Ekrem TUNCER
  • 21/09/2018 Son günceleme: 01/11/2018 12:58
  • 10.511

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla babasının kalp rahatsızlığı üzerine sohbet ediyorduk.

74 yaşında kalp ana damarlarının 3 ünde de tıkanıklık olan  babalarını, tedavisi için Siyami Ersek Hastanesi’ne yatırıyorlar. 

Tetkikler sonucunda ameliyata karar veriliyor ve Siyami Ersek’in manevi kızı olan ünlü Prof. Hanım ile sürecin nasıl olacağını konuşmaya başlıyorlar. Ünlü Prof. hanım; ‘Ameliyatı kalbi durdurarak yapacağımız için, risk büyük. Babanız masada kalabilir’ diyor. Aile ‘O zaman yapmayalım’ deyince de; ünlü Prof. ‘böyle kalması demek başında bir balyozla dolaşıyor, her an her şey olabilir.’ 

Anlayacağınız; aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali aile perişan oluyor. Ne karar vereceklerini düşünürken, bir yakınları vasıtasıyla özel bir hastaneye gidiyorlar, tetkikler yapılıyor ama buradaki Prof ameliyatı sıkıntısız yapabileceğini söylüyor. Aile mensupları; ‘nasıl olur? Bize riskli olduğu söylendi’ diye sorunca; doktor ‘Siyami Ersek’te kalbi durdurarak ameliyat yapıyorlar ama biz durdurmadan yaptığımız için riski minimize ediyoruz’ 

Siyami Ersek’teki doktorlar bu yöntemi bilmiyorlarsa; ayrı bir garabet, biliyorlarsa ve yapmıyorlarsa da cinayete teşebbüs! Şimdi bu hastanın maddi durumu olmasaydı ve mecburen o ameliyatı Siyami Ersek’te yaptırmış olsaydı ne olacaktı? 

Biz kadere iman etmiş kimseler olarak; Allah’ın takdir ettiği ömrün kısalma veya uzama ihtimali olmadığını biliriz. Ameliyat nerede yapılırsa yapılsın hastamız sağlığına kavuşacaktı. Ama sağlık sistemindeki bozukluğu ‘kader’ inancımızla örtemeyiz. 

Nasıl ki; cinayete kurban giden kişiler Allah’ın takdir ettiği ömrün sonuna gelmiş olsalar da, hukuk, katilleri cezalandırılmakla mükellef ise: Sağlık Bakanlığı da dolaylı cinayete teşebbüs eden bu sisteme bir el atmalıdır. 

İşte bu satırlarla yazımı noktalarken, saat gece 2 sularıydı ve telefonum çaldı. 

Telefonun diğer ucunda, bir dostum vardı. Bana acil bir ilacın lazım olduğunu, eczanelerde bulunmadığını, büyük hastanelerde olduğundan bahsetti ve reçeteyi birazdan WhatsApp’tan atacağını söyledi. İstanbul’un önemli hastanelerinden birinde yakın bir akrabam çalıştığı için sordurmamı istedi. Bende sabah ilk iş bakacağımı söyledim ama aldığım cevap beni hayrete düşürdü. Sabah olmaz gece lazım. Durum acil. 

Yahu bir ilaç gece gece niye bu kadar lazım olur? Hastanın durumu kötüyse gider acile müdahale edilir düşünceleri arasında WhatsApp ‘tan gelen reçeteyi açtım ve şaşkınlığım Nirvana yaptı. 

Reçete, 19.09.2018 tarihinde (ben arandığım sıralarda) Namık Kemal Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesinde yazılmış ve not düşülmüş; ‘Hastane envanterinde bu ilaç ve benzeri yoktur’

Hasta reçetenin yazıldığı Araştırma hastanesinin yoğun bakımında  15.09.2018 tarihinden beri yatmakta. İleri derecede Akciğer enfeksiyonuyla mücadele eden hastanın durumu kritik. 

İnanılır gibi değil. Bir hastanenin kendisinde olmayan hayati bir ilacın nerede olduğunu şu çağda göreceği teknolojik bir sistemi olmaz mı? Nasıl böyle bir sistem kurulamaz? Benim beş sene önce gittiğim muayene paramı eczanenin sistemine düşüren teknoloji nerede?

Böylesi acil vakıalarda hastaneler arası iletişim sistemi nasıl olmaz? Devletimiz dağın başına, doğum yapacak bir anne için ambulans helikopter bile gönderecek güç ve kudrete sahipken nasıl olur da yoğun bakımdaki bir hasta için yakınları ilaç seferberliğine çıkar?

Uzun uğraşlar sonucu ilaç bir hastanede bulunur, bu sefer ilacın verilemeyeceği söylenir. ‘Neymiş o hastane üniversite hastanesi, Sağlık Bakanlığına bağlı değil vs.’ gibi bir sürü saçmalık. 

Kavga/dövüş kimlik rehin bırakılarak ilaç alınıyor. İlaç parasızlıktan değil, sistemin müsaade etmemesi sebebiyle bu şekilde alınıyor. Şaka gibi bir durum! O ilacı hasta yakınları bir şekilde bulacaklar ve emanet aldıkları yere getirip kimliklerini geri alacaklar. 

Yani başlığa yazdığım, ‘paran yoksa öl’ yanlış olmuş, paranda olacak, çevrende olacak, sağlığında olacak, akıllı da olacaksın, zeki ve çevik olacaksın ki; bu sistemde hastanı kurtarasın. 

Kalın sağlıcakla

Yazarın Yazıları