A. Raif ÖZTÜRK
  • 19/06/2016 Son günceleme: 19/06/2016 20:14
  • 4.731

>>önceki yazının devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olduğundan, önceki “Fitne fırtınaları içinde BURUK RAMAZAN” yazısından sonra okunmalıdır.

>>>İnananlara karşı şer odakları ve Din düşmanlarının ittifak ederek, yani “güç birliği” yaparak saldırmaları ve inananları tarihten silmeye çalışmaları ilk olmadığı gibi, son da olmayacaktır. Sınav gereği insanlık tarihi boyunca da olagelmiştir. Hatta bu önemli konuda, Kur’ân-ı Kerimde başlı başına bir sûre adı bile vardır. “Ahzâb sûresi.”  Ahzâp; hizipler, partiler, birlikler, ordular, topluluk, örgüt, gurup vs. anlamlarına gelmektedir.

Hendek savaşında Müslümanları bitirmek maksadıyla TÜM ŞER güçlerin, bugünkü gibi birleşerek, İslâm ordularına savaş açmaları bu Ahzâb sûresinde konu edildiğinden, sûreye bu ad verilmiştir.

Bugün de yerli ve yabancı tüm şer güçlerin ittifak ederek, İslâm ülkelerinin lideri konumundaki ülkemize savaş açmış olmaları da aynen Ahzâb suresindeki gibi olduğundan, bu mübarek günde bu önemli konuyu mütalâa edeceğiz. “Tarih tekerrürden ibaret” olduğundan, bu sûrede anlatılan o şer ittifaka karşı, Hendek savaşından nasıl zaferle çıkılmış olması, elbette bize de ışık tutacaktır. Önemi nedeniyle dikkatlerinize arz ediyorum:

Bizim şu andaki durumumuz, o zamanki durumdan belki de çok daha ciddidir. Çünkü o gün sadece dış şer güçlerin ittifaklarına karşı savaş veriliyordu. Hedef belliydi ve sayı olarak çok çok güçlü olan o şer ittifak, ahzâp halindeydi fakat apaçık karşılarındaydı. Bu gün ise ülkemizdeki, şahsî kin ve kıskançlıklar nedeniyle İÇ ŞER GÜÇLERİN ittifakları da maalesef DIŞ ŞER GÜÇLERİN ittifaklarıyla İTTİFAK halindeler. Yani, inananlardan bazıları da bazı şahsî kin ve kırgınlıklar nedeniyle, ülkemizi bölmek ve parçalamak için, maalesef o İÇ ve DIŞ şer ittifaklarla ortak hareket ediyorlar. İşte en çok can yakıcı olay da budur…

Saygıdeğer dostlarım. Bugünkü tablo bu kadar çok vahim olduğu halde, bizler ülke olarak bu girdabın içinden nasıl çıkabiliriz? Bu İÇ, DIŞ Şer güçlere karşı neler yapmalıyız? Bunlarla ortak hareket eden Müslüman kardeşlerimize, yani o hiziplere karşı, hareket tavrımız nasıl olmalı? İşte bu soruların cevaplarını, bizlere ibret almamız için bahşedilen o Ahzâp suresinde aradım. Yakaladığım ilginç ipuçlarını, sizlerle birlikte mütalâa etmek istiyorum. Hârika tespitler Kur’âna, varsa kusurlar bana aittir…

Öncelikle; bu sûrede anlatılan Hendek savaşındaki tüm şartlar Müslümanların tamamen aleyhine olduğu halde, Müslümanların hangi hareket tarzlarıyla zafer kazanmış olduklarını çok önemsemeliyiz. Bizim de hareket tarzımız onlar gibi olursa, inşallah onlar gibi üstün başarı ve zaferlerimize sebep olabilir. Madde madde arz edeceğim, inşallah.

  1. Ahzap Sûresi 9. Âyette:Ey iman edenler, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.” Buyruluyor. Demek ki Allah cc bizim de yaptıklarımızı her an iyice gördüğüne göre, onlara verdiği ZAFER nimetini bizlere de bahşetmesi için, O’ndan cc istememiz, yani O’na cc iltica edip zafer niyâz etmemiz önemli bir kıstas ve kriterdir. Eğer bizler de bu kriteri uygularsak, İslâm tarihinde okuduğumuz diğer birçok zaferlerde olduğu gibi, bize de gözle görünmeyen ordularını Allah cc elbette gönderecektir, inşallah.
  2. 11. Âyet’den 27. Âyete kadar; “her yönüyle SINAVDA olduğumuz ve içimizden bazı kimselerin şahsi menfaatler için aramızdan ayrılmak isteyebilecekleri de” detaylarıyla bildiriliyor. Demek ki insanlar her dönemde bu yanılgılara ve vartalara, ihanetlere ve kalleşliklere düşebiliyorlar. Vatan müdafaasında, mevcut liderlerine sadakatle sahip çıkanlara ise zafer için Allah’ın cc yardımının, ummadıkları yerden ulaşacağı anlatılıyor. (Son yıllardaki mûcizevârî kurtuluşlar ve dirilişler de dikkate şâyandır.)
  3. Bu Hendek savaşının en önemli vasfı, İslâm’a ve Müslümanlara karşı ittifak eden şer güçler ile Müslümanlar aralarına HENDEKLER kazılmasıdır. Bu hendeklerin hem hakiki, hem de mecazî anlamları vardır. Hakîki anlamı: İslam düşmanlarının ve şer güçlerin saldırılarına karşı, maddi anlamda tedbirler ve engeller tesis edilmesidir. Yani teknik anlamda savaş hali neyi gerektiriyorsa, öncelikle onlar uygulanmalıdır. Mecâzi anlamı ise tüm şer güçlere ve düşmanlara karşı her zaman aramızda aşılması güç mesafelerin konulmasıdır. Yani bırakın onlara iltihak etmeyi, hatta onlara birazcık meyletmeyi, aksine aşılması güç olan mesafeleri aramıza koymak şarttır. Hûd sûresi 113. Âyet bakınız: “Zalimlere asla meyletmeyin, sempati bile duymayın!” ..emr-i İlâhisi çok nettir. Ahzap S.’de ilerleyen âyetlerde ise böyle davranmayanların veballeri de îma ediliyor.

ÖZET OLARAK: Bu ibretlik Hendek savaşı olayı ve ilgili âyetler ışığında bugünümüze baktığımızda, yine bu gün de tüm ŞER GÜÇLERİN İslâm’a ve Müslümanlara karşı tamamen ittifak halinde olduğu âşikâre görülüyor. Kalbinde zerre kadar îmanı olanların ise nasıl hareket etmesi gerektiği ve hangi ittifak içinde yer alması beklendiği de çok net olarak anlaşılıyor. Yüce dînimiz; Vatan, Millet ve devletin bekâsı ve bütünlüğü için mücadele ederken yaralananlara GAZİ, ölenlere ise ŞEHİD unvanı verdiğine göre, tam aksine ve her ne sebeple olursa olsun bölmeye çalışanlara ise tam tersi olan nankör, hain ve zalim olma tehdidinden zinhar sakınılmalıdır. Kur’ân’da, böyle olaylarla imtihan edildiğimiz de vurgulanarak, zafer veya vebâl tercihimiz bizlere bırakılıyor. Çünkü, sınavın gereği böyle.

NOT: Bu tespitler asla siyasi değildir, sadece vatan, millet ve ümmet bütünlüğünü yeniden İHY adınadır. Çünkü bu mücadele artık, HAÇLILAR ile HiLÂL (yani inananlar) mücadelesine dönüştürülmüştür. Vesselâm…

Bir sonraki yazı başlığı: “İftar vakti mi? Yoksa İSRAF vakti mi?”

Yazarın Yazıları