İttifak oluşturma çabalarının önderliğini Rahşan Ecevit’in yapması, Başbakan olduğu dönemlerde gün yüzü görmeyen, şu günlerde de yine rahatsızlığı nedeniyle hastanede yaşam mücadelesi veren Bülent Ecevit’i yeniden gündeme getirdi.

Hani bir söz vardır; kadın isterse adamı vezir eder isterse rezil… Rahşan Hanım’da Bülent Ecevit’i rezil etti. Hastalığında bile gün yüzü göstermedi… Neymiş efendim Türkiye elden gidiyormuş… Ülkemizde iktidarlar hep milletin oylarıyla belirlenmiştir. Hiçbir iktidar döneminde ülkenin elden gittiği görülmemiştir… Sadece, “gidiyor” bahanesiyle yoksulluk derinleştirilmiş, yaralı bırakılanlardan teşekkür etmeleri istenmiştir.

Bu tip iddiaların hep sosyal demokrat olduğunu söyleyenler tarafından ortaya atılması ve yıllarca yapılan girişimlere rağmen zemin bulamaması Cumhuriyet üzerinden yapılan siyasi istismarı beyhude bir yola sevk etmiştir. Önce erken seçim talepleri, tutmayınca da Cumhurbaşkanını uzlaşarak seçelim çağrıları Deniz Baykal’ın da niyetini ortaya koymuştur… Aynı düşünce, maalesef aynı yolun yolcusudur.

Şekilciliği bir kenara bırakıp ülke yararına politika üretemeyen sosyal demokratlar kendi içinde de bir türlü uyum sağlayamadı… Deniz Baykal’ın ülkeyi hangi projelerle yöneteceğini dillendirmek yerine, sırf koltuğunu korumak adına yapmış olduğu mücadele demokrasiyi ne kadar özümsediklerini ortaya koyuyor…

Bu tablonun karşısında yeni bir lider beklentisi o kadar sırıtıyor ki, adeta, sosyal demokrat anlayışı fosil anlayışlardan kurtarın diye el açmış yalvarıyor… Diğer siyasi partilerde, yeni liderlerin ortaya çıkışını andıran görüntüler burada da oluşuyor ve çürüyen söylemleri ters yüz etmeye başlayan Mustafa Sarıgül’e bağlanan umutlar haklılık kazanıyor.

CHP’li Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Baykal’ın karşısına erken çıkmakla hata yaptığını anlamış olacak ki, daha temkinli konuşuyor ve bazı gerçekleri itiraf etmekten de kaçınmıyor…

“İstanbul’u yönetmekle Türkiye’yi yönetmek aynı şeyler değildir” diyerek Tayyip Erdoğan’ı eleştirenlerin aynı şekilde üzerine gelmesini engellemek içinde kendisini liderliğe taşıyacak olan süreci ağır aksak ilerletiyor. Şişli ile Türkiye’yi yönetmenin aynı şeyler olmadığını tecrübeyle aşmaya çalışıyor.

Sarıgül Beykoz’da

Sarıgül’ü bir açılışa katılmak üzere gelmiş olduğu Beykoz’da yakından tanıma fırsatı bulmuşken Türkiye siyasetinde pek de alışılmamış söylemlerine de tanıklık ettik. Söylemleri itibariyle Sarıgül’ün gerçekçi bir tarzı olduğunu düşündüm…

Mustafa Sarıgül; Deniz Baykal’ı, Atatürkçülüğü siyasi malzeme yapmakla suçluyor… Ve Atatürkçülüğün CHP’nin tekelinde olmadığını söylüyor. Buda gösteriyor ki Sarıgül sosyal demokrat çizgiye farklı bir açılım getiriyor.

Sarıgül, AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan gerçeğini de kabul etmiş gözüküyor… Türk Siyaset Tarihi’ni irdelerken Adnan Menderes’ten, Turgut Özal’dan örnekleme yaparak; Bülent Ecevit’in parti içi mücadeleyle CHP Genel Başkanı olduğunu, Adnan Menderes’in tek partili sisteme karşı çıkarak başbakanlık koltuğuna oturduğunu, Özal’ın ihtilal sonrası yönetimi devraldığını ve Tayyip Erdoğan’ın da yine sistem karşıtı görüşleriyle halkın gözünde kurtarıcı konumuna ulaştığını söylüyor.

Sarıgül liderliğe giden yolu, “Erdoğan bir dönem daha gelecek ve biz ondan bayrağı, 2011 veya 2012 yılında teslim alacağız” diyerek uzun bir mesafeye yayıyor bununla birlikte Erdoğan rüzgârının hala estiğini, bunun karşısında durulamayacağını da itiraf etmiş oluyor. Seçmenin dürüstlükten yana olduğunu çok iyi kavramış gözüken Mustafa Sarıgül bence iyi bir politik çizgi izliyor.

CHP içindeki önemli değerlerin Sarıgül gerçeğine direnmelerini de anlamak mümkün değil. Sarıgül Beykoz’a geliyor, CHP’li oluşuyla gurur duyanlar ortalarda gözükmüyor… Anlaşılıyor ki Deniz Baykal Ankara’dan Beykoz’u gözetebiliyor. Hadi burada parti içi muhalefet var diyoruz… CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Onur Öymen Beykoz İlçe Başkanlığı’na AB ile ilgili konferans veriyor. CHP adına ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen arkadaşlarımız oralarda da gözükmüyor.

Siyasette bunun adına ne deniyor ?..

Selam ve Sevgi İle  

Kader Gür HAKKINDA

1972 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde doğdu… Eğitim hayatını orada tamamladı… Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde çeşitli araştırmalar yaptı. Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Beyrut, Suriye, İtalya, İspanya, Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerde seyahatleri sırasında Türkiye ile ticari ilişkiler üzerinde çalışmalar yürüttü. Kader Gür, Refah Partisi Gençlik Kollarında siyaset yaptı. 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kamuda çalışmaya başladı. 1997 yılında Akit Gazetesinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı konu alan bir makalesi nedeniyle 28 Şubat aktörleri tarafından soruşturmaya tabi tutuldu. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde başlatmış olduğu parti çalışmalarına Beykoz’da destek verdi. Partinin kuruluş aşmasında aktif rol oynadı. AK Parti Kurucu Beykoz İlçe Başkanı Dr. Ahmet Hulusi Batu, Salim Kararmaz ve Adem Sefer’in basın danışmanlığını uzun yıllar yürüttü… 1998 yılında yazmaya başladığı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını konu alan, “Esaretten Zirveye” isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Kader Gür'ün yine kendi yazılarından oluşan 2 kitabı bir de Yayın Yönetmenliğini yaptığı toplamda 4 kitabı raflardadır. Beykoz Rizeliler Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Gür, halen Beykoz Polis Hizmetlerini Koruma Derneği Yöneticisidir. Kader Gür, Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği ve Yüzüncü Yıl Gazeteciler Derneği üyesidir. 2024 yılında kamu çalışma hayatını sonlandıran Gür, evli ve 3 çocuk babasıdır… Kader Gür, yine 2002 yılında bir araya geldiği arkadaşlarıyla Dost Beykoz’u kurdu.