Şeref KAÇMAZ
  • 10/10/2022 Son günceleme: 11/10/2022 10:40
  • 5.049

Su uyur, düşman uyumaz… Proje neyin projesi? Kentsel dönüşüm projesi mi? Hastane projesi mi? Marina ya da meydan projesi mi? Neden bu atasözü ile başladım? Proje ile ne alakası var? İzah edeyim dostlar…

Neredeyse yarım asırdır gündemimizde olan “Büyük Ortadoğu Projesi ya da Büyük İsrail Projesi” en bilinen proje. “Feminizm” projesi kapımızın önüne kadar gelen bir proje. Tabi “Laiklik ve Sekülerizm” projesi, unutmamamız gereken “HAİM NAHUM projesi.  Son yıllarda gündemimize giren “Toplumsal Cinsiyet eşitliği projesi” ayrıca “Humanity 2.0 – 3.0 projesi” “İslamofobi” projesi, “Süt Bankası” projesi, “Dinler arası Diyalog” projesi…   

Küresel emperyalistler ve sömürgeciler eliyle ırkçı Siyonistlerin sahnelediği, zaman zaman misyonerlik faaliyetleri ya da iyilik gönüllüleri ile ortaya çıkan, demokrasi ve özgürlük vadeden ancak kan ve gözyaşı ile beslenen, insanlığın ve vicdan duygusunun rafa kaldırıldığı (belki de hiç olmadığı) amaca ulaşmak için her şeyin mubah sayıldığı süreçler, işgaller, savaşlar…

Uzun vadeli hesaplar yapan, planlar hazırlayan, projelendiren, Üst akıl sahipleri, Gizli Dünya Devletinin konsey üyeleri, Küresel hakim güçler…  adına ne derseniz deyin, İslam düşmanlığı ve Türk düşmanlığı ortak paydasında birleşen, insanlığı köleleştirmek isteyen, haşa ilahlık iddiasında bulunan bu yapılar gece gündüz demeden sınırsız sermayelerini harcayarak çalışmalarına devam ediyor. Bu yapılarla mücadele etmenin ilk şartı onları tanımak, 2. Şartı planlarını çözmek ve ifşa etmek. Bunun için de gerçek manada FERASET sahibi olmanız HAKK ile batılı ayırabilmeniz lazım. Yoksa Hakk’a hizmet ediyorum diye batıla hizmet ederiz. Erbakan hocamızın, “Siyonizm öyle ustadır ki, kim ben mi, ben hiç siyonizme hizmet eder miyim şarkısını söylettirerek, kendi ordusunda işbirlikçilere askeri talim yaptırır. Hizmet etmiyorum zannedersin, halbuki hizmet eden ordunun içindesin, haberin yok. Siyonizm seni kullanıyor”     sözlerini kulağımıza küpe yapmamız gerek.    

756 -1492 yılları arasında 736 yıl İspanya da hüküm süren Endülüs Emevi Devleti bile 736 yıl sonra yıkıldı, yerinde yeller esiyor.

1299 – 1922 yılları arasında Ecdadımızın 623 yıl Dünya’ya Adaletle hükmettiği Osmanlı Devletini türlü entrikalarla, Bizans oyunlarıyla, aynı küresel emperyalistler ve siyonistler içimizdeki ikiyüzlü dönmelerle, işbirlikçi hainlerle yıktılar.

100. yılını kutlamaya hazırlandığımız genç Devletimiz, Ecdadımızın yolunda bölgesel güç olmak ve Dünya’ya adaleti tesis etmek için hızla ilerliyor. İçerideki, yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, adam kayırma, liyakatsızlık, ihaleye fesat karıştırma vs.. gibi sıkıntılar karşımızda koca bir gerçek olarak durmakla birlikte, Devletimizin yürüttüğü başarılı Dış politikanın yanında 2. sıraya koyulacak meseleler olarak kalıyor. Gerektiğinde Londra borsasına operasyon yapabilen, ABD ve Rusya’ya rağmen Suriye’nin kuzeyine operasyonlar yapan, Kuzey Afrika da emperyal devletlerin oyunlarını bozan, arka bahçe saydıkları Libya’yı ön bahçe olarak kullanan, Karabağ’da destan yazan, alternatif ticaret yolu olan Çin ipek yolunu harekete geçiren, her türlü tehdide rağmen Doğu Akdeniz de kendi gemileri ile enerji arayan ve daha bilmediğimiz bir çok operasyonlar yapan bir Devlet anlayışı ve iradesi elbette takdire şayan ve vatandaş olarak bizleri sevindiren hamlelerdir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu başarılarını inkâr etmek bize yakışmaz. Yiğidi öldür hakkını yeme. Elbette yapılan yanlışlıkları daha iyiye daha güzele ve daha doğruya ulaşmak için dile getirmeye devam edeceğiz, eleştirilerimiz yanında başarılı işleri de söylemez isek zulmedenlerden oluruz.    

2000 yıldır en acı tecrübeleri yaşayan, tecrübelerden çıkardığı derslerle tarihin en büyük zaferlerine imza atan aziz milletimizin kurduğu devlet aklı, elbette yukarıda saydığım ve sayamadığım daha bir çok gizli yürütülen plan ve projelere karşı da önlemlerini almış ve gereken çalışmaları yapmıştır.

Dost görünen birçok düşman eskiden olmadığı kadar pervasızca düşmanlık göstermekte ve bunu açıkça ifade etmektedir. Teröristlere verilen açık destsek, bize düşmanlık besleyen devletlere verilen askeri yardım, sınırlarımızın kuşatılması, aynı sözde devlet tarafından 15 Temmuz İşgal Girişiminin organize edilmesi, baş teröristin krallar gibi ağırlanması güvenliğinin sağlanması, aynı sözde devlet başkanının ülkemiz için “artık bu işi demokratik yollarla seçimlerle halledeceğiz, muhalefetle iş birliği yaparak amacımıza ulaşacağız” demesi hepimiz tarafından ciddiyetle düşünmemiz gereken gelişmeler olarak karşımızda duruyor.

Bu nokta da ister istemez aklımıza şu soru geliyor; 6lı masa bir proje mi? Senaristler kim?  Yönetmen kim?  Kimler bu projenin aktörleri? Kimler piyon? Bu projenin hedefinde Milli Görüşçüler mi var? Milli Görül davası bitirilmek mi isteniyor? İktidar mı var? Cumhurbaşkanı mı var? Top yekûn Milletimiz mi var? Bir taşla birkaç kuş mu vurulmak isteniyor?   

Bin düşünüp bir karar verme aşamasındayız. Rabbim hepimize Hakk ile batılı ayırma feraseti versin. Görünen köy kılavuz istemez ama kılavuzumuz vicdanımız ve aklımız olsun.   

Adaletin güçlü, güçlünün de adil olduğu bir Dünya’nın en kısa zamanda kurulması duası ile Allah’a (CC) emanet olunuz.  

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz