Alaattin KILIÇ
  • 19/06/2021 Son günceleme: 19/06/2021 18:30
  • 3.881

Siyaset; her ne kadar anlaşılmaz bir içerikle dikilse de karşımıza aslında aklın kestiğini gözün gördüğünü göremeyecek kadar çetrefil de değildir.

Demokratik hayat içerisinde sandıktan çıkmayla birileri tarafından atanmış olmak arasında derin farklar vardır. Yalnızca görünüşte sandıktan çıkan olmanız bu farkı ortadan kaldırmaz. Bu çıkışı nasıl gerçekleştirdiğiniz ve sonrasında yaptıklarını; yüreğiniz, beyniniz ve bileğinizin bu çıkıştaki rolü ya da rolsüzlüğü pek çok şeyi gölgeler ya da aydınlatır. En sıkıntılısı da her ne kadar sandıktan çıkmış olsanız da ille de atanmış olarak algılanmak ve sürekli böyle anılmak olsa gerek... Bu algı bir kez yapıştı mı alnınıza onu oradan çıkarıp atmak zor ama çok zordur. Hele bir de yerel siyaset yapıyor ve hemen her gün hayatın her alanında her türlü sofranın konusu oluyorsanız. Ve o sofralara sürekli yeni kalacak konuklardan biri olarak oturtuluyor ve misafir statünüzü adeta değişmez kılıyorsanız... Her daim yenisinizdir. Başka yerden gelensinizdir. Orayı anlayamayansınızdır. İşin aslını bilmeyensinizdir. İşin doğrusu size anlatılmamıştır. Siz orayı anlayana kadar zaten atı alan Üsküdar’ı geçecektir. Siz zaten orada hiç yaşamadınız ki işiniz bitince de gideceksinizdir... Gittikten sonra ölen ölecek kalan sağlar kalacak ve her şey unutulup gidecektir. Esas mesele; sonuçta siz zaten “oralı” değilsinizdir.

Peki, yok mudur bunun bir hal çaresi yani “oralı” olmanın yolunu açacak sihirli bir anahtar...

Vardır elbette... Oraya ait değerler için samimi olduğunuzu ortaya koyacak gerçek bir mücadeleye girişmek. Bu mücadelede kaderinizi oranın kaderiyle bütünleştirmek. Kişisel dehanızı ya da yeteneğinizi oranın gerçekten kıymet verdiği değerleri yüceltmek için kullanmak. İşte o vakit elinizle uzanıp bir çırpıda tutabilecek kadar yakın bir anahtar olur elinizde...

Soğuk diyarlara gitmenize, oraya ait olmayan yeni şeyler icat etmenize, fake takımlar kurmanıza gerek yok... Hele bir göz atın şu seçim çalışmalarınızda gazetelerde boy boy yayınlanan fotoğraflarınıza... Ve o fotoğraflarda boynunuza astığınız atkılara... Anahtar orada.

Elbette ki “oralı” olmanızdan rahatsız olacak “çok yakınınızda olan ya da yakınmış gibi görünen oralılar” göreceksiniz... Ki onlar onlar siz gerçekten “oralı” olduğunuzda kaybedecek olanlardır...

Sizin “oralı olamayışınızdır” aslında var eden onları. Ya da sizin rakiplerinizi mi demek gerekirdi? Onun için istemeyeceklerdir “oralı” olmanızı ve her fırsatta her adımda “oralı olmayın-olamayın” diye çalışacaklardır.

Seçim iyidir...

“Oralı” ya da “goralı” olmak...

Saygılarımla

*Bir sandviç türü ve Cem Yılmaz’ın uzay temalı komedi filmi

Yazarın Yazıları