Nimet ER
  • 12/07/2015 Son günceleme: 14/07/2015 12:14
  • 6.347

Takat Ey Halim...

İnsanız... Görünenden daha çok görünmeyenden ibaretiz esasında. Bedeni masaya yatırıp en ince ayrıntısına kadar haritalayıp inceleyebilen bilim henüz bizi biz yapan ruhu bulup (çok şükür) inceleyemedi mesela!
Bana Yaratanın kuluyla satranç oyunu gibi gelir nedense bu durum.
Tam her şeyi bildiğini sanırsın bilmediklerini gördüğünde bildiklerin katreye dönüşüverir...
Tam çözdüm sanırsın, çözdüklerin birbirine dolanır...
Tam sona geldiğini düşünürsün yeni birçok yol daha belirir...

Maddeye bakıp manayı unutmasın diye kul, görünenin yanında görünmeyen hamlelerini hep gizli tutuyor sanki yaradan...

Ne yerin altına ne de yerin üstüne hükmedebiliyoruz dokunup bozduklarımızı saymazsak tabii...
Duruyoruz ama durduramıyoruz mesela... 
Tüm bunlar ben "Yaradan ve kul" demediğimde de değişmiyor ayrıca!

İnsan biraz zaman, biraz madde ve çokça bilinmeyenden,
Kainat ise sırlı bir düzen ve sonsuz olasılıktan oluşuyor...

Başkalarını bilmem ama ben neyi yazacağını bilememekten çok, nasıl yazacağını bilemeyen biriyim ve galiba bu garip girişi de o sebeple yaptım.

Demem o ki; İnsanız, insanlığın yeryüzündeki yürüyüşü pek de doğru düzgün gitmiyor bu çağda. Hoş hangi çağda düz yürüyebilmiş ki topluca demek isterim.

Hâsılı ben yüreğimi, insanın bilinmeyen beklenmedik gücüne ve Yaradan'ın sonsuz hamlelerine bağladım. İnsanlık ve Mevla’mız üzerine zannım budur.

İnsan, yaşadığı zamanın ya tanığı ya da sanığı oluyor...
Yaşamak tam da bu işte! Buyurunuz lütfen seçiniz...


Zamanın sanıkları mutlaka mahkûm olmuştur... Biraz insanlık tarihine bakınca apaçık görünür bu. Unutulmak da bir mahkûmiyet şer ile anılmakta; bırakın ölüm ötesini...

Ama zamanın tanıklarının yükü ağır oluyor. Rabbimizin takdiriyle insan olmuş birinin, insan kalmak için verdiği büyük savaş derim ben buna...

Bir ömür gördüklerine bildiklerine tahammül etmek, taşımak yani az şey mi? 

Ahsen-i takvim olmak da az şey değildir hani! 

İnsanların kendini bilmeye, sonra da tarafını seçmeye ihtiyacı var o kadar. 
Her iyiliğin karşılığında bir kötülük her kötülüğün karşılığında bir iyilik mutlaka bulunur derler büyükler. Yani bir şeyi seçtiyseniz seçmediğiniz illaki vardır.
Her adımda bu ayrıntıyı kaçırmasak yeter bize inşallah.


Toplum ikiye bölündü falan deniyor ya hani. Ne münasebet demek geçiyor içimden. Zira toplum ikiye ve veya üçe ya da dörde bölündüğü yok. Sadece herkes tarafının taraftarı olmaya çalışıyor hepsi bu!

Siz bu toplumun elinden tutup onca zaman "bireyciliği" pompalayacaksınız. Çoğu olayı yanlış anlayıp bencilliği falan seçecek. Toplum kültür ve gelenekleri bireycilikle uyuşmadığından ortaya karmaşık, yani temeli binayı taşımayan bir yapı meydana gelecek. Üstelik toplum tüm kollektivist parametrelere sahipken. 

Hâsılı tek tek yaşayamayan ama birlikte de pek yaşamayı beceremeyen insanlar olup çıktık neredeyse. Tek başına mutsuz ama birlikte de huzursuz...

Diyanet İşleri Başkanıyla, inşaat firmaları "Birlikte yaşamak" kavramını sık kullanıyor ya! İki tarafın cümlelerindeki paralellik beni ürkütüyor ama kimselere anlatamıyorum mesela...

İnsan tek yaratılıp, toplum olarak var edilmiş bir varlık. Bunu aile üzerinden bile düşünerek fikredebiliriz. Hal böyle olunca tek varlığı kendisi ve düşüncesi  olan insan teki bu varlığıyla gidip kendine en yakın bulduğu birliğe sarılıyor.
Herkesin kaşınacak bir yarası mutlaka vardır. Eh gelip o yaralar kanatıldığında taraf olanlar taraftarlaşıyor. Taraftarlık ince bir çizgidir. Muhakemenin sınırlandığı bir tutulma diyebiliriz belki, bilemiyorum.

Evet, belki bu kadar basit değil yaşadığımız ve içinde bulunduğumuz üslup ya da nahoşluğun açıklaması ama bir yerinden tutup düzelteceksek, muradımız buysa aşılmaz veya geçilmez problemlermiş gibi davranmanın bir faydası da yok. Toplumlarda algı yönetimi sadece ideolojik meselelerde değil zira. 

Tüm insanlığı ayıran şeyle bir toplumu ayıran şey arasında pek de öyle büyük farklar yok! 
Diyeceğim o ki; meselenin olmayan bir yerini bulup tutmaya çalışmak yerine, tutulacak bir yerini bulup oradan kaldırsın herkes.

Tanık olmak sanık olmaktan zor ve meşakkatli ne de olsa...

LÂL: 

Ziyanı yok zararı var bazı şeylerin...

 

Yazarın Yazıları