Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Sakarya ayağa kalktı!…

Gençlik yıllarımda, ünlü şairlerimizden Necip Fazıl Kısakürek’in “Sakarya” şiirini okurken, çok duygulanıyordum. Fakat o gün, bazı haykırışlarının sebeplerini pek anlayamıyordum.

Bu anlam yüklü şiirden birkaç mısraı sizlere tattırdıktan sonra, hayretler içinde kalacağınız çok önemli gerçekleri açıklamaya çalışacağım, inşallah…

 

·         SAKARYA:

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya. Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. 

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir. Oluklar çift; birinden NUR akar; birinden KİR. 

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat. Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! 

Eyvah, eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük? Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!… 
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! Binbir başlı kartalı, nasıl taşır kanarya? 

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? 
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? 
Mermerlerin nabzında, hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!… 

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!… (PARYA; ..hor görülen, itilen-kakılan, ayaktakımı olarak süründürülen, aşağılanan. Hukuk terimler sözlüğünde; “..esir, köle, toplumun en aşağılanmış tabakası, hak ve hürriyetleri ellerinden alınmış kimseler…” anlamındadır)

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su, Bir hayata çattık kihayata kurmuş pusu. 
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek.
 Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz. Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz! 
Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya. Yüzüstü çok süründün, AYAĞA KALK Sakarya!…

·         Evet, saygıdeğer dostlarım.

Yarım asır kadar önceleri okuduğum bu şiiri, şimdi çok daha iyi anlamaya başladım. Güzel gelişmelere bakıldığında görülüyor ki, bu necip millet benden önce anlamış.

·         Hangi dava hor, öksüz ve büyük? Hangi oluktan NUR akıyor, hangisinden KİR? Hangi şanlı akıncıyı hasretle bekliyor? Hayatımıza nasıl bir PUSU kurulmuş? Ölümlü yalan ve ölümsüz GERÇEK neler? O gün hayat süren LEŞLER kimler? Sakarya ayağa kalkamayacağına göre, ünlü şair acaba kimin ayağa kalması gerektiğini haykırıyor?…

Bütün bunlar bugün, bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Hayatımıza kurulmuş sinsi pusuları, bu necip millet ferasetiyle fark etti. O gün horlanan, öksüz gibi itilen-kakılan büyük DÂVÂ, bugün ayağa kalktı, hatta şahlandı. Yüce Dinini ve Kur’ânını öğrenebilmek için âdetâ seferber oldular. Kıtalar arası yayılıyor. Kutlu doğumlar gizli-gizli evlerde birkaç kişiyle değil, artık futbol sahalarında ve en büyük meydanlarda coşkuyla kutlanıyor. Ölümsüz gerçekler, oluk-oluk NURLAR neşrederek, bütün ülkeye ve hatta bütün cihana yayılıyor. Bu şiirde de anlatıldığı gibi; ümmeti Muhammed’e (SAV) o günlerde kan kusturan o mâlûm zihniyetin elebaşları, bugün yargılanıyorlar. O gün masum halkın enselerine basarak hayat sürerlerken, bugün hesap veriyorlar. Bir kısım leşler ise hâlâ kin kusarak, intikam çığlıkları atıyorlar.

·         Müsaadenizle, birkaçını arz etmeden geçemeyeceğim:

Aslında bu konuyu ele almama vesile olan sebep, şimdi arz edeceğim gerçeklerdir.

Malumunuz olduğu gibi, bazı siyasi parti görevlileri, hem ÜÇ AYLAR ve hem de Ramazan dolayısıyla, yoksul ailelerin tespiti ve halkın istek ve şikâyetlerini belirleyip yardımcı olmak amacıyla ekipler oluşturmuşlar. Bunlardan bir gurup ile Üsküdar semtinde karşılaştım. Kendilerini çok iyi tanıdığım için, basın mensubu olarak bazı sorular sormak istedim. Aldığım çok ilginç cevapları kısmen arz edeceğim. Meselâ:

-“Kapı-kapı dolaşırken, nasıl karşılanıyorsunuz? Merak ediyorum, müsbet ve takdirle mi? Yoksa tenkit ve tepkiyle mi?” Bana verilen cevaplar çok samimi ve çok ilginçti:

-“Hocam, bütün ekiplerin ortak tespitlerine göre, %70 müspet ve takdirle karşılanıyoruz. % 10 Şaşkınlıkla veya ilgisizlikle. % 20 Civarında ise menfi tavır ve tepkiler alıyoruz.” Merakla tekrar sordum:

-“Müspet ve takdirleri anladım da, menfi tavırlardan ve tepkilerden birkaç örnek verebilir misiniz?”

-“Evet hocam, hepsini kaydettik. Zaten kendileri de kaydetmemizi ve ilgililere iletmemizi söylüyorlar. Bugün, emekli binbaşı olduğunu söyleyen biri, bize ateş püskürdü. Başörtülerimizi tenkit etti. Ezan seslerinden bıktığını ve ülkeyi mahvettiğimizi ve kendilerinde huzur bırakmadığımızı haykırarak, her an hapsedilme endişesiyle, çantasını bile hazırladığını söyledi. Daha sonra da sıranın kendilerine de geleceğini ve bunların hesabını soracaklarını söyleyerek, kapıyı yüzümüze kapattı.”

·         Geçtiğimiz aylarda, TV. Ana haber bültenlerinde tekrar tekrar yayınlanan şu haberi hatırlayınız: Damadının bir Yahudi olduğu bilinen Dz. Kuv. Plan. Prs. Bşk. Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz (paşa) kızına şöyle haykırıyor. “Bu ülkeyi terk edin, kaçın, oradan gelmeyin. Ezan seslerinden uyku uyuyamayacaksınız…” V.s.

Bir de: İnsanlık, ahlâk, huzur, mutluluk, yüce dinimiz İslam ve maneviyat adına gerçekleşen, her türlü güzel gelişmelerin iptali için A.Y.M.’ne koşan o mâlum zihniyet, hâlâ bu tavırlarından vazgeçmediği ve hâlâ ısrarcı olduğu gözleniyor.

Beni en çok üzen nokta da, alnı ara sıra dahi olsa secdeye giden bazı temiz niyetli kardeşlerimizin, hâlâ bu mâlûm zihniyete, farkında olmadan destek olabilmeleridir…

·         Kopan sele ve coşkun akan çağlayanlara karşı Don Kişot gibi direnenler, ya boğulmaya, ya teslim olmaya, yâda (o akıllı paşa gibi) paşa-paşa bu ülkeyi terk etmeye mahkûmdurlar…

Çünkü: ..Allah c.c. NÛR’unu tamamlayacaktır, müşrikler istemese de!… (Müjdeler: Tevbe Suresi 32. Âyet & Saff S., 8. Âyetler.)

İbrahim Suresi, 15-17. Sureler: Resuller Allah'tan yardım ve zafer istediler. Neticede her inatçı, zorba zalim hüsrana uğradı. İş bununla da bitmeyecek, ardından o zorba, cehenneme girecek. Orada kendisine kanlı irinli su içirilecek, yutmaya çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan ona geldiği halde yine de ölmeyecek. Bunun arkasından da pek şiddetli bir azap daha vardır. (Prof. Dr. Suat Yıldırım mealinden)

***

·         Ne mutlu bugün ayağa kalkarak şahlananlara ve ne mutlu her şeye rağmen Yüce Dinini ve Kur’ânını öğrenebilmek için âdetâ seferber olanlara…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER