Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ
  • 06/05/2019 Son günceleme: 07/05/2019 17:14
  • 5.627

Ramazan-ı Şerifte, ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer.

Ramazan-ı Şerif'teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.

Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik değil, memlûktur; hür değil, kuldur. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.

Ramazan Orucunun Bazı Hikmetleri:

Kur’ân-ı Kerim’de, “Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara S., 183. Âyet.) buyurulmaktadır.

Namaz gibi bütün ümmetlere farz kılınan oruç ibadetinin elbette çok büyük hikmet ve faydaları ve faziletleri vardır. Pek çok hadis-i şeriflerle bunlara işaret edilmiştir. İmam-ı Gazali Hazretleri (ra) İhya isimli eserinde, Peygamber Efendimiz (sav)’in “Oruç sabrın yarısıdır.” Ve “Sabır imanın yarısıdır.” hadis-i şeriflerinden yola çıkarak “Oruç imanın dörtte biridir.” (Bkz.: B.S.N., Mektubat, Ramazan Risalesi.) demekle orucun pek büyük ehemmiyetine işaret eder. Meşhur bir hadis-i şerifte “İman kırk küsur şubedir” buyurulduğunu hatırlarsak orucun dinimizdeki pek mühim mevkiini görürüz.

Ramazan ayındaki orucun bazı hikmetlerini burada tekrar hatırlatmakta yarar var:

1- Rabbimizi ve o’nun kulu olduğumuzu hatırlatması: Gaflet sebebiyle hadsiz nimetlerle rızıklandırıldığını ve Rabbi tarafından terbiye olunduğunu unutan insan, iftar sofrasında beklerken ezan ile gelen “Buyurunuz!” ilahi emriyle o nimetlerin kimin olduğunu ve kendisini nimetlerle terbiye eden Rabbini ve O’nun kulu olduğunu o halin ikazıyla hatırlar.

2- Nimetlere şükretmeyi öğretmesi: İnsanda şükür ve minnetdarlık duygularını ortaya çıkaran üç şeydir. Birincisi nimetin kıymetini; ikincisi o nimete olan ihtiyacını bilmek; üçüncüsü o nimetlerin başkası tarafından verildiğini görmektir. Orucun verdiği açlık ile kuru bir ekmeğin dahi ne kadar kıymetli olduğunu ve ona ne kadar muhtaç olduğunu ve yemesinin yasaklanıp izne tabi olması ile de o nimetler kendisinin değil Allah’tan birer ihsan olduğunu hissederek hakiki şükrün anahtarını elde eder.

3- Fakir ve aç insanlara karşı şefkat ve yardımı öğretmesi: Açlık ve fakirlik bilmeyen insanlar, açlığın ne demek olduğunu tatmazlarsa fakirlere gereği gibi şefkat ve yardım edemezler. Ramazan ayında en zengin insanların bile tatmak zorunda kaldıkları açlık, fakirlerin acınacak acı hallerini bizzat anlamalarını sağlar. Bu da zengin tabakanın fakirlerin imdadına daha bir şefkatle koşmalarını temin eder.

4- Nefsin serbestlik duygularını kırması: Nefis daima Allah’ın yardımına ve ihsanına yani O’na bağlı bir kul olmaya muhtaç olduğu halde bağımsız ve hür olmayı ister ve O’nun kulu olduğunu hatırlamak istemez. Oruç vasıtasıyla anlar ki kendisi hiçbir şeyin hiçbir nimetin hatta kendinin dahi maliki değildir. Bilakis Allah’ın mülküdür ve kuludur. Allah izin vermezse ne yiyebilir, ne içebilir. En sıradan bir işi bile müsaadesiz yapamaz, elini suya uzatamaz.

Kur’ân’ın en mühim nüzul zamanı olan Ramazan’da, Kur’ânı yeni nâzil oluyormuş gibi dinlemeye hazır bir hale gelmek için yemek içmek gibi hayvanî iştahlardan sıyrılıp bir nevi melekleşerek, o ayı en güzel bir şekilde ve en iyi bir ruh hali ile yaşamak ve böylelikle Kur’ân’dan en güzel bir şekilde istifade etmek için oruç emredilmiştir.

Hadis-i Şerifte beyan edilen; Kur’ân’ı, ya Cenab-ı Hak’tan dinler gibi veya Cebrail (asm)’dan veya Hazreti Peygamber (sav)’den dinler gibi en kudsi duygular içerisinde dinlemeyi temin etmektir.

2. Ramazan Orucu İle Alakalı Bilmemiz Gerekenler.

1. Orucun Mükellefiyet şartları:

Orucun yükümlülük şartları denince, bir kimsenin oruç ibadetiyle yükümlü (mükellef) sayılması, farz veya vâcip bir orucun bir kimsenin zimmetinde borç olarak sabit olması için aranan şartlar kastedilir. Fıkıh kitaplarında bu şartlar, orucun vücûb şartları" olarak da anılır. Oruç tutmamayı mubah kılan mazeret halleri de, bu yükümlülük şartlarını açıklayan ilâve bilgilerdir.

Namaz mükellefiyeti için gerekli olan şartlar yani Müslümanlık, ergenlik (bulûğ) ve belli bir aklî olgunluk düzeyinde olmak (akıl), oruç için de gerekli ve geçerlidir.

Ergenlik yaşına gelmeyenler ibadetlerle yükümlü olmamakla birlikte, alıştırmak ve ısındırmak maksadıyla, aile büyükleri onlara ara ara namaz kılmalarını ve oruç tutmalarını söyleyebilir. Peygamberimiz, yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını önermiştir. Bedenî durumları dikkate alınmak şartıyla çocukların 8-9 yaşlarından itibaren oruca alıştırılmaları da uygundur.

Genel vücûb şartları yanında kişinin ayrıca oruç tutmaya güç yetirecek durumda olması ve yolcu olmaması da şarttır. Bu şartlar orucun edasının vâciplik şartları olarak da adlandırılır. Oruç ile ilgili âyetin belirttiğine göre, hasta ve yolcu olan kişiler isterlerse oruç tutmayabilirler. Fakat tutmadıkları oruçları normal duruma döndükten sonra kazâ ederler. Hasta için normal durum iyileşmek, yolcu için ise, yolculuğun bitmesidir (ikamet). Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da oruç tutmayabilirler. Hatta zarar görme ihtimali kuvvetli ise tutmamaları gerekir. Durumları normale döndüğünde tutamadıkları oruçları kazâ ederler.

Yaşlılık sebebiyle oruç tutmaya artık gücü yetmeyenler, bunun yerine bir fakir günlük doyumluğu olan fidye verirler.   …

>>>2. si ve DEVAMI, BİR SONRAKİ YAZIMIZDA>>>...

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz