A. Raif ÖZTÜRK
  • 18/09/2016 Son günceleme: 18/09/2016 15:02
  • 4.233

İnsan için 3 zaman dilimi vardır; Mazi, hâl ve istikbal, yani geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman. Maziye ibretle bakmayan, istikbale güvenle varamaz.” Veya mefhum-u muhalif anlam ile: “İstikbale güvenle gitmek için, maziye ibretle bakmak şarttır.”

Bir başka ifadeyle: Târihi tekerrür diye târîf ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?!... 

Bu duygularla; ŞER güçlerin 30-40 seneden beri kurguladıkları, sonradan FETÖ adı verilen sinsi tuzaklarına, bugün ibretle bakmaya çalışacağız. Tâ ki hem istikbalimize güvenle gidelim, hem de ‘alnı secdeye gidenlere, cemaatlere ve inananlara var olan güveni’ müthiş bir şekilde zedeleyen, hatta kezzap gibi yaralayan o sinsi tuzaklara bir daha düşmeyelim.

Son yıllarda yaşadığımız umulmadık, hatta tahmin dahi edemediğimiz olaylarla, ülkemize ağız şapırdatan ve coğrafî zenginliklerimizi sahiplenmeye çalışan gayrimüslim ülkelerin hazırladıkları sinsi tuzakları, artık çok net görmeye başladık. Fakat bizlere ve güzel ülkemize çok pahalıya mâl oldu. 240 Küsur şehid verdik ve 1200’ün üzerinde de gazimiz oldu.

Pek tabiidir ki bu sinsi tuzakları artık görmek, maziye ibretle bakmakla mümkün oluyor. Bundan önce böylesine sinsice bir ihanet görülmediğinden, hepimiz tecrübesizdik ve çok gafil avlandık. Sadece gafil avlanmakla da kalmadık, yıllarca onlara her türlü yardımda ve desteklerde bulunduk. “Türkçeyi dünyaya yaymak ve İslâm’ı tüm insanlığa ulaştırmak” gayesi ve “HİZMET” adı altında ortaya çıktıklarını ilân eden bir cemaatin, batı âleminde tek bir okul açmasının mümkün olmadığını düşünemedik. Bu mümkün olmayan işlerin gerçekleştiridikleri halde, hatta birkaç ülke değil 160 küsur ülkede açıldığı halde, “yahu, bu nasıl oluyor” diye bizler hiç merak etmedik ve hiç sorgulamadık. Veya o cemaatin gâyesinin “Türkçeyi dünyaya yaymak ve İslâm’ı tüm insanlığa ulaştırmak” olmadığını, hiç tahmin edemedik, düşünemedik ve hatta hiç şüphelenemedik. Kur’âna ve Sünnete aykırılıklarına bile, zoraki olarak hüsn-ü zan yapmaya çalıştık…

Bir başka ifadeyle, bunlara müsaade eden dünyanın jandarması konumundaki Yahudi, Mason ve Hıristiyan olan batılı ülkelerin, bu cemaate niçin bu kadar çok müsamaha ile baktıklarını ve niçin önlerini iyice açtıklarını hiç merak etmedik ve sorgulamadık. Tâ ki bu cemaatin, daha doğrusu sonraları FETÖ olarak anılacak olan bu kurumun, şer ittifak ülkelere karşı MİNNET BORÇLARINI ödemeye başlayıncaya kadar, maalesef uyanamadık…

Aslında minnet borçlarını ödemeye, dershaneler konusunda hükumet denetime başlayınca start verilmişti. Fakat bu konuda hükumete yapılan tehditkâr ültimatomlar halka pek yansıtılmadığı için de bizler uyanamadık. Hiçbir tereddüdünüz kalmaması için, sizlere o “tehditkâr ültimatomlar ve dershaneler bahane edildi” videosunu arz ediyorum:

Linki tıklayarak izleyebilirsiniz... (Sadece 2 Dk. 13 saniyenizi alacak.)

Bu sinsi iş ortaklıkları, Mavi Marmara olayında fark edilmeye başlanmıştı. Burada birçok feraset sahipleri uyandı, fakat çoğunluk sadece bir tereddüt geçirdi. GEZİ olaylarında da bazı şüphelenmeler ve uyanmalar oldu. 17-25 Aralık Yargı ile Darbe teşebbüsü ile %50 irkilmeler ve tepkiler başladı. TIR olayları gibi birçok girişim, bu konudaki tereddütleri izale etti. 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ ise bunların, ülke insanımızı hiçe sayarak, ŞER İTTİFAKA DİYET ÖDEDİKLERİNİ kör gözler hariç, herkese gösterdi. (Burada da uyanmayanlar, Allah indinde İHANETE hissedardırlar. Hûd Sûresi, 113. Â.) ..Onlar için bu gidişin artık geri dönüşü olmadığından, HDP veya PKK ile müşterek hareket etmek gibi, her türlü İHANETLERİ ayyuka çıktı. Yeter ki iç ve dış tüm ŞER güçlerin ortak düşmanı olan bu hükumet ve özellikle R.T.Erdoğan köşeye sıkıştırılsın. İsterse darbe girişimi gerçekleşmesi halinde, Humeyni tarzında ülkeye çöreklendikten kısa bir zaman sonra, esas ORTAK AKIL olan Batı ülkelerinin İŞGÂLİ olsun! Yani o galiz KİNLERİ gözlerini, bu bir adım sonrasını bile göremeyecek kadar KÖR etmişti…

Allaha binlerle şükürler olsun ki, Yüce Rabbimiz bu tuzakları bozdu ve bu güzide halkın kalplerine öyle bir cesaret ve haşyet bahşetti ki, çıplak elleriyle tanklara ve tüm ateşli silahlara meydan okuttu. Cumhurbaşkanı’nın çağrısını duyan akıl ve vicdan sahipleri, abdestlerini alelacele alıp aile efradıyla helalleşerek, vatanını, cumhuriyetini, bayrağını, dinini ve mukaddesatını savunmaya çıktı ve başarılı olundu. Tüm iç ve DIŞ ŞER güçler bu başarı karşısında ŞOK oldular ve bir ay kendilerine gelemediler. Ortak kurguladıkları “darbeci uşaklarımıza destek” mi verilsin, yoksa Türkiye’ye ve Türk vatandaşına yalancıktan da olsa “geçmiş olsun” mu diyeceklerini şaşırdılar.

Şimdi, şu HÂL ve mâziye nasıl ibretle bakmalıyız ki, istikbalimize güvenle gidelim? Önemli olan da bu değil mi? Bir maymun bile elini, yılana aynı delikten 2. kez ısırttırmaz. İnsan ise basiret sahibi olduğundan, bu olaylara da mutlaka ibretle bakmak zorundadır. Şer güçlerin sinsi tuzaklarına, Mü’min kardeşlerinin de düşebileceğini bilecek ve halâ “acaba bir nebze de olsa masumiyetleri var mı?” diye safça ve câhilce düşünmeyecek. Çünkü hem Yüce dinimizde, hem de tüm HUKUK ilkelerinde İHANETİN cezası ÖLÜM veya sürgündür ve asla AFFI yoktur… “Su uyur, düşman uyumaz” atasözü unutulmayacak. Şer güçlerin siyaseten dost göründüklerini bilecek ve asla DOST olmayacağını, her zaman sinsi tuzaklar peşinde olduklarını bekleyecek ve hükümetini her zaman GÜÇLÜ tutacak. Çünkü güçsüz, zayıf ve koalisyon hükumetler, her zaman bu şer güçlerin oyuncağı olmaya mahkûmdurlar. İşte bu nedenledir ki bu dirayetli iktidardan kurtulmak için, 7 düvel olarak haçlı zihniyetleriyle (+FETÖ, DAEŞ, PKK vs.) saldırıyorlar ve hiçbir masraftan da kaçınmıyorlar... Vesselâm.

NOT: Bir sonraki yazımız, hararetle susadığımız VAHDANİYET ve TEVHÎD içerikli olacak, inşallah.

Yazarın Yazıları