“Malumunuzdur
”
Parti değiştirmek mi, gömlek değiştirmek mi? Yoksa Truva Atı mı?
Malumunuzdur,
Bizim siyasi partiler tarihimiz biraz da parti değiştirme tarihidir. Çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılındaki seçimlerden bu yana, milletvekilleri veya yerel yöneticilerin parti değiştirmeleri hayatın olağan akışında tepkisiz bir şekilde sürgit devam edegelmiştir. Doğrudur ya da yanlıştır. Taraf olmadan bunu bir tespit olarak belirtmeliyim ki, Siyasi Partiler Kanunu bu konuda hayli tartışmaya açıktır.
Her seçim öncesi neredeyse bütün partiler, “Siyasi Partiler Kanunu’nu” değiştireceğiz deseler de sonuç tam bir fiyaskodur. Belli ki herkes kanundan memnun. Çünkü, siyasi partilerin “polit büroları”, kanunun değişmesini istemezler. Ola ki “koltukları sarsılır”.
Dönem dönem bazı istisnalarla seçilmişlerin parti değiştirmeleri engellense de 1995 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrası seçilmişlerin parti değiştirmelerinin önü tamamen açılmıştır.
Burada sizlerin de hatırlayacağınız parti değiştirmeye örnek olan bir olay anlatacağım.
1995’ten sonra istifa ve yoğun transferlerin yaşandığı dönem Mesut Yılmaz’ın 1996’da kurduğu 53 Hükümet dönemidir.
Bu dönemde çok sayıda milletvekili sık sık parti değiştirerek meclis aritmetiğinin sürekli değişmesine neden olmuşlardır.
Dönemin parti değiştirme rekorunu 1995 Seçimlerinde DSP’den seçilen Afyon Milletvekili Kubilay Uygun kırmıştı.
“Fırıldak Kubi” lakabıyla bilinen Kubilay Uygun transfer denince akla ilk gelen isimler arasındaydı. Uygun DSP’den girdiği mecliste sırasıyla DYP, DSP, MHP, DTP gibi partilere transfer oldu. Bir ayda üç farklı partinin, aynı dönem içinde dört farklı partinin rozetini takan Kubilay Uygun, 2016 yılında bir otel odasına intihar ederek yaşamına son verdi. Geriye bıraktığı notta aynen şöyle yazıyordu. “Tabancamı satın onunla otel parasını ödeyin.”
Belli ki bu seçilmişlere pek ders olmamışa benziyor.
Hal böyleyken kimilerine göre seçilmişlerin parti değiştirmeleri hata olarak görülmez. Onlara göre, “seçilmişler yeni bir yol arayışına girmişlerdir. Bulunduğu partide yapacak bir şeyi kalmayan ve doku uyuşmazlığı yaşayanların parti değiştirmeleri hayatın olağan akışına uygundur. Bu anlayışla karşılamak lazımdır, gereklidir derler.”
Ancak burada hep atlanılan bir durum ortaya çıkar. Seçilmişler bizim partiye gelirse ne ala başka partiye giderse hain. Ya da bizdeyken iyi, başka partiye giderse hain.
Elbette isteyen istediği siyasi partiye üye olur. Programını ve iş yapma tarzını beğenmeyerek başka bir partiye de üye olabilir. Ancak konu seçilmiş milletvekili ve yerel yöneticiler olunca burada biraz düşünmek gerekir. Bu acaba ne kadar doğru, gerekçeleri ne kadar inandırıcı?
Seçilmişlerin parti değiştirmelerinde onu seçenlerin iradesinin dikkate alınması gerekmez mi? En azından kendisine oy verenleri parti değişimine mecbur kaldığını, gerekçeleriyle birlikte anlatamaz mı?
Diyeceksiniz ki, “bizde siyaset böyle yapılıyor erenler.” Bir dahaki seçime kim öle kim kala
Gelelim şu meşhur “Gömlek değiştirme” meselesine.
Biliyorsunuz ki gömlek değiştirmek deyimi Türkçe de mecazi olarak kullanılır. Eskiden bağlı olunan bir görüşten, bir ideolojiden başka bir anlayışa ve politik çizgiye geçmektir.
Yani “gömlek değiştirmek”, parti değiştirmekten daha öte bir anlam taşır. Parti değiştiren, kendi kimliği üzerinde kalarak başka bir partiye geçer. Gömlek değiştiren ise kendi ideolojisinden vazgeçerek, başka bir ideolojik yapıya geçer. ‘Gömlek değiştirdim’ diyerek başka partiye geçiş izlenimi verenler gerçekten bu kadar kısa sürede bu kadar büyük değişimi nasıl yapıyorlar anlamakta zorlanıyorum. Toplumda zorlanıyor. Bilemedim. Belki de yeni siyaset yapma tarzı da böyle bir şey.
Elbette partide değiştirilebilir, gömlekte. Hayatın olağan akışı içinde çok örnekleri biliyoruz. Ama işin bir de seçilmişlere oy verenler nezdinde bir vicdan muhasebesi olduğunu unutmayalım.
Hiç unutmuyorum Belediye Başkanı olduğum dönemde muhalefetteki bir meclis üyesi defalarca, “Başkanım sizin partinize geçmek istiyorum” demesine rağmen her defasında ona, “kardeşim meclis üyesiyken parti değiştirmen şık olmaz. Dönem bitsin, konuşuruz” dediğimi bugün gibi hatırlarım. O arkadaşımızda saygıyla karşılamıştı.
Neydi bu “Truva Atı” meselesi?
Yunan komutan Agamemnan Truva şehrine karşı savaşı kaybetmek üzeredir. Tahtadan büyük bir at yaptırır. Büyük atı sahilde gören Truva kumandanı savaşın kazanıldığını ve bu atın bir hediye olduğunu düşünerek atı şehre getirir. Gece yarısı atın içinden çıkan seçkin askerler şehri yerle bir eder. Truva’yı ele geçirirler.
O günden bu yana Truva şehrinin yerle bir olmasına neden olan tahta at, “Truva Atı” olarak bilinir. Efsanedir, gerçektir ama tarih boyunca yöneticiler bundan hep ders çıkarmışlardır. O derste “Truva atlarına güvenmek hep hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmıştır.”
Demek ki dikkatli olmak gerekir. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan bütün siyasi partiler toplumun göz bebeğidir.
Siyaseti doğru kulvar ve doğru zeminde parti programları ve ülke çıkarları için yapmaları hepimizin beklentisidir.
Siyasi partiler ve yöneticileri seçilmişlerin parti değiştirme serüvenlerini iyi analiz etmelidir.
Hele hele gömlekte değiştirdik gibi davranışları da ihtiyatla karşılamalıdırlar. “Truva atı” örneğini de akıllılarının bir tarafında tutmalıdırlar.
Buraya kadar yazdıklarım ülkenin genel siyasi havasını anlatmak içindi.
Bilesiniz ki, sözüm meclisten dışarı. Genel ahlak anlayışımız ve vicdani duygularımızı kaybetmeden siyaset yapmak erdemini hiç unutmamalıyız. Yoksa tuzda kokarsa, varın siz siyaseti hayal edin.
Kalın sağlıcakla
YORUMLAR