Salih ŞİŞMAN
  • 27/05/2020 Son günceleme: 27/05/2020 23:04
  • 6.761

Korona sonrası dijitalleşme için birçok şey yazılıyor çiziliyor. Çip mevzusu, 5G sonrası süreç, uzaktan kontrol vs. vs.

Daha önce de belirttiğim gibi gerçekleştirilmek istense bile kısa vadede bildiğimiz çiplenmeyi insanlar kolay kolay kabul etmeyecektir. 5G teknolojisinin de şu anlık insanların beynini kontrol altına alıp bir avatar ordusu kuracağı ve yönlendireceği önermesi de mümkün değil.

Nasıl ki koronavirüs konusunda her kafadan bir ses çıkıyor ve insanların obsesif davranışlarını artırıp rahatsızlık duyulmasına sebep olunuyorsa bu konular da da maalesef durum aynı. Bahsedilen iddiaların bazılarının altı dolu ama her kafadan bir ses çıktığı için maalesef doğru bilgiler de şehir efsanelerinin arasında kaybolup komplo teorisi damgası yemekten kurtulamıyor.

Çiplenmeye gerek kalmadan yıllardır parmak izimizden, yüz verilerimize kadar yani birçok biyometrik verimizi zaten birilerine veriyoruz. En basit uygulamalar dahi yeri geldiğinde konumumuzdan fotoğraf galerimize, kameramızdan telefon defterine kadar birçok veriyi hem de kendi iznimizle elde edebiliyor. Tabiri caizse akıllı telefonumuzla neredeyse zaten yarı çipli gibiyiz.

Birileri oyun, film vs. yollarla yıllardır beynimizi zaten işgal etmiyormuydu? Neredeyse dijital mankurtlaşma yaşarken halen baz istasyonlarının dalgaları bizim beynimizi yönlendirecek demek ne kadar mantıklı?

Halbuki, direkt olarak 5G sinyallerinin beynimizi etkilemeyebileceğini ama yönlendirilmek istenen sistemin açığını 5G’nin dolduracağını söyleyebiliriz. Olaya birde bu gözden bakalım. Hep teknik taraflarına takılmayalım.

Pandemi süreci sonrası için konuşulan bir başka konu ise özgürlüklerimizin birilerinin izin verdiği ölçüde olacağı düşüncesi. Plana göre her şey oturduğumuz yerden yapılacak, evler aynı zamanda ofis olacak, sosyalleşme en aza indirgenecek, bankacılık işlemleri zaten dijitalleştirilecek, analog ve manuel ne varsa dijitalleşecek, sinemalar ve televizyonlar yerine yeni yeni alternatifler üretilecek vs. vs. Plan sonunda bu dijitalleşmenin doğurduğu ortamla başka bir yönlendirme şekli uygulanarak beyinler kontrol altında tutulacak…

Geçmişte yaşananlar üzerine inşa edersek bu plan gerçekleştirilebilir gözüküyor.

Geçen ay dört 65 yaş üzeri sokağa çıkma yasağı olan büyüğümün, kendi aralarında internet üzerinden yaptıkları canlı konferans görüşmesinin ekran görüntüsünü profillerinde paylaştıklarını gördüğümde hoşuma gitmişti ama dijital dünyada artık bazı yıkılmaz denilen tabuların da yıkıldığını böylece görebiliyoruz.

Aslında benim de bahsedilen sürece yani getirilmek istendiği iddia edilen sürece entegre bir yaşamım var.

İnsanların online alışverişe halen korku ile bakabildiği bir ortamda ben 15 yıl önce bile internetten telefon ve bilgisayar bile sipariş edip kullanabiliyordum.

Uzun yıllardır genel olarak ödemelerimde kredi kartı kullanırım. Bankalar eski kartları temassızlarla değiştirdiğinde çevremdekiler güvenlik endişesiyle temassız özelliğini kapattırırken, ben hemen kullanmaya başlamıştım. Sonrasında NFC üzerinden ya da QR kod sayesinde telefondan ödemeye de başladım.

Online yemek siparişlerimin ücretlerini bile yine online ödüyordum ki, hem kuryeyi hem de kendimi karttı, paraydı uğraştırmamak için. Market alışverişleri keza öyle. Vs. vs.

Tabi ki konu sadece online alışveriş ve bankacılık işlemleri ile sınırlı değil.

Ama burada önemli bir husus var ki ben bunları birileri zorladığı için değil kendim istediğim için yapıyorum. İstediğimi kullanıyor istemediği mi de reddebiliyorum. Birileri zorlamaya başlar ve ben yaparsam o an özgürlüğümü kaybetmişim demektir.

Zamanla eski rahatımızı elde edebilmek için birileri özgürlüklerimizi ve daha fazla mahremiyetimizi bizden isteyebilirler mi? Gerçekten, süreç insanları buraya mı getirmek istiyor? Böyle bir durum varsa buna isteyerek mi geçiş yapacağız yoksa cebren mi? Ya da veremi görüp sıtmaya razı mı olacağız? Zaten emperyal sistem dünyayı bir şekilde sömürürken, üstüne daha mı fazla şeyler vermemiz gerekecek? Zamanla göreceğiz…

Kulların bir hesabı olabilir fakat Allah’ın da bir hesabı olduğu aşikardır.

Sözün özü, dijitalleşmenin artması sonrası fayda mı göreceğiz yoksa daha fazla zarar mı göreceğiz yukarıda da yazdığım gibi zaman gösterecek. Fakat, ileri dijitalleşmenin olası zararlarından önce günümüze de bakmalıyız. Pandemi sonrası algılarımız çok değişti. Belki temizlik anlamında çıtamızı iyice yükselttik ama öbür taraftan ruh sağlığımızı bozacak kadar algılardan da etkileniyoruz. Dünyada ve Türkiye’de sosyal medyanın en aktif kullanıldığı dönemin ilk salgının da bu ters algılar sosyal medya üzerinden iyice yayıldı. Bir nevi lağım çukuruna dönen sosyal medya, pandemi sürecinde bence insanlara çok çok zarar verdi ve vermeye de devam ediyor.

Mesela, Kovid-19 sürecinden önce de kişisel temizliğime dikkat ederdim ve sık el yıkıyorum diye veya kolonya kullanıyorum diye çevremden çeşitli tepkiler alırdım. Çevremde aşırıya gittiğimi söyleyenler bile çıkardı. Halbuki ben olması gerekeni yapardım.

Şu an önceki tedbirlerime ek olarak devletin yapmamızı istediği sosyal mesafe, maske vs. kurallarına da dikkat ediyorum. Yani benden yapmam isteneni yaptığım halde, şimdi yine o arkadaşlarımdan bazıları rahat davrandığım gerekçesiyle bana değişik tepkiler verebiliyorlar. Düşünün ben kolonya kullanıyorum diye, çay içtiğim bardakta leke gördüğüm için bardağı değiştirdiğimde bana laf edenler şimdi beni beğenmiyorlar. 

Maalesef çevremde müşahede ettiğim kadarıyla çoğu kişi sabah akşam oturup Kovid-19’dan başka bir şey konuşmak istemiyor. Acaba virüs bulaşır mı? Ya da bulaşırsa ölürmüyüm? diye defalarca dillendirerek karşısındakinin de kendi psikolojisinde olmasını istiyor. Hatta ara ara ağlama nöbetleri geçirmemizi istiyor. Böyle olunursa Kovid-19’un önemsendiği ve böylece virüsün bulaşmayacağı sanılıyor.

Aslında, Kovid-19’ dan korunmak için tedbirlerimizi alarak günlük yaşantımız ya da planlarımız dahilinde hayatımıza devam edebiliriz. Böyle yapmak pandemi sürecini umursamamak değildir. Mantıklı olan da budur. Hatırlarsınız daha sürecin başındayken bile TV’lerde yayınlanan kamu spotlarında da Koronavirüs, alacağımız tedbirlerden güçlü değildir” denmiyor muydu?

Koronavirüs bizi hasta eder mi etmez mi onu bilemem ama, bu karamsar düşünceler sonrasında ruh sağlığımızın bozulacağı aşikardır.

Kendiniz, sevdikleriniz, çevreniz ve ülkeniz için Koronavirüsten korunduğunuz gibi ruh sağlığınızı bozacak algılardan da korununuz.

Sorularınız olursa bana [email protected] posta adresimden her zaman ulaşabilirsiniz.

Bir dahaki yazımızda görüşmek dileğiyle…

Yazarın Yazıları