Ekrem TUNCER
  • 17/06/2021 Son günceleme: 17/06/2021 09:27
  • 10.061

Normal şartlarda semt pazarları insanlar üzerinde sıradan bir algı oluşturur.

Yani pazarlar, dışarıdan bakıldığında sadece satıcılar ve alıcılar ekseninde alışveriş yapılan yerler olarak bilinirler. Fakat bir bölge de uzun süredir kurulu olan bir mahalli pazarın o bölge halkı üzerinde bir etkisi de ister istemez oluşacaktır. Ama hiçbiri Beykoz’un Paşabahçe Pazarı kadar insanların hayatlarını etkilememiştir. Paşabahçe Pazarı, Beykozluların gözünde bir pazardan daha fazlasıdır. Bu tabiri İstanbul gibi bir şehri baz alarak söylüyorum. Keza kırsal bölgelerdeki köy pazarlarının da, o bölgenin insanları üzerindeki etkisi büyüktür.

Bir bölgenin gelişmişlik endeksi; o bölgede bulunan sanayi, sağlık, eğitim, ulaşım vs. gibi etkenlerin varlığı ile değerlendirilir. İşte, Paşabahçe Pazarı da kurulduğu zamanlarda Beykoz’un en aktif bölgesinde bulunuyordu. Böyle bir ortamda işçi sayısı binlerce olan 2 fabrika, bu fabrikalardan beslenen işletmeler, okullar, yakınlarında cami bulunmasına rağmen insanların yollarını uzatarak gittikleri Paşabahçe Merkez Camii, Beykoz dışında çalışanların her sabah ve akşam kullandıkları Paşabahçe İskelesi ve pazarın hemen yanındaki Beykoz Devlet Hastanesi…

Yani Beykozluların büyük çoğunluğu bu bölgeden her gün bir şekilde faydalanıyordu. O zamanlar Paşabahçe bir nevi Beykoz’un Eminönü’sü gibiydi. Paşabahçe Pazarı da Beykoz’un Kapalıçarşı’sı. Bu sebeple olacak ki İstanbul’un diğer semtlerinde pek görmediğimiz şekilde Paşabahçe’de haftada 2 gün Pazar kurulur.

Tabi zaman akıp geçmiş ve 2000’li yıllara gelinmişti. Bilinen fabrikalar ve onlardan beslenen işletmeler de birer birer kapanmıştı. Kapanan yerlerin Turizm alanı olacağı ve Beykozlu gençlere yeni iş kapıları açılacağı gibi söylentiler yayılmıştı.

Herkesin artık bireysel araçlarına yönelmesi ve ulaşım alternatiflerinin artmasıyla Paşabahçe İskelesi’nin de artık eski forsu kalmamıştı.

Bu yaşananlar sonucunda normalde Paşabahçe Pazarı’nın kurulduğu alan ile bağlantılı cadde ve sokaklarının tamamen sakinleşmesi gerekiyordu.

Ama çok önemli bir detay var ki yüzölçümü olarak zaten çok büyük olan Beykoz ilçesi, nüfus olarak da yerinde saymamış 250 bin gibi bir rakama ulaşmıştı.

Fabrikalar kapanmasına rağmen Beykoz Devlet Hastanesi aynı binasında nüfus artışına paralel olarak eskiye nazaran daha fazla hasta bakmaya başlamıştı. Öyle ki Hastanenin bin beş yüze yakın personeli bulunmakta. Paşabahçe, sahil yolunun bir parçası olmasından ötürü zaten yoğun bir trafik sıkıntısı yaşarken, hastaneye gidip gelenlerin eklenmesiyle daha da sıkışık bir hal almıştı. Bir de buna her hafta Pazartesi ve Perşembe günleri, yani hafta içi iki gün kurulan pazarda eklenince keşmekeş artarak devam etmişti.

Pazar sokağı ve çevresinde yaşayanların çektikleri sıkıntı da zaten ayrı sorun oluşturmaya devam ediyordu.

Artık neredeyse herkesin kapısında bir araba bulunmaya başlamış, Paşabahçe ve bölgesini bırakın Beykoz’un mahalle araları bile arabalarla dolmuş, park kavgaları çıkar olmuştu.

Rahmetli Yücel Çelikbilek’in ikinci dönem belediye başkanlığını kazandığı yılların başında bir referandum gündeme getirilmişti. Fakat bunu süreci o zamanlarda takip eden biri olarak söylüyorum, (- ki hatta o zamanlar eskiden “Bahçeli Kahve” diye bilinen yerde bir toplantı düzenlenmiş ve tartışmalar yaşanmıştı) belediye konuyu bir an önce sonuçlandırmak için o günün şartlarında altyapısı düzgün oluşturulamayan bir referandum düzenlemişti. Öyle ki, Paşabahçe nüfusuna kayıtlı olup Pazar sokağından uzakta yaşayanlar bu referandum da oy kullanırken, Pazar sokağı ve çevresinde yaşamalarına rağmen Köybaşı’ndan, Safiye Çeşmesi Sokağı’na, oradan Mezarlık arası sokağına kadar kimse sırf İncirköy Mahallesi’ne bağlı diye oy kullanamamıştı. Sonuç olarak, Paşabahçe Mahallesi’nin nüfus popülasyonunun çoğu da Pazar sokağı haricinde yaşadığından referandumdan Pazarın tekrar 2 gün olarak kurulması kararı çıkmıştı.

Ayrıca o dönem bu referandum maksadının dışına çıkarılarak; belli kesimlerce de manipüle edilmişti. Hâlbuki o dönem belediye semt pazarını bir güne düşürüp cadde ve sokakları düzenleyerek; alternatif bir Pazar yeri de oluşturacaktı.

Ülke olarak, 2020 yılının Mart ayında fiilen tanışmaya başladığımız Covid-19 salgını neticesinde; tüm sektörlerin etkilenmesiyle birlikte semt pazarları da nasibini almıştı. Başından beri saçma bir kısıtlama olduğunu savunduğum bir durumdur. Kapalı alanlardan oluşan marketlerin açık, açık havada kurulan semt pazarlarının kapalı olması kadar absürt bir durum da ayrı bir tartışma konusu.

Normalleşme adımlarının atıldığı bu günlerde Beykoz yerelinde de Paşabahçe Pazarı’nın akıbetinin ne olacağı hakkında insanlar hem reel hayatta, hem de sosyal medya üzerinde görüşlerini paylaşmaktaydı ki, Paşabahçe pazarı yine eskisi gibi iki gün olarak açıldı.

Yazımın başında belirttiğim üzere Paşabahçe Pazarının bölge halkı üstünde etkisi büyük olduğundan bazı vatandaşlarımız pazarın tekrar 2 gün kurulmasını istemektedirler. Yıllardır ‘hem hastanede ilacı mı yazdırıyorum, hem de Pazar ihtiyacımı görüyorum’ algısı vatandaşlar üzerinde halen devam etmekte.
Hepsini diyemesem de Pazar sokağı ve çevresinde bulunan esnaflar da pazarın 2 gün olmasından yana.

Bu insanların isteklerini anlıyor ve saygı duyuyorum. Fakat, kimse Pazar sokağı ve çevresinde ikamet edenlerin sıkıntılarını anlamak için empati yapmıyor. Bir düşünelim. Beykoz’un bile ara sokaklarında park kavgası yaşandığı bir ortamda Pazar içinde veya çevresinde yaşayan vatandaşlar ne sıkıntılar çekmektedir? Pazarın kurulması, toplanması ve temizlenmesi derken gecenin ilerleyen vakitlerine kadar sokağın kullanılamaması orada yaşayan insanlar için çok sıkıntılı bir durumdur.


Keza, yukarıda da belirttiğim üzere artık birçok kişinin şahsi aracı var. Pazartesi ve Perşembe günleri Beykoz Devlet Hastanesine gitmek iyice çile haline gelmeye başladı.

Normalde de park yeri sıkıntısı zaten yaşanıyorken, pazarın kurulduğu günlerde; ne caddede, ne ara sokaklarda park yeri bulunamıyor. Otoparklar bile doluyor.

Köybaşı’nda bulunan Halide Edip İlkokulunun tam cadde kenarında olması çocukların ve ebeveynlerinin okula giriş ve çıkışlarında zaten sıkıntı yaşamalarına sebep olurken, Pazar kurulan günlerde bu sıkıntı daha da artmakta.
Yine, Pazar ve çevresinde ikamet eden binlerce vatandaşımızın yaşayabilecekleri herhangi bir sıkıntılı durumda Acil Yardım ekiplerinin ve Kolluk Kuvvetlerinin olay yerine müdahale de zorlanması gerçeği de hiçbir zaman yabana atılmamalıdır.

Sonuç olarak, 2021 yılında yaşıyoruz ve hiçbir şey eskisi gibi değil. Anılarımızı yaşayalım fakat gerçeklerden de kaçmayalım. Bir tarafı mutlu edelim derken, başka bir tarafı da mağdur etmeyelim

Anadolu’nun birçok ilinde dahi Pazar yerleri sabit ve kapalı alanlarda kurulurken İstanbul’un bir ilçesi olan Beykoz’da halen sokak aralarında pazarlar kurulması ne kadar mantıklıdır?

Cumartesi kurulan Beykoz Pazarı hariç, Semt Pazarları Beykoz’da kuruldukları mahallelerde genel olarak sorundur. Ancak Pandemi süreciyle de tecrübe edindiğimiz bir gerçekte; bu semt pazarlarının aslında önemli bir ihtiyaç olduğudur. İnsanların açık havada alışveriş yapma olanaklarının sabit birçok noktada oluşturulması yerinde bir adım olacaktır. Beykoz Belediyesinin Cumhuriyet köyde yapmış olduğu organik köy pazarının, semt pazarlarına da uygulanmasının iyi olacağını düşünüyorum.

Bu vesile ile Pazarcı esnafımıza sesleniyorum;
Ön yargılarımızı yıkalım, sabit fikir zincirlerini kıralım, alışkanlıklarınızda boğularak, yeniliklere karşı ‘istemezük’ refleksi geliştirmeyin. Gelin şu işe sizlerde el atın. Belediye ile ortak bir akıl oluşturulsun. Öyle veya böyle semt pazarları bir düzene girmek zorunda. Bugün olmasa yarın olacak. Ama olacak. Siz ön ayak olursanız daha güzel ve mantıklı olur. Ben önerdim. Gerisi muhataplarına kalmış, vesselam.

Yazarın Yazıları