Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Olur mu yaa hocam!

Bugünkü köşe yazıma, ilginç ve bir o kadar da ibretlik iki anekdotu girizgâh yapacağım.

BİRİNCİSİ:

2017’nin bir yaz ayında, mahalle muhtarımız beni arayarak, “hocam seninle birlikte yoksul bir aileye, hasta ziyaretine gidebilir miyiz?” dedi. Ben de o gün müsait olduğum için “elbette gidebiliriz” diyerek, buluştuk ve ilgili adrese gittik.

Gerçekten de evin reisi olan beyefendi 4-5 seneden beri, tamamen felçli ve yatalak yaşıyormuş. Yaşıyor derken, konuşamıyor, yiyemiyor, içemiyor, hatta bakamıyor bile, yani sadece nefes alıyor. Midesine açılan delikten, belli saatlerde sıvı gıda veriliyor. Her gün altı bağlanıyor ve temizleniyor olduğunu öğrendik. Bu kişinin hanımı bizden; büyük boy alt bezi almamızı istedi. Biz de istediklerinin 6 Aylık bedelini ödedik ve ayrılırken de tesellilerde bulunduk.

Benim son cümlem:

“Allah eşinize Âcil şifalar versin” demek oldu.

Bayan ise gayet gergin ve hırçın bir ses tonuyla bana şöyle itiraz etti:

-“Olur mu yâa hocam. Ne şifâsı? Allah bunu ne yapacaksa yapsın artık!!!”

Bu itiraz üzerine biz muhtar ile birbirimize bakışarak, sessiz kaldık ve iyi günler dileklerimizle ayrıldık.

İKİNCİ anekdot:

Bir cami imamı dostum anlatıyor. Semtimizde çok zengin bir iş adamı vefat etmişti.

5 erkek evlâdı, definden sonra miras kavgalarına başlamışlar. Birkaç hafta geçtikten sonra bir akrabası bana geldi. “Hocam, birkaç haftalardan beri bunların aralarını bulamadık. Artık kavgaları ciddi boyutlara ulaştı. Bunların size saygıları var. Siz buyurun gelin de bunların aralarını bulun” dedi. Ben de mecburen kabul ederek, birlikte gittik ve saatlerce dil döktükten sonra, üçünün de kabul ettiği bir formül bulduk. Her birine (4 500 000 000 TL.) DÖRT BUÇUK MİLYAR düştüğünü ilân ettim. Üçü de memnuniyetle kabul ettiler.

Fakat ben bu ölen şahsı tanıdığım için, pek hayır yapmadığını da hatırladım ve kendilerine şöyle bir teklifte bulundum.

“Bakınız çocuklar, size bu kadar MİLYAR lira bırakan babanız, şu anda bu malların ve paraların hesabını vermekle meşgul olduğunu, hem Allah cc, Kur’ânda, hem de O’nun Rasûlü bizlere açık seçik bildirmiştir. Orada (kabirde) helâl malın hesabı, haram malın da AZÂBI var. Bu nedenle babanızın bu hesap ve azâbını kaldırmak veya hafifletmek adına, bu paralarınızdan, çevrenizdeki yoksullara, fakirlere, şehit ailelerine veya bunlarla meşgul olan güvenilir kurumlara, sadece 100 Biner lira bağışlamanızı teklif ediyorum” deyince. Hepsi birden şöyle kükrediler:

-“Olur mu yâa hocam. Ne bağışı?” ..dediler ve devamını sizler elbette tahmin edersiniz?…

Şimdi bu ilginç ve bir o kadar da ibretlik olayların tahlilini sizlere bırakıyorum.

Ancak ben bu konuda, gönlüme düşen duygularımı da arz etmek istiyorum.

Şöyle ki:

Yüce Rabbimiz her birimize meccanen hayat vermiş.

Bu hayat için, diğer canlılarda olduğu gibi 3-5 çeşit gıda yeterliyken, bizlere BİNLERCE çeşit gıdayı, meyveleri, (sadece elmanın 300 çeşidini) sebzeleri, yeryüzünde sergilemiş. Her bir gıdayı buram buram güzel kokularla donatmış. Bu geniş soframızı rengârenk çiçeklerle, şırıl şırıl sularla, cıvıl cıvıl kuşlarla süslemiş.

Bizlere de sağlıklı bir vücut, tıkır tıkır çalışan bir kalp, sağlıklı bir mide ve sindirim sistemi, mûcizevî şekilde çalışan tad alma cihazı, koku alma cihazı, renkli görme cihazı vermiş. En önemlisi de bunları idrak edip; zevk, lezzet ve keyif alabilmemiz için AKIL cihazını ihsan etmiş.

O cc, bizlerden hiçbir şey talep etmese bile, her şeye teşekkür etmesini bilen İNSAN olarak, O’na karşı MİNNETTARLIĞIMIZI sunmamız gerekmiyor mu?…

Oysa; Yüce Rabbimiz bizlere sergilediği bütün nimetlerine mukabil, bizlerden sadece “bu ikramların O’ndan geldiğini bilmemizi, O’nu tanımamızı, O’nu sevmemizi ve O’nun belirlediği BEŞ VAKİTTE, O‘nun 10-15’er dakikalık randevusuna iştirak etmemizi” istiyor.

Bizler ise o girizgâhtaki nankör evlatlar gibi; “Olur mu yâa Rabbi” dercesine, acaba NİÇİN NAZLANIYORUZ?…

O’nu cc Esmâ ve sıfatlarıyla niçin tanımıyoruz?

Sayılamayacak kadar çok nimetlerini, hatta bizlere BAL yapmak için arıları, etinden, sütünden, tüyünden, derisinde istifade etmemiz ve binek olarak kullanmamız için hayvanları, bizlere lüx ambalajlı yumurtaları hazırlamaları için kümes havanlarını SEFERBER etmiş.

Böylesine KERÎM ve Cömert bir Zât cc. en çok sevilmeye lâyık değil mi?

Bizlerinde O’nun Rızâsını ve hoşnutluğunu kazanmamız için, seferber olmamız gerekmiyor mu? Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER