A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 08/12/2013 23:11
  • 12.534

Başlıkta; ölüm ile bu hastalık mukayese edildiğinde, bin kat daha korkulması gereken bir hastalık olduğu iddia edildiğine göre, her ikisinin de tanımlaması doğru yapılmalıdır.

Ölüm: Her canlıya takdir edilen ömür süresinin sona ermesiyle, o canlının hayat fonksiyonlarının sona erdirilmesidir. İnsanlar için Rûhunun Hz. Azrail AS tarafından kabzedilerek, ebedî bir hayata geçiş için âlem-i ervaha sevk edilmesidir. (Rûh: Elektrikle çalışan komplike bir cihazın elektriği gibidir.) Ruh çıkınca da beden fonksiyonlarını tamamen yitirir. Yani bedenin tıbbî ölümü, dünyevî hayatın sona ermesidir. Genellikle âniden gelip çatıverir.Ölüm gerçeği Kur’ânın 165 yerinde geçiyor, sadece Vakıa Suresi, 83-85 Âyete bakalım: “Hele can boğaza gelip dayandığında Ki o sırada siz (sadece) bakıp, durursunuz. Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.”   Ölümü, görsel olarak anlatan şu kısacık videoları izleyiniz: Rûhun âniden alındığı an:  style="font-family: verdana, geneva, sans-serif; font-size: 16px; line-height: 1.6;"> style="font-family:verdana,geneva,sans-serif; font-size:16px; line-height:1.6"> …ve bir gencin ölüm ânı:  style="font-family: verdana, geneva, sans-serif; font-size: 16px; line-height: 1.6;"> style="font-family:verdana,geneva,sans-serif; font-size:16px; line-height:1.6"> ..ve âni gelen toplu ölüm: style="font-family: verdana, geneva, sans-serif; font-size: 16px; line-height: 1.6;">

 

Evet, ölüm işte böyle bir gerçek olduğuna göre, acaba ölümden bin beter bir hastalıknedir? Çok merak ettiniz, değil mi? Çok zor inanacaksınız ama maalesef bu hastalık GIYBETTİR. İnanmaya zorlanmamızın nedeni, bu hastalığa herkesin çok kolay dûçar olmasındandır. Üstelik de bu hastalığı, Şeytanı aleyhillâ’ne herkesin ağzına bal çalarcasına lezzetli hâle getirerek, maalesef her fırsatta bulaştırmaktadır. Hatta birçok ehl-i takva bile müstesnâ kalmayıp, bu hastalık nedeniyle kaybeden örnekler çoktur. Ölümden BİN KAT beter olma nedeni ise ölüm en genç yaşta gelse bile, o kişiyi sadece 70-80 senelik fani bir ömürden mahrum ediyor. Oysa GIYBET; kişiyi, milyarlarca senelik CENNET hayatından mahrum edip, Cehenneme sevk ediyor. Şimdi bin beter farkı mukayese ettiniz, değil mi?..

Peki, mademki gerçekler böyle; her birimizin mutlaka bilmesi gereken konu şu: GIYBET nedir? Niçin çok tehlikelidir. Gıybetten sakınma ve kurtulma çareleri nelerdir?...

GIYBET; bir kimsenin arkasından, onun hoşuna gitmeyeceği şekilde konuşmaktır. Türkçede,"dedikodu" ve "çekiştirme" kelimeleriyle de ifade edilir. Hadîs-i Şerif; "Gıybet, kardeşini hoşuna gitmeyecek şekilde anmandır"(Tirmizî, Birr, 23; Dârimî, Rikat, 6; Mâlik, Kelâm,10; Ahmed b. Hanbel, II, 384, 386). "Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?" (El-Hucurat, 49/12.) Biri için söylenen kusur, onda varsa, gıybettir, eğer yok ise iftira olur ki gıybetten çok daha beter bir illettir…

 

Şu çok basit gördüğümüz bu hastalık aslında, sosyal yaşantının ve aile hayatlarının kezzabı hükmündedir. Kavgaların, huzursuzlukların, nefretlerin, çatışmaların, cinayetlerin ve boşanmaların altında hep bu hastalık yatmaktadır. İslâm; sosyal hayata ve huzûra çok önem verdiği için, bu hastalığı “tiksindirici” niteleyerek, gıybetin cezasını da bu öneme göre etkili tutmuştur. Kıyamette bir kimse, sevap defterinde, yapmadığı ibadetleri görür."Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır" denir.Sevap defteri açılan bir kimse ise,"Dünyada iken, şu ibadetleri yapmıştım, burada yazılı değil"der."Onlar, silinip senin gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı" denir [Harâiti, İsfehani]Bu sebeple Âhirette tamamen İFLÂS edenler de olacaktır. “Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.” [Taberâni.] “Gıybetten çok sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tövbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allah c.c. onun tövbesini kabul ederFakat gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, af olunmaz.” [İbni Ebid-Dünya, Taberani, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali] Şimdi dikkat ediniz! Bir kişinin gıybetini yaptınız fakat onunla helalleşerek tövbe ettiniz, af edilebilirsiniz ancak, bir Müslüman gurubun veya topluluğun gıybetini ettiğinizde, tek-tek helalleşme imkânı yok!...

 

Gıybetten sakındıranlara da çok büyük mükâfatlar vaad edilmiştir. İşte bazı Hadîs-i Şerifler:"Her kim gıyabında kardeşinin kusurlarını söyletmezse, (gıybete engel olursa)kıyâmet gününde Allah da onun kusurlarını örtmeyi tekeffül eder, (üstlenir)."(İbn Ebi'd-Dünya). “Kim gıybet edene engel olursa, ona 100 şehid sevabı verilir.” (Buhârî.)

 

Gıybet hastalığının en etkili ilâcı HÜSN-Ü ZAN’DIR. Yani, gıybeti edilen mü’min hakkında, güzel düşünerek, o hareketi hakkında müsbet konuşmaktır. Meselâ: Birisi size; “..bak şu kişi tuvaletten çıktı, abdest almadan camiye (namaza) girdi, münafık galiba” dese bile, siz“kardeşim, belki adamın mahrem bölgesinde bir yarası vardı da tuvalete girerek, onu kontrol etti. Sızıntı olmadığını (var olan abdestinin kaçmadığını) görmesiyle camiye girmiş olamaz mı?” demelisiniz. Diğer konularda da böyle müsbet ve hüsn-ü zan ile değerlendirme yapılmalıdır. Gerekirse, önce gıybet edilenle görüşülerek, su-i zanna ve gıybete fırsat verilmemelidir. “İnsan günaha bir dakika bile hakk-ı hayat tanımamalı, kaydığı noktadan, düştüğü çukurdan bir an evvel kurtulmaya bakmalıdır…” (M. Fethullah Gülen)

Mevlânâ Hz. çok güzel özetlemiş: “Duydum ki gıybetimi etmişsin, yüzüme söylemeye benim gibi âcizden korkmuşsun. Allahtan c.c. niçin korkmadın?...”

·         GIYBEYİN CÂİZ OLDUĞU durumlar:

Birisi: Şekva (şikâyet) suretinde bir vazifedar adama (görevliye) der, tâ ki yardım edip o münkeri, (günah ve haram işleyeni) o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın. (Yani haksızlığa uğrayan kişinin, sadece konuyu çözebilecek kişilere, o kusuru söylemesi gıybet değildir.)


İkincisi: Bir adam onunla teşrik-i mesaî etmek ister. (Ortak bir iş yapmak ister) Senin ile meşveret (danışır) eder. Sen de sırf maslahat için garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: "Onun ile teşrik-i mesaî etme. Çünkü zarar göreceksin." Bu da câizdir. Üçüncüsü: Maksadı, tahkir ve teşhir değil; belki maksadı, tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filan yere gitti." Dördüncüsü: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla (günahlarla) iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor. (BEDİÜZZAMAN.)

GIYBET Alçak ve Karaktersiz insanların kullandığı bir SİLAHTIR !... (Uğur Akkafa)

Yazarın Yazıları