz verici tefekkür, çok ulvî zevk ve lezzetlere sebep olduğu için, siz dostlarımla paylaşmayı uygun gördüm. Aynı tefekkürü birlikte mütalâa etmeye çalışalım:

Yukarıda eklediğim ses telleri fotoğrafına, lütfen daha dikkatlice bakınız.(İnşallah yayınlanmıştır.)

2,5-3 cm. Uzunluğunda, birkaç mm eninde ve ince bir dudak şeklinde, iki adet et parçasından başka bir şey olmadığı çok net görülüyor. Yedi milyar inanların her birindeki, imza, şifre veya anahtar hükmündeki ses farklılıkları, işte şu kadar cık bir et parçasında üretiliyor. İnsan seslerindeki bu müthiş farklılığın sürdürülebilmesi için, diğertüm seslerin frekanslarının bilinmesi lazımdır ki, yeni yaratılan kişinin sesi diğerlerinden farklı olsun. Bu İLİM, Kudret ve icraat elbette, oralarda işleyen akılsız atom, molekül veya hücrelerden beklenemez.

İşte bu yüce Kudret ve İlmin, ses tellerindeki hârika tecellisine “Allahü ekber”diyoruz.

·        Bitmedi; hatta ulvî tefekküre yeni başlıyoruz:

Ezan veya Kur’ânı makamlı bir şekilde okurken, uygulamaya çalıştığımız makam ve nağmeleri çıkarmak için, bakınız nelere ihtiyaç var:

1.     Hangi makamı icra edeceğimizi bilmek ve o makamın ses perdelerini ve karar sesini hatırlamak şarttır ki, ona göre ses tercihi yapalım.

2.     Hafızamızdan seçtiğimiz o karar sesini ve makamı uygulamak için kararımızı, şu minicik ses tellerimize emirvârî bir şekilde sinirler vasıtasıyla iletmemiz lâzım.

3.     Ses tellerimize ilettiğimiz o makam ve nağme bilgilerini, ses tellerimizde uygulamak için, milyonlarca sinir uçlarını uyararak, ses tellerimizi gerektiği kadar çekiştirilmesini ve ses tellerimizi gererek-bırakarak, istenilen sesin çıkacağı konuma getirmek lazım.

4.     Çıkarttığımız sesin ve nağmelerin notaya uygunluğunu, hafızamıza gönderip, mevcut nota ve nağme bilgileriyle karşılaştırarak, aklımızda denetlememiz lâzım.

5.     Eğer farklılıklar var ise düzeltmek için, ses tellerimize kumanda eden binlerce sinirleri ve kasları, daha uygun bir şekilde germemiz ya da gevşetmemiz lâzım.

6.     Bu ses tellerimizin ham maddesi olan, ciğerlerimizden atık ve kirli olarak çıkan HAVAYI, tam kontrollü bir basınçla yönetmemiz lâzım.

7.     O nefesin, o makama yetip yetmeyeceğini çok iyi denetlemek için, hem hafızamıza ve hem de aklımıza sürekli müracaat etmemiz lâzım.

8.     O makamlarda ve nağmelerde kullandığımız kelime ve cümleleri de aynı anda hafızamızdan seçmemiz ve dil, dudak, çene ve ses tellerimize iletmemiz lâzım.

9.     Eğer koro halinde okuyor veya söylüyorsak, koroya uyumluluğumuzu, işitme duyumuzla sürekli denetlememiz ve sapmaları düzeltmemiz lâzım.

10.                        Eğer ezberden değil de Kitaptan veya kâğıttan okuyorsak,GÖRME olayının da değerlendirilip, anlamına göre vurgulanmasını ses tellerimize iletmemiz lâzım.

11.                        Bu vurgulamaların da yerli yerinde olması için de âyet veya kelime anlamlarını bilmemiz ve iletilerimizi o anlamlara göre yönlendirmemizlâzım.

12.                        ….   ..ve daha nice iletilerin, beyin, hafıza, göz, kulak ve ses tellerimizin sinir uçları ile akciğerlerdeki ve göğüsteki kasları işleten sinir uçları arasında, bu İLETİŞİMİN yıldırım hızıyla, sürekli mekik dokuması lazım…

Bütün bu iletişim ve mekik dokumaların milyonda biri dahi, bizim irademiz dâhilinde olmuyor. Yani; şu kısacık bir âyet okumadaki bizim irademizle uygulananlar, irademiz dışında uygulananların milyonda biri bile değildir.Bunun için, her an bizimle bu kadar yakından ilgilenen bu İlim ve Kudrete, bir kez daha “ALLAHÜ EKBER” diyoruz…

  • Şimdi esas can alıcı bir noktaya geldik. Lütfen konuya tam odaklanalım:

Yukarıda bir kısmını saymaya çalıştığımız, mekik dokurcasına uygulanan bu iletiler, beyin, hafıza, dil, çene, ses telleri kaslarının sinirleri, göğüs kaslarının sinirleri ve göz-beyin arasında ileti sinirlerinin uzunlukları, kabaca 15x10+20+20x2=380 cm.’lik sinir yoluyla ve yıldırım hızıyla iletiliyor.

Biz şimdi bu iletinin, sadece bir mm’lik macerasını izlemeye çalışalım.

  •  

Bir insan vücudunda milyarlarca sinir hücresi bulunur. Sinir hücrelerinin dışında da görüntü veya sesi, elektrik akımına dönüştüren, “nöron” adı verilen hücreler vardır. Nöron hücrelerinin asıl görevi, komşu nörondan aldığı iletiyi yani sinyali, bir başka nörona ve nihayet hedef hücreye iletmektir. Ancak, bu hassas iş nasıl başarılacak?...

Nöronların algıladıkları SES, görüntü, bilgi, koku, tad ve beyinden gelen herhangi bir emir gibi iletiler, her nöron hücresi arasındaki “sinaps” adı verilen boşluklardan nasıl geçecektir? Bu iletinin kopmaması için, çok ciddi bir teknik çözümgerekmektedir...

Malûmdur ki, elektrik kablosundaki ince bir kırılma bile, elektrikli bir cihazımızın çalışmasını engeller. İletilen duyu, (ses tellerine veya kaslara emir, görme, duyma, tatma, acı, zevk v.s.) her hücre arasındaki bu sinaptik boşluklardan geçebilmesi için,elektriksel özelliğini yitirmesi kaçınılmazdır. İleti, bir nevi kimyevî reaksiyonla, bir başka şekil alır ve bu kimyasal iletişimle boşluğu geçer. Bitişik hücreye geçince de, tekrar elektrik akımı şekline dönüşür. Duyu organı (göz, kulak, burun v.s.) ile ilgili beyin lobuna kadar, milyarlarca nöron ve sinaptik boşluk olduğundan, milyarlarca kez (elektrik akımı ve kimyevî reaksiyon gibi) değişikliğe uğrar. Bu arada da ileti yani emir, ses veya görüntü, netliğinden hiçbir şey kaybetmez! Bu sinaptik boşluklar, aslında bir nevî sigortadır. Şâyet olmasaydı, beyin ve omurilik sinirleri elektrik akımından zarar görüp, kısa zamanda yanarak tahrip olacaktı. (Bkz. The Inner Life of Neurons. C.D.Franco-M.Cricurel.)

Akıllara durgunluk veren ve her mm. ve her saniyede binlerce kez değişime uğrayan bu ilginç “iletişim serüveni”, sadece duyu organlarımız ile sınırlı değildir. Vücudumuzdaki tüm ihtiyaçlara göre, “otomatik olarak” yürütülen diğer iletişimlerin oranı, % 95’ten fazladır.

Kalbimizin, midemizin, ciğerlerimizin, böbreklerimizin fâaliyetleri ve tüm hücreler arası iletişimler, aynı sistemle, üstelik otomatik olarak işler-gider de, hiç haberimiz bile olmaz.

Dış müdâhale (sigara-içki, kaza, kötü kullanım v.s.) olmadıkça, hiçbir aksama da olmaz...

Çok-çok ilginç ve gerçekten de “ALLAHÜ EKBER”, ..değil mi?...

Bu işleyişin detayındaki, “dendrit” ve “akson” adı verilen lifler, “akson terminal lifleri”, “sinapslar”, “mikrotübüller”, “sinaptik kesecikler”, “hücre zarı kanalları”, “nörotransmitter moleküller”, “Na. İyonları” gibi parçacıklara ve esrârengiz fâaliyetlerine girmeyeceğim.

·        Çünkü maksadımız tıp ve biyoloji dersi değil, Yüce Kudreti tanımak, sevmek ve şükretmek için, bu faaliyetlerdeki MESAJLARI ve kamera arkası sırları çözmeye çalışmaktı.

Neticede de bir saati, bir yıllık ibadet sayılan TEFEKKÜR ibadeti kazanmaktır.

·        Evet, birkaç saniyelik bir okuyuş için, Küllî İrade c.c. tarafından vücudumuzda uygulanan bu akıl almaz icraata binlerce kez “ALLAHÜEKBER” diyorum.

Hem de yarım asırdan beri minarelerde tekrarladıklarımdan ÇOK-ÇOK FARKLI HAZ ve ulvî DUYGULARLA...

 

NOT: Bu ses telimdeki ârıza, görevini yerine getirdikten sonra ve sizlerin de dualarınızla, Yüce Rabbimiz tarafından inşaallah geri alınacaktır…

Yazarın Yazıları