““Senin adamın yaparsa kötü, benim adamım yapmışsa iyi.” Türk siyasi kültür(süzlüğü)nün özeti budur.
”
Oysaki bu böyle olmasaydı, ülke 30 yıldır çoktan güllük gülistanlık olmuştu. Canımızı çıkaran vergiler çoktan doğru yerini bulmuştu. Emeklimiz ikinci işinde çalışıp da bir üçüncüsünün arayışında olmazdı. Çalışan hakkını alırdı. Barınmak, yemek, tatile çıkmak; kısacası yaşamak bu denli zor, bu denli sorunlu olmazdı. Ve ülkemizin ad, hakikaten övgüyle anılırdı.
Kebap ülke Türkiye
Oysa… Öyle bir hale geldi ki ülke; pasaportumuz kâğıt parçası. Elin Avrupalısı kendi ülkesinin yerli kimliğiyle elini kolunu sallaya sallaya cebinde bilmem kaç kat değerli yerli parasıyla benim ülkeme girip keyif sürerken, senin benim yurt dışına çıkmamın önünde bin ton engel var. Bir, zaten vize alamıyorsun. İki, paranın hiçbir kıymeti kalmadı. Sonra yerli ve milli masalları dinle… Yerli buğdayın kalmamış senin daha! Ne yerlisinden bahsediyorsun?
Yerli olmayan herkes için kebap ülkeyiz vesselam!
Nasıl?
Nasıl diyorum? Nasıl? Yani iddianame hazır olmadan insanlar içeride nasıl tutulabilir?
Bize üniversitedeki hukuk derslerimizde (evet, hakikaten üniversite mezunuyum bu arada. Diplomam var!) “masumiyet karinesi” denilen bir olgu öğretilmişti… Hee, bunca yıl içinde müfredat değişti demek!
Beykoz ne de ulusal bir ilçe oldu!
“Beykoz’u Beykozlular yönetecek” şeklindeki seçim sloganını başından beri hatalı bir propaganda olarak görmüştüm.
Yanılmamışım.
Evet, Beykoz’u Beykozlular dışında güzel ülkemin her ilçesinden ve hatta şehrinden kademe kademe yöneticiler yönetiyor dersek çok da fazla abartmış olmayız, değil mi? Ne ulusal bir ilçeyiz!
Oysaki üstüne basa basa “Beykoz’u Beykozlular yönetecek” demişlerdi. En büyük yerel seçim propagandaları da buydu. Ama çok eleştiremiyorum da. Baktılar ki öz çocukları çok da “öz”verili değil, çözümü ithal etmekte buldular demek.
Sorun yok; iyi iş ortaya çıkarsınlar yeter. Takipteyiz!
Maden sevdası
Maden ruhsatı verme aşkına yeşili katlederiz biz. İşte bu bizim hikâyemiz.
Köylüler, çiftçiler bir yerlerini yırtarlar protesto etmek için! Yerli bir şeylerimiz kalsın diye yırtınan bu toprağın hakiki evlatları; pardon; siz de kimsiniz?
Sıra eşeklere mi geldi?
Datça Belediyesi 50’ye yakın yaban eşeğini bayıltarak toplamaya başlamış. Neden? Çünkü Valilik böyle emretmiş. Hayvan severler haklı bir endişe içinde. Bu hayvanların herhangi bir trafik kazasına vesaire sebep olmadığını söylüyorlar. Gerekçe ne olursa olsun, hayvanların toplatılması kabul edilemez. Bu iktidarın sadece yeşile karşı değil nefreti, hayvanlara karşı da büyük bir sevgisizliği var.
Oysa hayvanlar da Allah’ın kulu. Onlar sessiz kullar. Ve “kul hakkı” denilen bir kavram var! Ay Arzu, sen de bir safsın! Kul hakkı kimin umurunda? Memleketin hali ortada!
Almayın eşeklerin de ahını! Çok pis tutarmış eşeklerin ahı…
Polis arabaları geçip gidiyor
Merak içindeyime efenim: Neredeyse otobüs duraklarının önüne park etmiş olan özel otolara polisler neden müdahale etmez? Bir güzel geçip giderler bu yanlış parklanmaların yanından, hiçbir işlem yapmadan, neden?
Yine… Kaldırımlarda yürünmüyor mesela. Kaldırıma araba çekenlerin arabalarını neden toplamaz, toplama yetkisi olan?
İlla bir şey toplamak istiyorsanız
İlla bir şey toplayacaksanız, trafikte suçlu olduğu halde ceza almayıp salıverilenleri gidin toplayın bir zahmet! Gün ortası çocuk öldürenleri, din eğitimi adı altında sorumluluklarına verilmiş olan masum çocukların ırzlarına geçenleri toplayın!
Belediyelerde halkın vergileriyle toplanan paraları yandaş derneklere yıllardır peşkeş çekmiş olanları toplayın, kıyak ihale verenler ile bunları alanları toplayın (ama sizinkileri de toplayın!)
Seninkinden ne haber?
Seninkinin de, benimkinin de canı cehenneme! Değil mi ki, işini vatan aşkıyla, görev sorumluluğu bilinciyle, helal bir şekilde yapmıyor ve önce poposunun altındaki geçici koltuğun kendisine sağlayacağı avantajlara odaklanıyorsa; benimki de olsa canı cehenneme!
Ama… Ey sen! Sen de, seninki için benim ettiğim duanın aynısını edebilecek misin?
YORUMLAR