Neşat YAYLA
  • 01/06/2020 Son günceleme: 01/06/2020 14:38
  • 5.295

Nurettin Hocam bir sohbetinde, Hattat Mehmet’in hatırasını anlatmış onunla ilgili şunları söylemişti.

Hattat Mehmet şöyle anlatıyor. Bir oduncu beni Hattat Mehmet yapmıştır. Bana yol göstermiştir ve beni irşat etmiştir.


Pencerede bekliyorum. Odunlar var bahçede kırılacak. O yıllarda oduncu demek iri yarı adam demekti. İki baltasıyla,bileğisiyle gelir bakar gözünüzün içine,odunları parçalar,iki saatte bir altın alır gider.

Bekledim diyor, ikindi karanlığı çöktü gelen giden yok. Eyvah odunlar kaldı derken köşede cılız bir ses “oduncuu.”Döndüm baktım ki seksen yaşlarında bir adam. Beli bükülmüş badi badi yürüyor. Dedim,bu adam kırabilir mi? Nasıl kıracak bizim koca kütükleri,odunları? Sonra baktım çok emin yürüyor. Oduncu derken sesi de titremiyor.

Allah,Allah dedim ya ben bu adamı  bir çağırayım. Bakalım bizim odunları kırabilir mi ? Çağırdım amca gel dedim. Bizim odunları kırabilir misin? Döndü baktı. Tebessüm etti. Oğlum ben odun kırıcıyım. Bahçedeki kütüklere,odunlara baktı. Ne kadar zamanda kırabilirsin,amca?Bir saatte. Amca olur mu? Bunlar iki saatten önce kırılmaz. Oğlum ben oduncuyum.  Kırdıracaksan söyle. Meraklanmaya başladım.

Peki ne kadar ücret alırsın? “İki altın” dedi. Yav amca bir altın değil mi ücreti? Benim ücretim iki altın ,oğlum. Bir saatte kırar iki altını alırım. Buyur kır dedim. Kendisine bir yer yaptı. Baltasını bileyledi. Adeta tahtalarla,odunlarla,kütüklerle konuşmaya başladı. Etrafında dönüyor,bakıyor,nereden vuracağını belirliyor.

Bir vuruşta odunları ikiye ayırıyor. En budaklı parçaları bile bir saatte iki defa vurmadan kırdı ve bitirdi. Hiç bir parçaya iki defa balta vurmadı. Hadi bir evin ihtiyacı olan odunu kırında göreyim!Çok zor bir iştir. Oduncu iki altınımı getir,dedi. Hemen koştum altınları aldım getirip avucuna bıraktım.

Amca,dedim;bana bu sırrını söyle hakkınıda helal et,dedim. Aleyhimde düşündün değil mi? Kıramaz dedin. Vallahi öyle düşündüm. Nereden bileyim böyle yapacağınızı. Bu nasıl bir iş? Hiç bir parçaya baltayı ikinci defa indirmediniz. Bana bunun sırrını söyleyin. Bana dedi ki;ileri gitme o kadar oğlum!Nasıl yani dedim. Bak oğlum sen benim bir saatime iki altın ödedin. Elli yılın sırrını bedava istiyorsun. Güldüm,diyor.  O da güldü. Peki amca iki altın daha getireceğim. Bana ne yaparsın? Bir cümle söylerim oğlum. Benim bir cümlem iki altındır. Gittim iki altın getirdim avucuna bıraktım. Gözümün içine baktı dedi ki;evlat,sen cömert bir adamsın. Sana birkaç cümle söyleyeyim.

Ne iş yapıyorsun?
İşte ben hattatlık yapmaya çalışıyorum. Ha sen,elif yapıyorsun,vav yapıyorsun.Besmele yazmaya çalışıyorsun. Peki oğlum sen hiç rüyanda elif gördün mü?Bir düşündüm diyor,rüyamda hiç elif görmemişim. Oğlum sen vav’da mı görmedin rüyanda? Mim’de mi görmedin? Sen hiç besmele yazmadım mı rüyanda?
Senden hattat olmaz oğlum. Bırak bu işi. Amca niye böyle diyorsun?
Bak oğlum,demiş; ben elli yıldır odun kırıyorum. Bu yaşımda bile sabahlara kadar rüyalarımda odun kırıyorum.
“Bir adam ki hayallerini rüyalarına sokmamışsa,o adamdan hiç bir şey olmaz oğlum”dedi ve parayı aldı gitti.

Saatlerce pencerede oturdum,düşündüm.

İşte ben ondan sonra rüyalarımda elif görmeye,vav görmeye,mim görmeye başladım.

“Hayallerinizi rüyalarınıza sokamazsanız hiç bir işte başarılı olamazsınız.”

Artık herkes konunun muhasebesini yapabilir diye düşünüyorum.
Kaynak: Prof. Dr. Nurettin Genç’in sohbeti.

Yazarın Yazıları