Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 17/05/2014 00:11
  • 9.655

Her köşe yazısını nedense son anlara bıraktığımdan olsa gerek kafamda birkaç tane yazı hazır beklemekte. Birinden birini seçip yazmak için 10-15 dakika yeter de artardı.

Bu ayki yazım içinde son bir-iki haftada ilçede sportif anlamda yaşananları da içeren konular bulunmakta idi. Kelle İbrahim Veteranlar Turnuvası, Paşabahçe Ortaokulu Atletlerinin Yıldız Kızlardaki Türkiye Başarıları, Beşiktaş Futbol Okulundaki sporcuların annelerinin “Anneler Günü” ne özgü futbol maçları, Amatör Liglerdeki takımlarımızdan haberler vs.
 
Ancak Soma’da yaşanan Maden Faciası herşeyi kafamdan sildi götürdü, acının tazeliği ile ne yazsak boş, tabiri caizsse ateş düştüğü yeri yakacak ve de ileride de yakmaya devam edecek. Yüce Allah’tan ebedi aleme intikal eden madenci kardeşlerimize Rahmet dileklerimi iletiyorum. Kurtulan, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
 
“Ölüm, her ölenin kendi kıyametidir” diye bir cümleyi pek çoğunuz işitmişsinizdir. Doğrusu da o değilmi...geride her ne kadar çocuk-eş-anne-baba-kardeşler bırakılsa da ölenler için onların kaderlerine etki etmek o andan sonra ne mümkün. Ha ölümden ibret alıp, ölümün beklenen bir hadise, son olduğunu bilip, öğrenip bundan ders alıp bundan sonraki hayatında bu bilerek hareket edenlere ne mutlu.
 
Hem görevimiz, hem de insanlığımız gereği bu güne değin birçok cenaze merasimine katıldık. Birinci dereceden yakınlarımızdan Babamızı, kendi yeni doğmuş ( 7 Aylık ) bebeğimizi ve abimizin de 1 yaşını bile bulmayan çocuğunu kaybetmiş bir kişi olarak o anlarda, sıcağı sıcağına yaşanılan anlardaki üzüntü ve acıyı tarif etmek zor mu zor. Bu sebeple Soma’da babasını, eşini, çocuğunu, kardeşini, amcasını, dayısını, yeğenini kaybedenlerin acısı ile dertleneceğiz, hüzünleneceğiz, sonrasında hayatımız normal seyrinde devam etmeye kaldığı yerden sürmeye devam edecek.
 
Şahsen ben bu dünyadan kul hakkı ile gitmek istemeyen bir insanım, bu sebeple attığım adımlarda, yaptığım konuşmalarda buna uygun hareket etme gayretinde bir insanım. Ne bir kişiye kin ne de düşmanlığım var, ha sevabımız-günahımız ile bu geçici alemi terk edip ahıret yolculuğuna çıktığımızda Allah bana da tüm Müslüman kullarına da güç-kuvvet versin.
 
Doğma-büyüme Beykozluyum, hayatım boyunca birçok değişik yapıda insanla tanıştım, sohbetlerim oldu. Ya da dışarıdan ilçe sakinlerini süzme sureti ile onları tanımaya çalıştım. İnsanların arasını bozan konular, yani dünyevi işlere fazlası ile şahitlik de etmedik de değil. Peki nedir Beykoz’daki bazı insanların ya da genelleme yapacak olursak insanların bir birlerine karşı husumet, kin, kıskançlık gibi şeyleri hissetmelerien neden olan konular? Bence para ilk sıralarda gelir, para insanlar arasını bozan bir numaralı konu olsa gerek, diğerleri siyasi parti ayrışmaları, bir birlerinin kamuoyu nezdindeki durumlarını kıskanmak, her fırsatta en can dostumuzun bile dedikodusunu ulu orta yapmak diğer yan unsurlar olsa gerek.
 
Oysa sağlıklı biçimde nefes alabiliyorsak, yüyüyebiliyorsak, görebiliyorsak, elimiz ayağımız yerinde ise, ekmeğimizi kazandığımız bir işimiz ve de birkaç samimi dost ya da komşumuz var ise mutlu olmamak için bir bahane var mı? Ha “Ooo sen neredesin biz neredeyiz, sen görmüyorsan biz ne yapalım! “ edaları ile cevap yetiştirecek elbette olabilir. Allah anne-babaları evlatları ile sınar diye de tabii ki boş söylenmemiş. Çağımızda en büyük sıkıntı çocuklar ile aileleri arasındaki iletişimsizlik ve bunun neden olduğu geçimsizlik, karşılıklı saygı durumunun ortadan kalkmaya başlaması.
 
 
 
Neyse bu konulara, yani spor dışındaki konulara fazlası ie değineceğimiz yazılarımız da gelecek. Hele şu sezon tamamlansın, müsabakalara sona ersin bakacağız...hepinizi Yüce Allah’a emanet ediyorum...
Yazarın Yazıları