A. Raif ÖZTÜRK
  • 02/11/2019 Son günceleme: 02/11/2019 17:19
  • 10.397

Konumuza girmeden önce büyük âlim Gönenli Mehmed Efendiden ilginç ve ibretlik bir hatıra arz etmek istedim.

Gönenli Mehmet Efendi, Sultan Ahmet Camii’ne tayin edilince çevreyi incelemiş. Fakir ve düşkün kimseleri bulup ilgilenmek istemiş. O civarda oturan âmâ (kör) bir kimse olduğunu öğrenince ziyaretine gitmiş. Selâm verip:
–“Efendim ben Sultan Ahmet Camii’ne imam geldim. Hem sizi ziyaret etmek hem de üzerime düşen bir vazife varsa, onu îfa etmek isterim,” demiş. Âmâ adam:
–“Hoş geldiniz Hoca efendi. Allah razı olsun”, demiş.

Hoca efendi ile aralarında şöyle bir konuşma geçmiş. Gönenli hoca soruyor:
–“Maaşınız falan var mı?”

–“Hayır, yok.”
–“Peki, başka yerden geliriniz falan?”
–“Hayır, herhangi bir gelirim yok!”

–“Peki, ne yer ne içersiniz, neyle geçiniyorsunuz,” diye sorunca; âmâ adam öfkelenmiş ve “Bundan size ne efendi? Bir de cami imamısınız. Rızık kimden, hey hoca? Bunu da mı bilmezsin? Gidebilirsiniz!...” diye tersleyerek hocayı âdeta kovmuş.

Pek tabiidir ki Gönenli Hoca Efendi çıkmak zorunda kalmış. Lâkin o gece gözüne uyku girmemiş. Ertesi gün sabah yine gitmiş ve o kapıyı çalmış. Âmâ adam içeriden:
–“Kimsin?” ..diye seslenmiş. Hoca efendi:
–“Dün kovduğun o yüzsüz imam,” cevabını vermiş. Âmâ adam kapıyı açmış:
–“Gene ne diye geldin?” ..diye söylenmiş. Hoca efendi:
–“Hiç efendim, ziyaretinize geldim. Beni bin defa kovsanız da yine geleceğim” demiş.

Âmâ adam:
–“Adın ne senin?”
–“Adım Mehmet Öğütçü, efendim. Gönenli Hoca diye tanırlar beni.” diye karşılık vermiş. Âmâ adam bu ünlü ismi duyunca:
–“Buyur gir içeri, biraz konuşalım”,
diyerek içeriye buyur etmiş.

Hoca efendi içeri girince âmâ adam:
–“Kusura bakma hoca, dün kalbini kırdım. Hakkını helâl et.”
–“Estağfirullah efendim. Sizin gözleriniz görmez, kimsenin yardımına da ihtiyaç duymuyorsunuz, bu nasıl oluyor? Sırrınız nedir, diye meraktayım.”
..deyince âmâ adam:

–“Benim sırrım şu Hoca Efendi. Ben her gün kuşluk namazını kıldıktan sonra;
‘Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise, yere indir. Yerde ise, çıkar. Uzakta ise, yaklaştır. Haram ise, helâl et. Dar ise, genişlet ve elime ilet’ diye dua ederim. Sonra ellerimi yüzüme sürer sürmez, biri gelir sağ dizime vurur. ‘Aç elini!’ der. O günkü ihtiyacımı verir gider.

Kuşluk namazı kıldığım her gün bu böyle devam eder.

Aynı zat bugün de geldi ve sağ dizime vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak, ‘Bunu da Gönenli Mehmet Efendi’ye ver’ dedi. Al kısmetini!…”

Bu sözleri duyan, büyük âlim, fakirlerin ve talebelerin mânevî babası Gönenli Hoca efendi “İlâhî ya Rabbi! Hikmetinden sual olunmaz” diyerek içli içli ağlamaya başlamış!...

Hoca efendi bu hatırasını naklederken şunu ifade etmiştir:

“O âmâ adamdan bu mübarek kısmeti aldıktan sonra, ömrü hayatımda hiç darlık ve sıkıntı çekmedim."

Yani sözün özü:

Rızkını; Rezzak olan Allah’tan bilmeyip de O’nun mahlûkundan beklemek, insanı Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştırıp, başkasına muhtaç eder. Rabbim cümlemizi, rızkını Allah'tan bilen kullardan eylesin Âmin!...

Kur’ânda Rızık ile ilgili 113 âyetten, sadece birisini arz ediyorum. Hûd Sûresi, 6. ayet:

“Yeryüzünde kımıldanan (hareket eden) hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a âit olmasın! (Allah) Onun (o canlının) kaldığı yeri ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz'da yazılı)dır.”

Geçenlerde bir dostuma:

-“Yâhu kardeşim, yaşın da ilerledi. Hâlâ sadece Cuma namazlarını kılıyorsun. Oysa 5 Vakit namazın farz olduğunu da bildiğin halde, niçin terk ediyorsun?” O bana şöyle cevap verdi:

-“Ben Allah’ın Gafûr ve Rahîm olduğuna inanıyorum. Elbette bu günahlarımı da af edecektir…” dedi. Ben de ona:

-“Evet, Allah Gafûr ve Rahîmdir, (yani, Çok aff edici ve merhametlidir) fakat ayrıca Allah Rezzâk-ı Kerîmdir (yani Rızıklarımızı da verendir). Niçin sabahın 08:00’inden gece 21:00’e kadar tam 13 saat atölyende çalışıyorsun? Yoksa Gafûr ve Rahîm olduğuna inanıyorsun da, Rezzâk-ı Kerîm olduğuna inanmıyor musun? Deyince bocaladı, sarsıldı ve bir müddet sessiz kaldı. Çok mahcup olmaması için ben devam ettim.

-Bak kardeşim, Allah cc Kur’ân-ı Keriminde, sadece 5 vakit namaz için 84 ayrı ayrı âyetlerle îkaz ve ısrar ediyor. Üstelik te Allah Rasûlü (SAV) de kızı Fatma’yı, tek bir sabah namazını, güneş doğmasına bıraktığını görünce “Bak gözümün nuru kızım, namaz konusunda sakın BABAM PEYGAMBERDİR diye güvenme. Namaz konusunda seni ben bile azaptan kurtaramam” diye azarladığına göre, biz neyimize güveniyoruz?

Allah’ın Gafûr ve Rahîm sıfatı, bizim diğer küçük günahlarımız içindir. Yoksa O’nun cc kesin emir ve yasakları hakkında değildir. Demiştim.

Bu dostum o tarihten sonra 5 vakit namaz kılmaya başlamıştı, fakat telefonlarımızın ŞARJI mesâbesinde olan “Îman takviyesi konusunda kitap okuma veya dînî sohbetlere devam etme” konusunda gevşek olduğu için, aylar sonra yavaş yavaş namazı terk ettiğini yakınlarından öğrendim.

  • Öyle yâ, Allah’ın cc îman edenlere hitaben; “Ey îman edenler, Âllah’a Îman edin”, îman ilminizi sürekli tekrar ve takviye edin, (yani mü’min olsanız bile Îmanınızı sürekli şarj edin) anlamındaki îkazı, elbette çok anlamlıdır ve asla hafife alınmamalıdır…
Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz