Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Orada gözyaşı dökmenin ne faydası var

Genç kardeşlerimiz o dönemindeki, ‘İstiklal mahkemelerinde binlerce kişiyi astıktan sonra, asılma sebebini sonradan uydurup, sözde mantıklı bir gerekçeymiş gibi gösterildiğini’ bilemezler ve bugün doğruları öğrendiklerinde bile, maalesef pek inanamıyorlar.

Çünkü o zihniyette ve o günkü uygulamalarda, ne mantık verdı, ne vicdan ve ne de adalet. Onlar; Allah’a, öldükten sonra dirilmeye, Âhirete ve Mahkeme-i Kübraya inanmadıkları için, ne yaparlarsa yapsınlar, yanlarına kâr kalacağına inandırılmışlardı.

İşte masum halkımıza; “Medreseler Çağdaş değildi?” sözünü söyleyenler de aynı zihniyetin fânileri olduğu için bu söz, Medreseleri de kaba kuvvet kullanarak inadına kapattıktan sonra, istikbaldeki kişileri ikna etmek için uydurdukları asılsız ve tamamen yalan bir cümledir.

Bendeniz bugün, şu “Medreseler çağın gerisindeydi” sözünün yalan olduğunu bildiğim halde, Prof.Dr. Musafa Ergün'ün “Medreselerde okutulan dersler ve ders kitapları” başlıklı makalesini okuyunca, kimin çağın gerisinde olduğunu çok daha iyi anladım.

Bu nedenle bu hocamızın o makalesinden alıntılar yaparak ve diğer bazı gerçekleri de ekleyerek, siz değerli dost ve okuyucularıma sunmak istiyorum.

92 Sene öncesine kadar Medreselerde öncelikle talebe, ciddi bir test ve elemelerden geçirilerek, eğilim, zekâ ve kabiliyetine uygun ilim dalına, hocaları tarafından yönlendirilirdi. Zekâ ve kabiliyetlere göre çok ciddi eğitimler verilirdi.

Medrese dersleri iki guruba ayrılır.

Gurup: ULÛM-U ALİYE (Alet ilimler.)[Aliye ile Âliye farkına dikkat]  Kur’ân Tefsir, kıraat, tecvid, hadis, fıkıh, usul-u fıkıh, ahlâk, icmâ, kelam, akâid, vb. ilimlerin mahiyet ve işlevini açıklamayı üstlenen ve bu meyanda yazılan eserlerin hakkiyle anlaşılmasında bir anahtar mesabesinde olan ilimlerdir. Sarf, Emsile, Bina, Maksut, Merah, Nahiv, Mantık, Avâmil, İzhar, Kafiye, Vaz', Münazara, Belağat, Beyan, Bedî, vs. ilimlerini kapsar.

Gurup: ULUM-U CÜZ'IYE ile ULUM-U ÂLİYE (Yüksek ilimler.) Gramer, mantık, tefsir ve hadîs ilimleri. Ulûm-i dîniyye, din bilgisi. Ulûm-i hikemiyye, ahlâk ve eşya hakikatini mevzu yapan, bilgiler. Ulûm-ı nakliyye, hadîs, tefsir, fıkıh gibi nakil ve rivayet üzerine kurulmuş olan bilgiler, bilgiler. Ulûm-i riyâziyye, matematik bilgiler. Ulûm-u tıbbiye, tıp ilimleri. Ulûm-i siyâsiyye, siyâsî ilimler. Ulum-i tabîiyye, tabîat bilgileri. Ulûm-i tâliye, i'dâdî mekteplerinde öğretilen bilgiler. Ulûm-u fünûn, ilimler ve fenler, teorik ve paratik bilgiler. Lügat, Hesap, Hendese (Mühendislik), Mantık, Tılsım, Metafizik, Fizik, Belâgat, Şiir, Aruz, Tarih, Coğrafya, Ziraat, Sanaat, Ev idaresi,  Felsefe, Mantık, Geometri, Astronomi, Müzik, Hat, İslâmî sanaatlar, Resim, Mekanik, Optik, Biyoloji, Astroloji, Zooloji, Kimya, vs.

İlim dalları 74 kategoride sınıflandırılıyordu. Bunların tamamını bir köşe yazısına sığdırmak mümkün olmadığı için, ben sadece dikkat çekmek adına ilk akla gelenleri arz etmeye çalıştım. Burada dikkat edilmesi gerelen husus; Bu ilimler her talebeye zorunlu değil, yukarıda arz edildiği gibi zekâ, vukufiyet ve kabiliyet durumlarına göre tasnif edilerek veriliyordu. Yani talebe, ilim deryası içinde boğulmuyor, kendi alanlarında tam uzman yetiştiriliyordu.

Böylesine önemli ve ciddi bir eğitim sisteminden elbette hak-hukuk gözeten, haram-helâle riayet eden, Allah cc, Kur’ân, Nübüvvet, Kıyamet, Haşir, Sırat, Mahmeke-i Kübra, Kader, Âhiret hayatı, Cennet ve Cehennemi bilen, ahlâklı bir nesil yetişiyordu.

İşte böyle bir eğitim sistemiyle, yüzyıllardan beri; İbn-i Sina, Farabi, Ali Kuşçu, El Buruni,  Mimar Sinan, Akşemseddin, Birunî, Câbir bin Hayyan, Cezerî, Ebul Vefâ, İbn-i Haldun, İbn-i Rüşd, İbn-i Sinâ, Piri Reis, Barbaros Hayreddin, Uluğ bey, İbrahim Hakkı, Abdülhamid, Mehmet Akif, Bediüzzaman, vs. dâhiler yetişti. Hatta Mimarlar, Kâşif kaptanlar, tabipler, âlimler ve evliya mesabesinde siyaset adamları yetişiyordu.

Bugün öyle mi?

Terörist başları ve terörisler, anarşistler, hâinler, kalkınmamıza engel olan aldatılmışlar, dolandırıcılar, banka soyanlar, neredeyse tamamı, bugünkü üniversitelerin mezunu!…

Bir asra yakın uzun zamandaki Lâik eğitimden; hak-hukuk tanımaz, haram-helâl bilmez, Allah, Kur’ân, Nübüvvet, Kıyamet, Haşir, Sırat, Mahmeke-i Kübra, Âhiret hayatı, Kader, Cennet ve Cehennem biliminden yoksun bir nesilden başka, acaba ne beklenebilir ki?

Allah’a binlerce şükürler olsun ki, o ceberut dönemlerde bile, jandarmaya yakalanmayı, hapsedilmeyi, îdâmı, öldürülmeyi ve ailelerinden koparılarak fâili meçhullere gönderilmeyi göze alanlar, hatta bu uğurda şehit olan binlerce din adamı hocalarımız çıktı da, bunların gizlice yetiştirdikleriyle bu nesil, yeniden filizlenmeye başladı.

O ceberut zihniyetin kalıntıları, son seçim vaadlerinde bile ezanları susturmayı, 4+4+4 sistemini kaldırıp din eğitimlerini DGM’de iptal ettirmeyi, ekonomik kalkınmayla ilgili tüm yatırımları durdurmayı, hatta yapılanları bile yıkmayı haykırmadılar mı?…

İşte yazı başlığındaki “Medreseler Çağdaş değildi?” sözünü söyleyenler de aynı ceberut, acımasız ve zorba zihniyetin fânî kalıntılarıdır.

VECÎZE: Demek ecel ve kabir insanı beklediği gibi, Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor. Kurûn-u salifede (geçmiş asırlarda) cereyan eden âsi ve mütemerrid (inatçı) kavimlere gelen azaplar gösteriyor ki, insan başıboş değil; bir Celâl ve gayret sillesine (tokat ve cezaya) her vakit maruzdur. (Onuncu Söz, s. 84.)

NOT: 1.) Medreselerin kapatılma tarihi 03 Mart 1924 olduğu için, bu hassas konuyu yıldönümü olan bugünlerde yâdediyoruz.

2.) Şayet bu gerçekleri şu dünyadaki SINAV sırasında fark ve idrak edemezsek, Necip Fazıl’ın “İster Îmanla yaşarsın, ister inkârla çürürsün. Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün” dediği gibi orada fark edersek, ORADA FARK ETMENİN, NE FAYDASI VAR?

Hatta İ.Tatlıses’in dediği gibi; orada “GÖZYAŞI DÖKMENİN, NE FAYDASI VAR…?”

Hep beraber burada fark edebilmek için, işte bu ciddi araştırmaları yapıyoruz…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER