A. Raif ÖZTÜRK
  • 25/10/2015 Son günceleme: 25/10/2015 12:42
  • 4.763

Gözlerini sonradan kaybetmiş olan âmâ birisine, filin sadece bacağını tutturarak “bu nedir” diye sormuşlar, “bu bir sütundur” demiş. Filin kulağını tutturarak “bu nedir” demişler, “büyük bir yaprak” demiş. Dişini tutturarak sormuşlar, “bu bir boğanın boynuzudur” demiş.

Bu örnek bizlere “eğer fotoğrafa bütünüyle bakamazsanız, olayları doğru teşhis edemezsiniz” anlamında verilir. Bizler de 7,5 Milyara ulaşmış kalabalık bir dünyanın içindeki olayların, gerçek yönlerine işte bu âmâ gibi, çoook eksik bakmaktayız. Çünkü sadece yakın çevremizi görebiliyoruz ve diğer olayları da bizlere sunulduğu gibi sanıyoruz. Üstelik de bugünkü fitne ve terör olaylarına da, maalesef Yahudilerin ve masonların hâkim olduğu o güçlü medyanın, terör ve fitne yanlılarının veya şer odaklarının kiralamalarıyla, sadece işine geldiklerini yayınladıkları için, “FİL-ÂM” örneğindeki gibi, olayları çok yanlış algılamaktayız.

Bir de insanlar; gerçekte inananlar ve inanmayanlar olarak da farklı görüşlere veya saplanışlara sahiptirler ve olayları kendi inanışlarına göre değerlendirme eğilimindedirler.

Meselâ: Yahudilerin hahamlarının tahrif ettikleri Tevratta, “Vurun; gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı, genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun.” (TEVRAT, Hezekiel 9/5-6) ve “Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.” (Yeremya Bölümü, 12/3) diyerek, başkalarına hayat hakkı tanımamaktadırlar. İşte böyle bir (hahamların uydurdukları sahte) şeriata inanan Yahudi milleti, maalesef dünya siyasetine de medyasına da hatta ülkemizdeki medyaya da hâkimdir. Bu nedenlerle de ülkemiz insanı, doğru haber alma hakkından da maalesef mahrumdur. Olaylar bizlere çarpıtılarak ve onların sevmedikleri ya da koktukları liderleri küçük düşürücü, halkı onlardan soğutucu ve küstürücü şekilde verilmektedir. Yalan ve iftiralar ise bu işin cabasıdır…

Birkaç örnek vermek gerekirse: Taksim’de mâlûm o ceberut zihniyet tarafından ‘1939’da haksız yere yıktırılmış olan, o güzelim Osmanlı şaheseri Kışlayı, yeniden imar edip güzel bir Müze ve park yapma çalışmalarını’ öyle çarpık ve kışkırtıcı bir şekilde haber yaptılar ki. Sadece Gezi parkı çalışmalarındaki birkaç ağaç bahane edilerek, halkı sokaklara döktüler. Yabancı uyruklu provokatörleri devreye sokup, kışkırtılmışların ellerine 250’şer lira para da vererek, masum esnafın dükkânlarını tahrip ettirdiler. Kamu malları olan polis otolarını, belediye otobüslerini, ambulansları yakıp yıktırdılar.  Ülkemizi 104 Milyar zarara uğrattılar. Eğer yukarıdaki ‘tırnak’ içindeki ve boldlanmış o haberi, bu Yahudi ve masonların hâkim olduğu medya doğru yapsalardı, KESİNLİKLE gazi olayları olmayacaktı. Hele hele “dershaneler kuyruk acısı” ile başlayan ortak düşmanlıkları nedeniyle, paralel medyanın da bunlara destek vermesi, masum halkı iyice şaşırttı…

Bu problem sadece bugünün problemi de değil, Cumhuriyet tarihi boyunca aynı entrikalarla yanlış bilgilendirilmekteyiz. Bugünkü adı Tunceli olan o günkü DERSİM, o günkü zalim yöneticiler tarafından, çoluk-çocuk, kadın-ihtiyar demeden, havadan ve karadan yerle bir edilmişti. Şu malum medya tarafından, o zalim yöneticiler KAHRAMAN ilan edildi. Masum Dersim halkını havadan bombalayan pilot Sabiha Gökçen’in adı da maalesef İstanbul hava alanımıza verildi. Medyanın ters etkileri ve yanıltma nedeniyle yanlış uygulamalar böyle...

Şâyet bugün de böyle bir medya olmasaydı veya bu iktidar İNANÇSIZ olsaydı, gerek sağlıkta, gerek sanayileşmede, gerek ulaşımda, gerek ekonomide ve gerek her türlü kalkınmalarda dünya ülkelerine parmak ısırtan bu iktidarın liderlerinin, heykelleri dikilirdi.

80 Senede yapılamayan hızlı kalkınma, sanayileşme, dış borçların ve batan 24 bankanın borçlarının ödenmesi, İsrail’den alınan insansız hava araçlarının ve ABD’den alınan askeri araçların kendi ülkemizde yapılmaya başlaması, bu Yahudi ve Mason lobilerini çok ürküttü. Ülkemizi kıskanan diğer ülkeler de akıbetlerinden endişe etmeye başladıklarından, her türlü kalkınma hamlelerimize karşı yekvücut oldular. Paralel medyamız (!) da o kuyruk acıları nedeniyle, maalesef Âhiretlerini hebâ bahasına ihanet ederek, bu ŞER cephesine katıldılar.

Masum halkımız ise neticede insandır ve elbette yanılabiliyor. Şer ittifakın maksatlı yayınlarına ve sahte vaatlere inanabiliyor. Hükümet aleyhine çarpıtılmış haberlere de bu şer ittifakı fark etmediklerinden, maalesef inanmaya başladılar. Şer ittifakın; içinde bulunduğumuz “gemiyi batırmak ve ganimeti paylaşmak” hasretinde olduklarını, maalesef pek fark edemediler. Bu şer ittifakın en çok istediğinin, GÜÇSÜZ İKTİDARLAR olduğunu, güçsüz iktidarlara ve koalisyonlara her istediklerini yaptıracaklarını düşünemediler. Örnek: http://superhaber.tv/gizli-basbakan-aydin-dogan-ciller-ile-hukumet-pazarligini-boyle-yapti-parisli-cem-uzan-kelkitliyi

İSTİKRARIN, güçlülüğün ve huzurun değerini pek bilemediler. Bu iktidarı düşürünce, başka bir güçlü iktidarın asla olamayacağını bile hesaplayamadılar. Küçük partilere oy vermenin de bu İÇ ve DIŞ şer ittifakın işine yaradığına, maalesef göremediler veya KÖR baktırıldılar. Çok NET söylüyorum: Bizzat bana önceki seçimlerde chp teşkilât üyeleri geldiler ve benim bilinçli ve kararlı olduğumu bildikleri için “senden chp’ye oy istemiyoruz, fakat sana saadet yakışır” beni diye ikna etmeye çalıştılar. Pek tabiidir ki gereken cevabı aldılar. Ancak SP’li kardeşlerin maalesef fark edemedikleri tuzağı ve benim vurgulamak istediğim önemli vartayı siz fark ettiniz, değil mi?...

Neticede de işte böyle, “yeniden seçim yapılmadan içinden çıkılamaz” bir tablo ortaya çıktı.

Vebâli olan aynı hatalara tekrar düşülmemesi için bugün, olayların bütününe objektif bakmak zorundayız. Bu nedenlerle bu ciddi araştırmaları yaptık ve sizlere arz ettik…

Bir Vecîze: ..Bîtarâfâne muhakeme ise; taraf-ı muhalifi iltizâmdır, bîtaraflık değildir. (15.Sözün zeyli.) Anlamı: Tarafsız davranmak ise; muhalifi, düşmanı veya rakibi kayırmaktır, o tarafı da tutmaktır, tarafsızlık değildir… Vesselâm…

 

Yazarın Yazıları