Nuray AK
  • 15/01/2017 Son günceleme: 15/01/2017 15:29
  • 7.849

Nasıl korkuya, tedirginliğe, bölünüp parçalanmaya davet edildiğimiz günlerle boğuşuyoruz, öyle değil mi?

Kim ki bunlar, bir konuşsak yazsak mı? Merak ettim, biraz dolandım sayfalar arasında. Türklüğümüzle ve en önemlisi de dinimizle kimlerin ne alıp veremediklerini araştırıp paylaşmak istedim. 

Buyursunlar:

Terör denen meret: Latince “terrere” kelimesinden gelir ve “korkudan sarsıntı geçirme, korkudan dehşete düşmeye sebep olmaktır. Terörizm de sistemli, örgütlü, bile isteye ve acımadan kıyım organizasyonu bu durumda.

İnandıkları/inandırıldıkları ideoloji için, özellikle başarı saydıkları masum katletmeler, ürkütüp yaşamdan uzağa çekmeler, devletler yıkıp başka devletler kurulacağına dair sapkın dürtmeler...

Nasıl uyguluyorlar? Kitle imha silahları, nükleer terörizm, biyolojik terörizm, kimyasal terörizm...

Neler yapıyorlar? İntihar saldırıları, bombalama eylemleri, silahlı saldırılar...

Amaçları ne? İdeolojik terörizm, Etnik terörizm, Dinsel terörizm.

Örneğin PKK, Aydınlık Yol ve FARC örgütü gibi Marksist-Leninist-Maoist ideoloji temelliler...

Örneğin asla ve asla olmadıkları halde, biz İslam adınayız diyerek güzel dinimize leke süreceğini düşünerek eylem yapan IŞİD, DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, Hizbullah ve Taliban...

Örneğin 1914’te Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand'ın Saraybosna’ya bir ziyareti esnasında, ”Genç Bosna” örgütüne mensup bir kişinin Ferdinand’ı ve eşini öldürmesi sonucu Avusturya-Macaristan'ın, suikasttan sorumlu tuttuğu Sırbistan’a savaş açması ve bu saldırının I. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olması... Etnik teröre örnektir.

İktisat derslerinin vazgeçilmezi Marks, son yüzyılımızın Marksist ideolojiye teslim sahibidir. "Gençler" ismiyle önce Fransa sonra birçok ülkeye, özellikle de üniversitelere yayılarak şiddet olaylarına başlamış grup mevcuttur mesela.

ETA örgütü, Kızıl Tugaylar, ASALA, DHKP-C, Neo Naziler, Pkk vs. cümlesi Marksist-Leninist-Stalinist düşüncedeler. Dertleri zorları ise, tüm Avrupa'da ama en fazla Türkiye'de zayiat vermek, ülkemizin güzel topraklarından alıp yeni bir devlet kurmak ve daha neler neler.

Buraya kadar son iki yüzyılın terör örgütleri var. Daha eskilerde kimler var?

İlk bilinen terör örgütü, Haşhaşılar. Hasan Sabbah liderliğinde, Alamut Kalesinde yaşayan, müritlerinin haşhaş içerek ya da haşhaş içmişçesine uyuşturulmuş beyinlerle eylemler yaptığı, kesinlikle cennete gideceklerine inanan kiralık katiller topluluğu. Selçuklu döneminde çok suikastları, Nizamül Mülk ile siyasi didişmeye girmek üzere gerçekleştirmişler. Osmanlı döneminde hükümleri azalmıştır.

Armenekan Komitesi, Osmanlı Ermenilerinin arasında kışkırtmayla başlar, kan dökmeden hürriyet olmaz diyerek suikastlar yapar, Doğu Anadolu'da polis, din adamı, zaptiyeleri katleder. Zamanla gücü bertaraf edilmiş, ancak bu defa karşımıza Hınçak ve Taşnakya komitesiyle birleşerek çıkmışlar. Ermenistan hayalleriyle yaşamış ve silahlı eylemler yapmışlar. 1. Dünya Savaşında karşımızda yer alarak çok sayıda Masum Müslüman ve  Ermeninin ölmesine sebep olmuşlar. Osmanlı'ya dair: Politikalarını aşağılamak, saygınlığını bozmak, imparatorluğu yıkmak, Osmanlı'ya bağlı ve hizmet eden Ermenileri yok etmek, bilgi taşıyan masumları öldürmek, bir an önce bir savaşın çıkması ve yıkılması hayallerini gütmüşler.

EOKA ise Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türklerine karşı mücadele için kuruldu ve eylemler yaptı. Tek taraflı bir yönetime Türklerin de boyun eğmesini talep ettiler, zorbalıkla kabul ettirmeye çalıştılar. Ülkemizin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile örgüt etkisini kaybetti.

Diğerleri zaten son 30 yılımıza damgasını vuran kefere toplulukları. Gaye bir aslen, hepimizce malum.

Rabbim öyle güzel, öyle stratejik, öyle bereketli ve kıskanılası bir yerde yaratmış ki ülkemizi; asla saldırmaktan, üzerinde başka coğrafyalar yaşatmayı hayal etmekten, her nimetini iç etmeye çalışmaktan, her şeyden önemlisi yeni mikroplar üretip huzurumuzun ve dirliğimizin üzerine salmaktan geri durmamış hiç, malumlar... Ortadoğu ve petrollere böyle yakınken, üç kıtanın köprüsüyken, deniz ve kara yolları bize aitken duracakları da yok sanırım.

Dört mevsimi aynı gün yaşarız, her meyveden tadarız, eee hemen hepimiz kendimizce icatlar yapacak kadar zekiyiz, inançlıyız. Birbirimize sarılır, kucaklaşır, selamlaşır, bayramlaşırız. Borçlansak birbirimize destek çıkar, hastalansak kanımızla bile koşarız, geçmişimizle gurur duyar, bir yanımızla atiye doğru emin adımlarla koşmayı bırakın uçarız. Neyimizi kıskanmasınlar bizim?

Biz onlara kim bunlar dedik ama onlar biliyorlar mı bizim kim olduğumuzu acep? 

Tüm kurulmuş devletlerimizden bugüne dek biz hiç onlara boyun eğmemişiz ki... Elbette uzun yıllar sürmüş mücadeleler, fakat kararlılık, çeşit çeşit istihbarat, etken ceza-i müeyyideler sayesinde topunun kökü kazınmış. Günümüze kadar uzanan ya da günümüzde taklidi yapılan örgütler var ise de, en azından nasıl karşılık vereceğimizi biliyoruz. Hatta kimler niye yolladı, araştırıp okuyup öğrendiğimiz için daha çok bileyleniyoruz onların saldırılarına. Dertlerinin inancımız ve tarihimiz, soyumuz olduğunu biliyor ve davamızı hayatımızın da üstünde tutuyoruz. En yakınımızdaki örnekleri, efsaneleri düşünün. Çanakkale Zaferi, bir buçuk yıllık direniş. Aç-susuz kalarak, salgın hastalıklarla mücadele ederek, mühimmat eksikliğiyle, ama onca millete karşı bütün bir iman gücüyle, dürüstçe ve yılmadan.

Ve elbette 15 Temmuz, içindeki derinliği indikçe artan, gizemi kendinde saklı, kimin ne olduğu belirsiz, en güvenilirlerin en hain çıktığı, silahların en yanlış yöne doğrultulduğu, belki de terörün en zirve gecesi. Öyle ya hep dış mihrak, dış ülke, yabancı örgüt derdik. Oysa karşımızdaki yemeyip yedirdiğimiz, uğruna şiirler-ağıtlar yaktığımız, başarılı olmaları için her duamızın başına kondurduklarımız gün gelmiş bize silah, tankla çıkıvermişti. Havadan da bombalar, uçaksavar mermileri de unutulmamıştı. Kulakları delen jet uçuşları, yönetim ele geçti diyen duyurular, hepsi korkunç bir terör eylemiydi. N'aptık? Yapabilen, koşabilen, coşabilenler köprüde, sokakta, yollarda idi. Bizler gibiler de evde secdede, duada. Yakınlarımızdan gelecek köprüyü temizledik, teslim oldular diyen telefon konuşmaları gelene dek tespih tespih zikreden, ağlayan, çocuğumuzdan yaşlımıza hepimizin ölmeye hazır beklediği gecenin korkmaz canlarıydık. Hepimiz kırk yıllık asker, hepimiz tankçı, tüfekçi idik. Kimimiz kadın halimizle diklendik koca tanklara, bazısı küllüm hain bazısı emir kulu elli-yüz kişilik asker güruhuna. Şu an bazımız şehitler makamında, ölmeyip mahşerde kavuşmamızı bekler. Bazımız koltuk değnekli, ya da kolsuz/bacaksız. Amma velâkin zerre miskal pişman değil. Yine gelsinler, daha fazlasıyla yine koşarız diyerek. Hatırlar mısınız hem, Azerbaycan Cumhurbaşkanı ne demişti telefonda? Gerekiyorsa ordularımla hemen oradayız. Ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı, anında Ankara'ya geldi. Yetmedi Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan da aynı cümlelerle yanımızdaki duruşlarını gösterdi. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Ey terörist bozuntuları, söylemesi çok zevkli: Topunuz gelseniz durum değişmeyecek, siz kaybedeceksiniz. Biz müminiz, bizim kanımız bir deli akar, bir coşkun akar, bir heyecanlı akar ki sormayın gitsin. Gerçekten ölümle korkutulmak değil, ölümün güzel olanına hayranlık duymak bizimkisi. Bilmediğiniz bir hal yani. Çünkü masum öldürmek, canilik, insan kandırmak ve korkutmak, insanların helallerine haklarına saldırmak, ülke ve dinlerine darbe sizin işiniz. Her kim olursa olsun yaşatmak, saygı duymak, iyiliğine çalışmak, açsa susuzsa yedirip içirmek, namusunu şerefini ve dinini emanetimiz bilip korumak, kargaşadan uzak durmak, yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmek, vatanı vatan bilip kimsenin toprak bütünlüğüne zarar gelmemesi için uğraşmak ise bize özel, bizim işimiz, bize yakışan. Sizinle uğraşmalarımız ise iyi ile kötünün, artı ile eksinin, zıtlıkların savaşı. Kim bilir belki dünyanın dengesi bu şekilde devam ediyor...

Rabbimiz Yüce Kuran’da:

De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi, 81) buyurmakta.

Bizler dua dua Rabbimize yakardıkça, hatalarımız için gerçekten pişman olup tüm sevdiklerimizle, aynı coğrafyayı paylaştıklarımızla birlik üzere direndikçe, bu dünyanın emanetçisi olduğumuzun şuuruyla paylaşımcı oldukça, merhamet ile her canlıya muamelede bulundukça, Allah'tan başka korkumuz olmadıkça Mevla’mız bizi düzlüğe çıkarmaz mı hiç? Öyle diliyor, öyle yakarıyor ve öyle inanıyorum. Bitecek zulüm. Yeter ki bizler adil müminler olalım. Anlayışla sevmeliyiz birbirimizi, hatalarımızla utandırarak değil. Tabirimi hoşgörün adamdan saymadıklarımız grubunu, adamın dibi görelim. Unutmayalım 15 Temmuz'da FSM Köprüsüne ilk koşanlar Sultaniye'de madde alan gençlerimizdi.  Vatanımızı milletimizi layıkıyla sevip, birazda uyanık istihbaratçılar olursak tamamdır. Şüphelendiğimiz hangi hal, şekil, kişi var ise daha dikkatle görmeli ve ihbar etmeliyiz artık. Hepimiz daha bir duyarlı olmalıyız çevremizde olanlara. Birbirimize hepimizden birer cevher çıkacakmış gibi güvenle muamele etmeliyiz.

Yolumuza çıkanlar bitecek, eriyip gidecek inşa Allah. Birleşerek, kenetlenerek. Uyanık olalım, yüreğimizin safralarını Rabbimiz atacaktır muhakkak.

Baki Huda’ya emanet olunuz.

Yazarın Yazıları