Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Peygamber Sevgisi, Niçin ŞART?

Önceki yazımda canlı ve cansız “her şeyin Allahı c.c. nasıl övdüğünü”, Allah c.c. sevgisinin önemini ve Allah c.c. sevgisinin diğer tüm sevdiklerimizin üzerinde tutulmasının gereğini ve çarelerini mütalâa etmiştik.

Bu gün ise yine Tevbe suresi, 24. Âyetteki o İlâhi emre uygun yaşayabilmek için, Peygamber SAV sevgisi üzerinde mütalâalar yapacağız, inşallah.

Önce konu ile ilgili önemli bir kıssa arz edeceğim, şöyle ki: Hz. Ömer her haliyle öyle bir Allah c.c. ve Peygamber SAV sevdalısıydı ki, bu hâlini her zaman açıkça izhar ediyordu. Halifeliği döneminde hutbeleri ve vaazları, elinden geldiğince kendisi idrak etmeye çalışırdı. Yine öyle bir gündü ve Hz. Ömer evinden çıkmış, mescide vaaz vermeye gidiyordu. Bir duvarın dibinden geçiyordu ki o evin çatısının yağmur oluğundan, üzerine kirli ve paslı birkaç su damlası aktı. Halife, o kirlenmiş elbisesi ile mescide gidemeyeceğinden evine geri döndü, üzerini değiştirdi ve yeniden mescide geldi. Sahabe efendilerimiz Hz. Ömer’in vaazını her zaman olduğu gibi can kulağıyla dinlediler. Ancak tam vaaz bitmişti ki Hz. Ömer önemli bir duyuru yapmak istedi ve sözlerine şöyle devam etti:
-“Ey cemaat, müminlere eziyet ediyorsunuz, size vaaz etmeye gelirken bir evin oluğundan üzerime kirli sular damladı ve ben de onu (oluğu) elimin tersiyle iterek yere düşürdüm, evime tekrar dönmek zorunda kaldım, vaaza da bu sebeple geciktim.”
Sahabe efendilerimiz başlarını öne eğmiş sükûtla dinlerlerken, birden Efendimizin SAV amcası Hz. Abbas ayağa kalktı. Hz. Ömer’in gözleri Hz. Abbas’a döndü, Hz. Abbas ayağa kalktıysa muhakkak önemli bir durum vardı. Hz. Abbas, halifeye dönerek:
-“Ey Ömer sen ne yaptın?! O oluğu oraya Hz. Muhammed (sav) kendi elleriyle koymuştu. Ben o oluğa, O’nun SAV hatırına dokunamıyordum.” Diye, inlercesine mazeret bildirdi.

Hz. Ömer’in birden ayaklarının bağı çözüldü. Çünkü onun yüreğinde ki peygamber sevdası, Resulullah’ın SAV yaptığı bir şeyi değil bozmak, üzerine toz bile kondurmazdı. Hemen kürsüden indi. Hz. Abbas’ı kolundan tuttuğu gibi o eliyle devirdiği oluğun yanına getirdi. Kendini yere atıp, başını da yere uzatmıştı ki şöyle haykırdı:
-“Ey Abbas, ayağını başımın üzerine bas! Bas ve o oluğu düzelt.!”
Hz. Abbas o mübarek başa basmaya çekindi. Öyle ya nasıl kıyabilirdi ki o başa, o baş Müslümanların halifesiydi. Ancak Hz. Ömer bu kez hiddetle devam etti:
-“Bas ya Abbas, baaas!… Basılmayı çoktan hak etti bu baş. Peygamberin mübarek eleriyle yerleştirdiği bir oluğu koparmaya hükmetti. Bas ya Abbas, baaas!…”

  • Evet, saygıdeğer dostlarım. Peygamber sevgisi hakkında, belki de böyle yüzlerce kıssalar nakledebiliriz. Ancak çok daha önemli olan, acaba sahabeler Hz. Muhammed’i SAV niçin bu kadar çok seviyorlardı? Ve Hz. Muhammed SAV acaba niçin, tüm sevdiklerimizden daha çok sevilmeye lâyıkdır?…

İşte bu soruların cevapları da çok önemlidir.

Öncelikli sebep: Yüce Allah c.c. Tevbe Sûresi 24. Âyette (*1) ve Kur’ân-ı Kerîmin birçok yerinde Hz. Muhammed’i SAV sevmemizi ve ona SAV itaat etmemizi emrettiği için.

2. ve gerçek sebep ise Hz. Muhammed SAV mutlak bir sevgiyi hak ettiği için: Çünkü yüce Allah, O'nu SAV bizzat kendisi seçmiş, sevmiş, özel ilim, irfân, şefkat, merhamet, adalet, v.s. duygu ve lâtifelerle donatarak tüm insanlığa kılavuz tayin etmiştir. Hz. Muhammed SAV de Âhir zamanın tüm insanlık âlemine, hem dünyâ saadetlerini, hem de mutlak gidilecek olan EBEDÎ âhiret âlemlerinin şifrelerini ve kazanma yollarını, hayatı bahasına öğrettiği için en çok sevilmeyi hak etmiştir. Halka doğruları anlatırken hakaretler edildiği, kovulduğu, hattâ taşlandığı halde yine de hiç yılmamıştı…

Yabancısı olduğu bir semti birkaç dakikada tarif eden birisine minnettar olan insanın, mutlak gidilecek olan EBEDÎ âhiret âlemlerini bizlere anlatmak için seferber olana SAV, hattâ tüm hayatını buna hasredene (SAV) mutlaka minnettar olması gerekmez mi?…

Onun SAV gönderildiği zamanda, insanlar öyle vahşileşmiştiler ki, kız babası olmayı ayıp sayarak, o masum yavruları diri-diri toprağa gömüyorlardı. Fıçılarla içki içiyorlardı. Gerçek yaratıcıyı c.c. bilemediklerinden, 360 ayrı putlara tapınıyorlardı. Güçlüler haksız da olsa haklı, güçsüzler ise haklı da olsa haksız sayılıyordu. Böylesine fetret ve vahşi insanları, 23 yıl gibi kısa bir zamanda öyle güzel terbiye ederek, ASR-I SAADET namıyla anılacak bir mutluluğa ulaştırdı. Şu zamanda bile Onun vâz ettiği prensiplere uyulmadığı, yanlış anlaşıldığı, hatta ihmal edildiği takdirde bile, insanlar birbirilerini üzmeye, kırmaya hatta öldürmeye başlıyor. Kur'ân'daki ifadelerle “O, Muhammed en üstün ahlâk sahibidir.” (68.S./4.Â.) “Et­rafına ışık saçan yüce bir kandildir.” (33.S./46. Â.) “Kendisine tabi olanları daima en doğruya götü­rür. Bütün insanlar için bir rahmet olarak gönderilmiştir.” (33. S./21. Â.)

*1.) Tevbe suresi, 24. Âyet: De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesâda (iflâsa) uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah'tan ve Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten (İslâm uğrunda çaba göstermekten, mücadele etmekten) daha sevimli ve önemli ise. . . o halde Allah (azap) emrini gönderinceye kadar bekleyin!…

ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMA: Allahı c.c. ve Hz. Ve Muhammedi SAV, diğer sevdiklerimizden daha fazla sevmek için, diğer sevdiklerimizin sevgilerini KISMAK veya azaltmak değil, Allah c.c. Hz. Ve Muhammed SAV, sevgilerini arttırmak gerekiyor. Bu da Allah c.c. ve Hz. Muhammedi SAV, çok iyi tanımakla mümkündür. Allah c.c. ve Hz. Muhammedi SAV çok iyi tanımanın en KOLAY ve kestirme yolu ise asrımızın Bedîsi olan Bediüzzaman Hz.’nin o güzide eserlerini, yani Risale-i Nur külliyatını dikkatlice okumak ve Nur sohbetlerine sürekli iştirak etmekle mümkündür. Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

14 adet yorum var

  1. Sn Yazar; Peygamberimiz için içişleri Bakanı “Peygamberimiz Mekkeyi fethedince kendine pay çıkarttı gururlandı am biz başörtüsünü ve Kur’anı okullara soktuk gururlanmadık kendimize pay çıkartmadık” dedi biz şimdii en çok hangisini seveceğiz? bunun içinde bir kaç kelime yazsanızda aydınlansak.

  2. İnsan dışındaki herhangi bir mahluka bir konuşma verilse ve bu mükemmel yazıya bir yorum yazması istense, şu A.Kul (A.kadir K.)’dan daha mantıklı veya konuyla daha ilgili bir yorum yapabilirdi. O yorumun (!) saçmalığına ve alakasızlığına bakarmısınız? Sn. Yazar nelerden bahsetmiş, bu dengesiz ne yorum yazmış? Sn Yazar bu sapık kişiyle muhatap olmayacağını düşündüğüm için, ben cevap vermek istedim…….

  3. selçuk kahraman!
    Benim yorumumu anlayamayacak kadar cahil ve kabasın.. şimdi sana açıklama yapsam onuda anlamayacağın için bu kadar yazıyorum. Kendisini Efendimizden üstün görenlere gık diyemeyecek kadar siyaset gözün karartmış. şimdilik sana bu yeterde artar bile ama sen bunuda anlamayacak bana gene hakaretamiz yazacaksın! çünkü başka sermayen yok!

  4. SA. Selçuk Kahraman bey.
    Bendenizin bu A.Kul rumuzlu kişiye cevap yazmayacağımı tahmin ettiğiniz gibi, o (A.Kul rumuzlu) kişinin kişiliğini de tahmin etmişsiniz. Ancak böylelere cevap yazmaya değmez. Benim yazılarımın %95’i

  5. …Benim yazılarımın %95’i Vahdaniyet ve mâneviyat içerikli belgesellerden ibaret (%5’inin de seçim öncesi haftalarda Yüce dinimize göre yöneticilerimizi seçme prensiplerinden) olduğu halde, A.Kul’un benim hakkımda nasıl SU-İ ZANN ve GIYBET ettiğini görüyorsunuz. Varsın guybetimi etsin, NASILSA ÂHİRET ve MAHKEME-İ KÜBRA VAR. Herbirimizi tek tek yargılayacak olan Allah c.c. içimizde olanı da kalplerimizden geçeni de en iyi bilendir… Siz de böylelerle muhatap olmayınız.

  6. Sn yazar, selçuk anlamasada siz mecazdan anlarsınız. Efendimizle ilgili yazınıza asla! itirazım olamaz.. olursa Allah korusun Dinden çıkacağımı elbette bilenlerdenim ama ben sizin gibi bir yazarın Efendimizi küçümseyen bakanda olsa bir kaç satır yazmanızı beklerdim maalesef yazmadınız.. İşte sitem maksatlı yazım bunun içindi ama siz anlamazlıktan gelip bana hakaretle cevap verdiniz ama ben size gene hakkımı helal ediyorum Ahirette zorda kalmayasınız.. hatta selçuğada helal ettim.

  7. Allah razı olsun Raif abi güzel yazı istifade ettik,hani diyorumda sizi tanıyam biri eleştirse en azından haklı olup olmadığı ile alakalı kendinizi mihenke vururdunuz. A.kul mudur nedir sizi bilmez sizi tanımaz bu yazınızdan o yorumu nasıl çıkardı bilmiyorum ama bir kuyruk acısı olmalı kuyruk acısı olan yorum yazmaya değil bir cerrahiye gidip kıl dönmesini aldırmalı vesselam

  8. Bediüzzaman diyorki; Siyaset öyle bir semektirki Kendi tarafındaki şeytan gibi adamı melek, Karşı taraftaki melek gibi adamıda şeytan gibi gösterir.. Celal efendi !. sen hala yazıya yorum yaptığımdan bahsederek hala tenkidin özünü anlamamış yada anlamazlıktan geliyorsun! Kendini Peygamberden üstün gören kendi tarafınızda olunsa sus pus oluveriyorsunuz ama mazallah bu üstün görmeyi muhalefetten biri yapaydı yeryerinden oynardı anlamadınsa anla artık! banada cevap yetiştireceğinize Efendimize dil uzatanlara cevap verin tabi sizde o yürek varsa.

  9. Benim yorumlarımı Tarafsızca Demokratça kesmeden sansürlemeden yayınlayan Dost Beykoz’ada Teşekkürü borç bilir Teşekkür ederim.

  10. celal ! evet kuruk acım var.. Efendimize hakaret edilince ben çok rahatsız olurum ama sen belliki olmamışsın çünkü siyaseti artık taraftarlık değil tapınma haline getirmişsin işte farkımız bu, kendinize tenkit yapılınca saldırırsınız ama Efendimize hakaret edilince sus.. pus.. tısss… işte İman ölçüsü.

  11. Eyy nerede ne konuştuğunu ve ne yazdığını bilemeyen A.Kul efendi! Şu yukarıdaki TAKDİRE ŞÂYAN yazının neresinde Hz. Muhammed sav’i hafife alma var allahaşkına? Buradaki ulviyeti bulandıracağına, bu güzel yazıyı tefekkür edeceğine, buraya elin siyasilerini niçin bulaştırıyorsun? Laf yetiştireceğine Utanmasını bil artık!

  12. Ahahahahahaaa… Allah iyiliğini versin emi.. yahu sen hakkaten çok safmışsın be! okuduğunu anlamadan yorum yapma çok komik duruma düşüyor ve kendine güldürüyorsun benim yazımda Yazarın yazdıklarına bir kelime göster hemen özrür dileyeyim hala anlamamışsın ben İçişleri Bakanının Efendimize (Mekkeyi fethetti gururlandı kendine pay çıkardı) dediğini ve buna bir çift söz bile yazılmamasını yazıyorum sen ne diyorsun? Bari bu yazıyı başkasına okutta sana izah ediversin sen okuduğunu anlamıyorsun.

  13. Bu kadar açıklama yapmama rağmen hala yazımı anlamayan celal hakkaten acınacak durumdasın. Şimdi anladımki; birileri, bizim böyle saf Müslümanları nasıl sokma akılla idare ediyor.. gerçekten çok vahim bir durum Allah Müslümanlara İman şuuru versin.. okuduğunu anlama feraseti versin.. gerçekten çok acıdım sana.. Sana bütün hakkım helal olsun sen hakkaten çok safmışsın ama bu kadar saflıkta tehlikelidir azıcık şu fır fır Dünyada gözünü açıverde böyele yanılıp komik duruma düşme.

  14. Düzeltiyorum.. 12 ve 13 Numaralı son yazılarımın asıl muhatabı selçuk kahramandır. celal diye yanlışlıkla yazmışım ama oda hissesine düşeni alabilir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER