Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Şayet o şeddeli diktatör olsaydı?

Uzak durmaya çalıştığım bir konuda, bugün güncel bir olaya dâhil olma zarureti hâsıl oldu.

Özet bir cevap olarak: “Bal küpünden bal, pislik küpünden elbette pislik akar” denilebilirdi, ancak bu güncel konuya da mutlaka anlamlı ve muknî cevaplar verilmelidir. Şöyle ki:

Birileri, kudurmuşçasına yalan ve iftiralarla; halkın güveni artarak DEFALARCA seçtiği ve bağrına bastığı Cumhurbaşkanına “faşist diktatör” diye afkuruyor. Başlarındaki kişi ise “hoophooop, n’oluyorsunuz, siz de haddi aşıyorsunuz hâ. Bu davranış biçimini halk asla kabul etmez. Zararı partimize olur” gibi sözlerle, sövücüleri akla ve mantığa çağıracağına, aksine onlara sahip çıkarak, birkaç “şedde” de o koyuyor. Maalesef acı manzara böyle…

Hani “cami duvarına tükürmek (!)” gibi bir atasözü var ya, önce o söz akla geliyor ve bu densizlikler, herhalde bunlarda “eceli gelme” belirtileri yaşandığını gösteriyor…

Neyse, bu âkıbetonların kendi problemleri. Ancak, ben şu Faşist diktatör lafına takıldım.

I.-Faşist Diktatör ne demek? II.-Kim söylüyor? III.- Kime ve nasıl bir kişi için söyleniyor?

Birlikte bu üç soruya da cevap bulacağız ve bu afkurmayı tahlil edeceğiz, inşallah…

I.-Faşist Diktatör: İcra ve Kavram itibariyle, “Faşist Diktatör” denilince; kendi ırkından olmayanları ve itiraz edenleri fırınlarda cayır cayır yakan Alman ırkçı lider Hitler akla geliyor. Halkına karşı devlet terörü estiren BenitoMussolini akla geliyor. Her türlü düşünce özgürlüğüne karşı savaş açan Nikolay Çavuşesku akla geliyor. Kendi ülkesinin insanlarına karşı savaş açıp, kadın-çocuk ayırmadan yüzbinlerce masum vatandaşlarını öldüren Başer Esed ve Slobodan Milosevic gibi zalimler akla geliyor.

Bizim ülkemizden ise sadece ‘şapka giymedikleri için’ 3000 masumu idam eden ve o günlerde“şapka giymedi diye adam mı asılırmış” diyen ve bir Hanım olanŞalcı bacıyı bile idam eden ve fâili meçhullere atan, tek parti zihniyeti akla geliyor…

Bunların savunmalarında ise icra ve kavramları es geçip,‘siyasi terime’ veya ‘hukuki terime’ sığınmaya çalışmak, âlemi kör ve sağır sanmanın, korkaklığın ve kaypaklığın ürünüdür.

Meselâ; “Lâiklik” siyasi ve hukuki terim olarak, “DİNİN, DEVLETE BASKI YAPMAMASI” anlamı taşır, fakat‘tek parti ve 28 Şubat icraatlarında’, dindarlara, özellikle de Müslümanlara karşı acımasızca “irticacı savaşı” açılmış ve DİN ile ilgili her şeye sinsice KIYIM uygulanmıştı.

İşte bu nedenlerle de Faşist Diktatör denilince, yukarıda örnekleriyle arz edilen,“gerçek kavram karşılığı” kast edilmiş oluyor, siyasi terim karşılığı değil. Kıvırmaya hiç gerek yok…

II.- Kim söylemiş? Şahsi kinlerini kusarken kendilerinden geçen, o malum kişiler söylemiş. Hani Hz. Mevlana’ya atfedilen bir atasözümüz var ya: “Bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?” Bu itibarla, söz de, söyleyen de muhatap alınmaya değmez. Ancak kuyuya bir taş atılmış ise birçok akıllılar o taşı çıkarmak zorundadırlar.

Bu konuya da böyle baktığımız için, kamuoyunu doğru bilgilendirmeye çalışıyoruz…

III.– Bu ‘faşist diktatör’ lâfı kime ve nasıl bir kişi için söyleniyor? İşte burası çok önemlidir.

Eğer Cumhurbaşkanımızda; onların kudurmuşçasına vurguladıkları anlamda, zerre kadar Faşist Diktatörlük olsaydı, 14 sene içinde binlerce karşı görüşlü kişiler,(I.Md.’deki gibi)faili meçhullere giderdi ve hiçbir kimse de böylesine adî hakaretlere asla cüret edemezdi.

Eğer Cumhurbaşkanımızda; zerre kadar Faşist Diktatörlük olsaydı, 2002’de %34 ile iktidara geldiği halde, 14 senede halkın teveccühüyle onun oyları, % 50’lerin üzerine çıkmazdı.

Eğer Cumhurbaşkanımızda; zerre kadar bir Faşist Diktatörlük olsaydı, 15 Temmuz Hain darbe girişiminde, tek bir çağrısıyla milyonlarca halk sokağa dökülüp, malları ve canları pahasına ona ve Cumhuriyete sahip çıkmazlardı.

Eğer Cumhurbaşkanımızda; zerre kadar Faşist Diktatörlük olsaydı, 14 sene içinde zaten Cumhuriyet ta kalmazdı. Te’yid için; Geçmişimizdeki ve çevremizdeki örneklerebakınız…

Peki, acaba bunlar, Cumhurbaşkanımızı niçin ‘faşist diktatör’ zannediyorlar?

İşte can alıcı nokta da burasıdır, hemen arz edeyim:

Lâiklik kavramını, esas anlam itibariyle değil de, kendi kafalarına göre uygulayıp,bu 14 sene içinde‘DÎNİ ve DİNDARLARI irtica tehlikesi görerek, din adına her şeye artık savaş açamadıkları için, dine karşı müsamahaları durduramadıkları için’vekarşılarında, arkasına HALK desteği almış bir dünya lideri gördükleri için kuduruyorlar. Böylece sadece, her şeyi göze alarak, ucuz ve basit kahramanlık şovu yapabiliyorlar…

Sn. R.T.E. Halk desteğini alarak, güçlü ve başarılı bir iktidar olduğu için; artık "Ordu Göreve" diyemediklerinden dolayı, artık postal yalayıcılıkları işe yaramadığı için, "Bin yıl sürecek" dedikleri 28 Şubat zulmüne artık başvuramadıkları için, başörtüsü ve katsayı yasağını kaldırdığı için kuduruyorlar. Böyle bir Dünya liderine artık diş geçiremedikleri için de böyle ucuz ve basit kahramanlık şovu yapıyorlar…

Bundan sonra onların, artık iktidar şansı hiç kalmadığı için, bu güçlü devleti yıpratma adına, özellikle tüm şer güçlerin düzenledikleri GEZİ olayları, 17-25 Aralık cuntası, hatta 15 Temmuz Darbe girişimi ile bile diş geçiremedikleri için kuduruyorlar. Çaresiz kaldıkları içinböyle ucuz ve basit kahramanlık şovu yapıyorlar…

Daha yazayım mı? Köşe yazısı sınırlarını zorlamayalım. Bu gerekçeler gibi, sizler de yüzlerce gerekçe bulabilirsiniz. Ben akla kapı açmak için,sadece birkaçını arz ettim.

Aslında; 15 yıldan beri girdiği her seçimden ezici üstünlükle çıkması, bir adamın “HALKIN ADAMI” olduğunu gösterir ve"diktatör" yakıştırmalarını daboşlukta bırakıp, tamamen çürütüyor.

Düşününüz! Hangi diktatör, halkının köy sofralarında iftar açtığı görülmüş ki?

Hangi diktatör, insanlığın acılar çektiğini gördüğünde gözyaşlarını tutamamış.

Hangi diktatör, kendisine hakaret edenleri, hele hele öldürmeye alenen tam teşebbüs edenleri bile, sadece adalete teslim etmiş?

Bu basiretsiz ve gereksiz “faşist diktatör” saldırıları da, bu yakıştırmaları yapanların, yani yarım asırdan fazla zamandan beri tek bir galibiyet alamayan bir zihniyetin, başarısızlıklarını, vasıfsızlıklarını ve halk çoğunluğu tarafından itibarsızlıkla dışlandıklarını gösterir. Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER