Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 23/04/2018 Son günceleme: 23/04/2018 13:45
  • 12.339

Ekonomik, siyasi ve askeri alanlardaki büyük başarılarla Osmanlı Devleti Cihan İmparatorluğu haline geldi.

Bu sayede savaşlardan elde edilen ganimet gelirleri, bağlı kılınan devletlerden alınan haraç adındaki vergiler, tarım üreticilerinden alınan öşür gelirleri, ipek ve baharat gibi ticari yollardan sağlanan gelirler Osmanlı Devleti’nin başlıca gelir kaynağı idi.

16’ncı yüzyıl sonları ve 17’nci yüzyıl başlarından itibaren batılı ülkelerin sanayi devrimini gerçekleştirmeleri,  bu sayede ordularını ateşli silahlarla donatarak silah üstünlüğünü ele geçirmiş olmaları,  sömürgelerinin altın ve gümüşü ile zenginleşmeleri uluslararası dengeler üzerinde etkileyici hale geldi.

Aynı dönemde uzun ve pahalı seferlerin bezginlik yaratması, silah üstünlüğünün kaybedilmesi, İmparatorluğun temel geçim kaynağı olan Ganimet getiren Fetih’lerin semeresiz kalması gibi sebepler, Osmanlı Devleti’nde para sıkıntısının artmasına sebep oldu.  Vergi gelirleri devletin giderlerini karşılayamaz hale geldi.

Devlet bütçesinin uğramaya başladığı çöküntü sonucunda arttırılan vergiler vurguncu kesimini oluşturdu

Para sıkıntısını gidermek için başvurulan yeni tedbirler köylüyü canından bezdiren önemli sebep haline geldi.  Fiatların yükselmesi karşısında (Has) ve (Tımar) sahipleri keyfi vergiler ile köylüyü ezmeye başladı.  Tarım üretiminde artış sağlanmasında köylü kadar sipahilerin de çıkarı vardı.  Ancak yatırdığı parayı bir an önce çıkarmaya çalışan kapkaççı ve vurguncu kesimi devlet memuru sipahilerin yavaş yavaş yerlerini almaya başladı.  Bu sebeple toprağını bırakan köylü sayısında çoğalmalar başladı. Bu durum tarım üretimi üzerinde olumsuz etki yarattı. Levent olarak tanımlanan ve büyük sayılardaki köylü delikanlıları tarım ekonomisinin çöküşü sonucunda büyük şehirlere göç etmeye ve kapılanacak yer aramaya başladı.  Bunların bir kısmı (Suhte) adı verilen medrese öğrencileri oldu. Bir kısmı da bey kapılarında (Sekban)  adı verilen asker oldular. Bazılarına beyler tarafından sarı elbise giydirildiklerinden (Saruca) dendi. Bunlara hangi bey ücret ve ganimetlerden daha çok pay verirse o beyin hizmetine girdiler.  Köy soygunlarının ve kanlı boğuşmaların vurucu gücü haline geldiler. Ayrıca köylüyü korumakla da yükümlü (Yiğit başı) olarak tanımlanan bazı milis şefleri arasından sivrilenler köy soygunları ile beslenen yağmacı kesildiler. Bu arada asayişi korumakla görevli devriye bölüklerinin de köy soygunlarına katıldıkları görülmeye başlandı. Nihayet, tarihte sözü edilen Celali İsyanları; Köylü ayaklanması olmayıp, bilakis levent, Saruca, Sekban gibi kapıdan kopmuş serseri kesim tarafından köyleri basmak gibi oluşturulan resmi sıfatlı soygunlardır.

Devletin resmi sıfatlı kişilerinden gelen zulüm karşısında mal güvenliğinden vaz geçen köylü can güvenliği derdine düştü

Din adamından, asayiş görevlisinden, asi devlet memurundan, köy milis güçleri şefinden ve hatta bunları temizlemekle görevli paşalardan dahi gelen zulüm, mal güvenliğinden vazgeçen köylüyü can güvenliği derdine düşürdü.  Köylü, ovadaki ve yollar üzerindeki köylerini bırakmış, resmi sıfatlı kişilerin erişemeyeceği, gözden uzak noktalara beş on hanelik yerleşme bölgelerine sığındı. Köylünün yaşam biçimindeki bu değişikliğin temel sebebi, can güvenliği endişesi ile her şeyden evvel gizlenmek ve mümkün olduğunca yollardan uzak kalmaktı. Bu doğrultuda hareket eden tarım köylüsü, bölgenin en ücra sarp bölgelerine sığınmış ve kimsenin ulaşamayacağı bataklıkların küçük adacıklarına iltica etmek, atlının tırmanamadığı ve barınamadığı taş içleri, çıplak dağ dorukları, yol vermeyen orman izbeleri, susuz step ortalarına sığınmak zorunda kaldılar.  Köylerini terk edip zulmün yetişemeyeceği dağlık sahalara çekilenler, ancak geçimlerini sağlayacak kadar hayvan besleyen çoban haline geldiler. Terk edilen ovalarda sular dahi yatağını bırakmış köylüler gibi çaresiz başıboş akıp gitmeye başlamış. Bu sebeple kalıcı nitelikli geniş bataklıklarda kronik sıtma yayılma sahaları oluştu. Köylülerin devlet büyüklerine yazdıkları mektuplar; Terk-i diyar ve celal-yi vatan feryatları ile doludur.  Bu sefil göçün ne zaman dineceği kestirilemez hale geldi. Ayrıca bu felaketler yetmiyormuş gibi tarım köylülerinin dehşet içinde can derdine düşmelerinden yararlanan inanç sömürücüleri de türedi.

Sonuçta;

Şehir kesimlerindeki küçük sanayi üniteleri halindeki tezgâhlar ürettikleri malları pazarlayarak karşılığında tarım ürünleri almakta idiler. Yaşanan olumsuzluğun etkisi nedeniyle alacakları tarım ürünleri için kırsal kesimde kendilerine ticari muhatap bulamaz hale geldiler. Bu nedenle değişim ekonomisinin çökmesi ile şehir kesimindeki tezgâhlar birer ikişer kapanmak zorunda kaldılar. Bundan zarar gören bir kısım kasaba halkı yorgan dürüp büyük şehirlere göç etmek mecburiyetinde kaldılar. Bu nedenle büyük şehirlerde ekonomiye katkısı olmayan yığılmalar oluştu.  Olumsuz gelişmeler Osmanlı ekonomisinin çöküşünü hızlandıran etkenlerden biri haline geldi. Devletin gelirleri giderlerini karşılayamaz duruma geldiğinden bütçe açığının kapanması ihtiyacı ile dış ülkelere el açılarak kısa vadeli ve yüksek faizli borç para alma sürecine girildi.   

Kaynak: Doğan Avcıoğlu – Türkiye’nin Düzeni – Sayfa 30

Yazarın Yazıları