Melih PERÇİN
  • 28/02/2017 Son günceleme: 28/02/2017 08:55
  • 12.081

Bir zamanlar bir reklam vatandaşlarımızın dilinden hiç düşmüyordu.

Reklamda geçen “ Ağzı olan konuşuyor “ cümlesi herkes tarafından her konuya rahatlıkla uyarlanıyordu. Aslına bakarsanız milletimizin bilmediği konu yok gibidir.  

Mesela, 16 Nisan’da Anayasa Referandumuna giden ülkemizde Anayasa Hukuku hocaları dışında herkes Medya’da konuşuyor.

Düşünsenize, Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Serap Yazıcı, Prof. Dr. Kemal Gözler, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Prof. Dr. Sami Selçuk, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan gibi bu ülkenin uluslararası seviyedeki Anayasa Hukuku hocaları bu konuda acaba ne diyor diye soran eden yok…

Neden mi?... Neden olacak işlerine gelen cevapları bu akademisyenlerden alamayacaklarını bildikleri için sormuyorlar…

Başkanlık Sistemi konusunda ülkemizde bugüne kadar akademik seviyede birçok araştırma yapılmıştır. Bunlardan biriside “ Global Politika ve Strateji “ adlı düşünce kuruluşunda Doç. Dr. Alican Kaptı ve Doç. Dr. Sebahattin Gültekin’in yaptıkları “ Karşılaştırmalı Analizlerle Başkanlık Sistemi ve Türkiye “ adlı araştırmadır.

Uluslararası kuruluşların hazırladığı indekslerden faydalanarak yapılan bu araştırma, dünyada yaygın olan başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistemleri; demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomik gelişmişlik, insani gelişmişlik, basın özgürlüğü, refah seviyeleri, iyi yönetim, eğitim, toplumsal gelişmişlik, sağlık, yolsuzluk algısı, istikrar ve güvenlik indekslerine göre karşılaştırmasını yapan önemli bir araştırma…

Araştırmaya göre; Dünya genelinde parlamenter sistem ve başkanlık sistemi uygulayan ülkeler arasında bölgesel olarak anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. İndekslere göre Dünya başarı sıralamalarında ilk 10’da yer alan ülkelerin büyük çoğunluğunun yer aldığı  Avrupa’da, ülkelerin %69’unun parlamenter sistemle yönetildikleri, sadece %6’sının ise başkanlık sistemi uyguladıkları görülmektedir. NATO, G-8, G-20 ve AB’ye üye ülkelerin yönetim sistemleri değerlendirildiğinde bu ülkelerde parlamenter sistemin uygulama oranının başkanlık sistemine göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu güçlü oluşumların içinde NATO’da 24, G-8’de 5, G-20’de 8 ve AB’de 23 ülke parlamenter sistemle yönetilmektedir. Buna karşın, NATO’ya üye 28 ülkeden sadece 1’i, G-8’e üye ülkelerden sadece 1’i, G-20’ye üye ülkelerden 6’sı ve AB üyesi ülkelerden sadece 1’i başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.”  tespiti yapılmaktadır…

Doç. Dr. Alican Kaptı ve Doç. Dr. Sebahattin Gültekin hocalar yapmış oldukları araştırmada;   Dünyada ülkelerin niteliklerini belirleyen farklı alanlardaki güvenilir indeks sonuçları değerlendirildiğinde ülkelerin insani gelişmişliği, refah seviyeleri, ekonomileri, toplumsal gelişmişlik, yönetişim düzeyi, eğitim durumları, sağlık sektörünün gelişmişliği, bireysel özgürlük durumları, sosyal sermaye, güvenlik, ülke kırılganlığı, hukukun üstünlüğü, demokratik gelişim düzeyi, yolsuzluk algı düzeyi ve basın özgürlüğü gibi alanlarda dünya sıralamasında en başarılı olan ülkelerin parlamenter sistemle yönetildikleri görülmektedir. Buna karşılık başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin çoğunlukla dünya sıralamalarının sonlarında yer aldıkları görülmektedir. “ sonucuna ulaşmaktadırlar.

Kaptı ve Gültekin araştırmalarında, Dünya sıralamalarını belirleyen indeksler parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde demokrasi ve hukuk anlayışının başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelere göre çok daha ileri seviyede olduğu tespitini yapmaktadırlar.

Bu tespitlerini ise; Hukukun üstünlüğü indeksine göre en iyi ilk 10’da yer alan ülkelerin 8’i parlamenter sistemle yönetilirken; ilk 10’da başkanlık sistemiyle yönetilen bir ülke bulunmamaktadır. Buna karşılık aynı sıralamada son 10’da yer alan ülkelerin 7’si başkanlık sistemi uygularken sadece 1’i parlamenter sistemle yönetilmektedir.

Demokratik gelişmişlik indeksinde de ilk 10 sırada yer alan ülkelerden 8’i parlamenter sistemle yönetilirken, bu indeksin son 10 sırasındaki ülkelerden 7’sinin başkanlık sistemi ile yönetildiği göze çarpmaktadır. ifadeleri ile açıklamaktadırlar.

Araştırma kapsamında yapılan bazı tespitler ise şu şekildedir:

Bireysel özgürlük indeksi ve basın özgürlüğü indeksi sıralamalarında ilk 10’da yer alan ülkelerin 9’u parlamenter sistemle yönetilmektedir.

Ekonomik gelişmişlik indeksine göre ekonomik gelişmişlikte en başarılı 10 ülkeden 8’i parlamenter sistemle yönetilmekte iken; en başarısız 10 ülkeden 9’u başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. 

Refah indeksine göre en başarılı 10 ülkeden 8’i parlamenter sistemle yönetilirken sadece1’i başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Buna karşılık, refah indeksinde son 10 sırada yer alan ülkelerin tamamı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.

İnsani gelişmişlik indeksi başarı sıralamasına göre ilk 10’a giren ülkelerin 8’i parlamenter sisteme sahip iken son 10 sırada yer alan ülkelerin 8’i başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Son 10’da parlamenter sistemle yönetilen ülke bulunmamaktadır. Benzer sonuçlar toplumsal gelişmişlik ve sosyal sermaye indekslerinde de gözlemlenmiştir.

Eğitim indeksi başarı sıralamasında en iyi 10 ülkenin 9’u parlamenter sistem ile yönetilirken ilk 10’da başkanlık sistemiyle yönetilen ülke bulunmamaktadır. Buna karşılık son 10’da yer alan ülkelerin 8’i başkanlık sistemiyle yönetilirken; son 10’da parlamenter sistemle yönetilen ülke bulunmamaktadır.

İyi yönetim indeksine göre en başarılı 10 ülkenin 8’i parlamenter sistemle yönetilirken, son 10’da bulunan ülkelerin 9’unun başkanlık sistemiyle yönetildiği görülmüştür. 

Ülke kırılganlık indeksine göre en kırılgan durumda olan ilk 10 ülkenin 9’u başkanlık sistemiyle yönetilirken, en az kırılgan olan (en dayanıklı) 10 ülkenin 8’i parlamenter sistemle yönetilmektedir.

                                                          

Doç. Dr. Alican Kaptı ve Doç. Dr. Sebahattin Gültekin’in yaptıkları araştırma kapsamında Türkiye ile ilgili öne çıkan tekliflerinden bazıları ise şu şekildedir:  

- Türkiye’nin sorunlarını uygulanan sisteme bağlamak ve sistem değişikliğinin çözüm olacağını düşünmek sorunları doğru tanımlamaya engel olmaktadır. Türkiye, çoğu zaman demokratik anlayışla ve demokrasiyle ilgili sorunlarına eğilmek yerine sistem tartışmalarına girmektedir.

- Bir sistemin herhangi bir ülkedeki başarısı o ülkenin şartları ile doğrudan ilişkilidir. Bu şartlara odaklanıp, etraflıca analizlerle tartışmaksızın yapılacak keskin sistem değişiklileri, öngörülemeyen yeni sorunlar doğurabilir. Başkanlık sisteminin Türkiye’ye uygunluğu tartışılırken ülkenin siyasi, sosyal ve kültürel yapısı, alışkanlıkları ve gelenekleri göz önünde bulundurulmalıdır.

-  Türk demokrasisinin yaşadığı en önemli sorunlardan biri sistemin başkanlık olup olmaması değil halkın temsilcisi olması gereken yasama üyelerinin gerçekte halkın ne kadar temsilcisi olduğudur. Seçim sistemi sorunludur. Partilerde demokrasi işleyişi zayıftır. Görünürde milletvekillerini halk seçmektedir ama milletvekillerini belirleyen aslında parti liderleridir.

- Egemenliğin, gerçekten halk tarafından kullanılır hale gelmesi sağlanmalıdır. Bu da seçim sistemi ve siyasi partiler kanununda değişiklikler yapılmasını ve yasama organı üyelerinin gerçekten halkın tercihleriyle belirlenerek seçilmesini gerektirmektedir. Parlamenter sistem hem ‘çoğunlukçu’ yaklaşımla yürütmeyi güçlendirmek isteyenler için hem de ‘çoğulcu’ demokrasiyi geliştirmek isteyen kesimler için en uygun devlet sistemidir.

- Demokrasi taleplerinin arttığı günümüzde Meclis çoğunluğuna hükmeden, yargı yöneticilerini atayan ve başkanlık sisteminin en temel özelliği olan kuvvetler ayrılığı ilkesini bütünüyle ihlal eden bir başkanlık modeli demokratik ilkelerle bağdaşmaz. 

- Aslında sorun hükümet sisteminden ziyade demokrasinin algılanış biçimidir. Demokrasi bir kültür meselesi ”dir. Toplum olarak demokrasinin özümsenmesi, uygulanan sistemin de başarılı olma ihtimalini yükseltecektir.

- Türkiye demokrasisi ile ilgili temel sorun sistem sorunuymuşçasına sık sık başkanlık sistemi tartışmasının yapılması, demokrasiyi özümseme ve demokratik gelenekleri yerleştirme sorunlarını ötelemektedir. Bu nedenle de sistem değişikliğinin ülke sorunlarına çare olacağını düşünmek gerçekçi değildir. Bu sorunlarla mücadelede tek çare iyi işleyen bir demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda en ileri standartlara ulaşma ve hukukun üstünlüğünün Türkiye’de en iyi şekilde uygulanmasıdır.

- Türkiye’de parlamenter sistem aksayan yönleri giderilerek korunmalı, halka etkili ve verimli hizmet sunma temel ilkesi çerçevesinde gerekli yasal reformlara gidilmeli, ancak üniter yapı korunmalıdır.

- Türkiye’nin sahip olduğu sosyo - kültürel yapı, içinde bulunduğu coğrafya ve özellikle Irak ve Suriye gibi sınır komşularında yaşanan çatışmalar ve belirsizlikler dikkate alındığında, başkanlık sisteminin sonucu olarak federatif bir yapıya geçişin neden olabileceği büyük riskler dikkate alınmalıdır.

- Bütün bu değerlendirmeler ışığında denebilir ki, başkanlık sistemi, Türkiye’nin toplumsal, siyasi, kültürel yapı ve gelenekleriyle bağdaşmamaktadır.

Doç. Dr. Alican Kaptı ve Doç. Dr. Sebahattin Gültekin’in yaptıkları “ Karşılaştırmalı Analizlerle Başkanlık Sistemi ve Türkiye “ adlı araştırmanın çok önemli olmasının birinci nedeni Uluslararası kurumlarca ( Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Şeffaflık Örgütü gibi )  onaylanmış verilere dayanması iken, ikinci nedeni ise hükümet sistemleri arasında gelişmişlik düzeyleri esas alınarak mukayeseli olarak karşılaştırmaların yapılmış olmasıdır.

Maalesef lider ve parti taassupları gerçeklerin öğrenilmesinde ülkemizde en büyük engel…

Ülkemizin birçok meselesi çözülmemiş olarak önümüzde dururken, sadece sistem değişikliği ile her şeyin bir anda tos pembe olacağını sanmak ne yazık ki boş bir hayal…

Gelişmenin kalkınmanın yüzlerce faktöre bağlı olduğunu kavrarsak, Parlamenter Sistemin Türkiye için En Doğrusu olduğunu daha iyi anlarız… 

Yazarın Yazıları