Saadettin KILIÇ
  • 18/02/2020 Son günceleme: 18/02/2020 14:53
  • 4.033

İnsani ve ahlaki değerleri yücelten damıtılmış düşüncelerin engin bir denizidir .”

Gerçekten de, insani ve ahlaki değerleri yücelten pek çok yol vardır ama bunlardan iki tanesi en etkili olanıdır. Birincisi; peygamberlerin tebliğ ettiği değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez vahiy, vaaz ve tapınaklar yoluyla edinilen bilgiler. 

İkincisi ise yaşayan toplum dinamiklerinin oluşturduğu düşünceler;  tartışılabilir, değiştirilebilir ve ana ilkesi, yine insani ve ahlaki değerleri yüceltmek olan bilim ve sanattır. Dünü, ödünsüz hatırlamaktır...

Ancak, ülkemizde yaşayan ve %99’unun dini Müslüman diye anılan halkımızın ağırlıklı olarak seçtiği genellikle birinci yoldur.

Örneğin; imarlı, imarsız, tapulu, tapusuz, kaçak, yasal her mahalle, köy, kasaba, kent ve ülke genelinde, her yerde sayıları tüm okullarımızdan 20 kat daha fazla olan camilerde günün beş vakti; insani ve ahlaki değerlerini yüceltmek için asırlardır vahiy ve vaazlarla kendilerini besleyen milyonlarca insan vardır. Ama imarlı, tapulu, yasal bile olsa her mahalle, köy, kasaba, kent ve ülke genelinde bilim ve sanata bu denli ilgi ve destek kesinlikle yoktur.

Gerçi birinci yolu seçenlere göre küçük bir azınlıkta olsa bilim ve sanatı düşleyen, daha fazla gelişmesini isteyen entelektüellerimiz de hiç yok değildir. Onlar da, daha çok sanata ve kültüre yeterli devlet desteğinin olmayışını destekleyenlerdir…

Peki, bunca caminin yapımını kimler destekliyor?

Halk tabi... Hem de rızaları ve cüzdanlarıyla... Dernekleri ve Vakıflarıyla... Hatta Dualarıyla...

Cennetten gayri hiçbir dünyevi karşılık beklemeden, devlet desteksiz hemen insanların yaşadığı her yere ilk önce camilerini yapıyorlar, Kütüphane, Bilim Yuvası, Sanat Merkezi değil… 

Sonradan belki ilkokul ve diğerleri ama belki!

Gerçi aydın diye geçinenlerle, gelmiş, geçmiş tüm iktidarlar da; kaç mahalleye, köye, kente, tiyatro, sinema, kütüphane ve sanat merkezi yapılsın diye cüzdan açmış, yaşayan sanatçıları ve bilim insanlarına yatırım yapmıştır ki? ( bir avuç istisna dışında)

Örneğin; hangi siyasi iktidar sanatçıların telif haklarının korunması konusunda her türlü korsanlara hangi etkili yaptırımı uygulamış veya sanatçıların telif haklarını hangi uygulamayla tam güvence altına almışlardır?

Hiç...  Neden biliyor musunuz?

Çünkü sanatçılarımız; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi oynadığı her film, yazdığı her kitap, bestelediği her müzik veya söylediği şarkılar her yayınlandığında, emeklerinin karşılığı olan telif haklarını hukukun güvencesi altında alıyor olsalardı, o zaman daha insanca yaşayabilir ve ekonomik özgürlükleriyle topluma daha bağımsız ayna tutarlardı.

Örneğin; Kemal Sunal filmleri, ya da Hababam Sınıfı’nda oynayan oyuncular, yazarlar, rejisörler ve diğer emekçiler; oynadıkları veya katkıda bulundukları tüm eserler her yayınlandığında, telif haklarını hak ettikleri gibi alabilselerdi ekonomik sıkıntılarından dolayı bu kadar acılar çekmezlerdi.

3. Sınıf otel odalarında; Yıldırım Önal, Tugay Toksöz, Sami Hazinses, Yadigâr, Savaş Taner  (Kırguz) ve Ahmet Talat Bozok, Mesut Engin ve pek çoğu gibi sonradan yoksullaşarak acılar içinde ölmezlerdi.

Yaşamsal zorunlulukları olan ekonomik kaygılarından dolayı, hiç bir siyasi otoriteye boyun eğmez, siyasi getirim (rant) peşinde koşan Kültür Bakanlığı ve Belediye Başkanlarından sadaka dilenmez, ruhunu satmaz ve sipariş sözde sanatlar yüzünden, kahrından kanser olmazlardı.

Merak etmeyin; Rejim ve Anayasalar değiştirebilecek gücü kendinde gören AK PARTİ iktidarı da, tıpkı kendisinden öncekiler gibi bu sorunu bilerek ve taammüden çözmez ve hiçbir zaman çözmeyecektir de.

Çünkü hepsi de; “Sanatla, bilimle, kültürle değil, sadece dini ve siyasi telkinlerle hayatı öğrenin” demektedirler.

Peki, gerçek sanatçılar kimlerdir?

Gerçek sanatçı; tıpkı gerçek gazeteci ve gerçek kabadayılar gibi İÇERDE hiçbir zaman güçlünün ve iktidarının destekçisi değildir. Ama DIŞARDA ele güne karşı şartlar ne olursa olsun her zaman ülkesinin yanında olanlardır.

İÇERDE, iktidar zaten, güçlüdür, vatandaşın karşısında resmi devlet gücü, silahlı askerleri, polisi, savcısı, hâkimi, reklamcısı ve devasa gücü vardır o kendini topluma anlatır, ya da anlatabildiği kadar güçlü kalır.

İşte gerçek sanatçı dili, dini ve cinsi ne olursa olsun sevginin, barışın, dostluğun, kardeşliğin, zayıfın, mazlumun, kimsesizin destekçisi, sesi ve zayıfların nefesi olanlardır.

Çünkü sevginin, barışın, dostluğun, kardeşliğin, zayıfın ve mazlumun; hâkimi, savcısı, polisi, askeri, reklamcısı ve devasa güçleri yoktur; sadece sanatçısı ve aydını vardır. Sahip çıkalım ki, yaşayabilsin ve her zaman halkın BAĞIMSIZ nefesi olabilsinler…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz