A. Raif ÖZTÜRK
  • 12/12/2016 Son günceleme: 12/12/2016 14:03
  • 4.413

Haftalık yazılarımda son üç haftamızı, özellikle art niyetlerle devrilmeye çalışılan ulvî ve kudsî çamları, düzeltme gayretlerimizle geçirdik. Tevhid içerikli ve maneviyat ağırlıklı yazılarımızı aksatmamızın sebebi ise “bir kötülük gördüğünüzde elinizle veya dilinizle düzeltmeye çalışın. Bu mümkün değil ise kalbinizle buğz edin!” Hadîs-i Şerîfidir. Bu günkü yazımız da maalesef bu minval üzere olacak, şöyle ki:.

2016 Aralık ayı başlarında, Halk TV ana haber bültenindeki spikerin “..OKUDUĞUNUZ ZAMAN KANINIZ DONUYOR…”..uyarısıyla başlayan bir haberini pürdikkat dinleyenler, âdeta şok oldular ve şaşkına döndüler. O ‘kan donduran’ uyarısına göre “acaba yeni bir Özgecan olayı” veya “baltayla doğranan bir masumun haberi mi var sırada?” ..diye endişelenildi. Oysa bu haberi izleyen her aklıselimin “yûuuh be, hâlâ mı bu kafadasınız?” ..diye hopladığını tahmin etmek, hiç te zor değil. Bana tam hak vermeniz ve hiç abartmadığımı görmeniz için, yazımın sonuna bu haberin linkini de sundum…

Kan donduran (!) o olay şuymuş: İzmir’de devlet hasta hanelerinden bazılarında, hasta ve hasta yakınlarına moral vermek, teselli etmek ve manevi destek amaçlı hazırlanmış olan broşürlerin, Kur’ândan ve Risale-i Nurdan alınmış Said Nursi imzalı pasajlar olmasıymış.

İşte kan donduran (!) diye sunulan o mesajlar: “Eğer hastalık güzel bir şey olmasaydı, Hâlik-ı Rahîm (çok merhametli olan Yüce Yaratıcı) hastalıkları en sevdiği ibâdına (yani kullarına ve peygamberlerine) vermezdi” ifadesiymiş…

İkincisi; “..bebek olarak ölenlerin, (günahsız oldukları için) ferahlı ve saadetli bir saraya (yani Cennete) gidecekleri” müjdesiymiş.

Üçüncüsü: “Eğer bu hastalık senin başında, elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin ve midendeki sağlık lezzetini, bu zevkli ni’meti İlâhiyeyi hissedip, şükreder miydin?” ..hatırlatmasıymış.

Kan donduran (!) olayın dördüncüsü: “Hastalık, sabun gibidir, günahların kirlerini yıkar ve temizler” müjdeli Hadîs-i Şerifiymiş. (25. Lema, 8. Deva)

Beşincisi ise: “Bebek ölümlerinde, bebekler sabî ve günahsız oldukları için Cennete gideceklerinden, anne babalarına da şefaatçi olabileceğine ve Cennete gitmelerine vesile olabilecekleri”…& “Ölen bebekler hakkında O verdi, O aldı, diye teselli olmalı ve sabretmeli”  şeklindeki tesellileri ve müjdeleriymiş…

Bu açıdan bakıldığında da “hastalıklara üzülmemek gerektiği, kısacık dünya hayatındaki sıkıntılara mukabil, EBEDÎ Âhiret hayatımızda Cennetler kazandırdığı için, bazı hastalıkların defîne hükmünde olduğu” vurgulanıyor olmasıymış.

En acı tarafı da: Üstelik de bunlar, Sağlık bakanlığının, sağlık alanlarındaki “GERİCİLEŞTİRME ve siyasallaştırma” politikalarıymış! Vurgulama böyle...

·        Şu zihniyeti görüyor musunuz? Esas kan donduran olay; Kur’an’dan ve Hadîs-i Şeriflerden süzülen böyle müjdeleri “kan donduran bir haber” gibi sunmaya çalışan bir zihniyetin fosillerinin, hâlâ var olması değil midir?...

Üstelik de Manisalı ve İzmirli birkaç fedakâr kişilerin bu broşürleri dağıtmalarını, sanki “hükümetin, gericileştirme ve siyasallaştırma politikaları” olarak lanse etmek, iftiranın ve yalancılığın dik alâsı değil de nedir? Oysa, Batı hasta hanelerinde uzun yıllardan beri, görevli papazlar tarafından bu çalışmalar uygulanıyor. Bunlar bu güzide halkı hâlâ her söylenilene inanan saf kimseler mi zannediyorlar acaba? Çok yazık!...

Herkesin malumudur ki, hastalara yapılan manevî teselliler en kuvvetli ilaçtan daha tesirlidir. Yüzbinlerce örnekten bir tanesi de benim. Karaciğer nakli ve açık kalp ameliyatları olduktan sonra bu konuda “Derim bana, DERMEN İMİŞ” adlı bir kitap da yazmıştım. İlk iki baskısı da bitti, yeni baskı hazırlanıyor. Bu kitabımın sonuna bu “Hastalar Risalesini” de eklemiştim. O hastalar risalesinin bana tam teselli oluşuna, doktorlarım da şahit olmuşlardı. Şöyle ki:  

Bana da tedbiren anti depresyon ilaç verilmişti. Başucumda bu “Hastalar Risalesini” gören doktorlarım, “..daha önce bu kitabı okuduğunu görseydik, sana anti depresyon vermezdik” itirafında bulundular. Çünkü o eser, gerçekten her nevi hastalara tam teselli oluyor, anti depresyona ihtiyaç bırakmıyor, hatta hastalığı bile sevdiriyor…

Hastalara geçmiş olsun adına ve teselli vermek için yazıldığı herkesçe bilinen ve dünyada emsali olmayan öyle bir eserin, cümlelerini tenkide çabalayan Halk tv, Bakara ve Şuara sûrelerinden birer ayetle başlayıp, bu ayetlerin mealindeki pek çok ayet-i kerimelerin tefsiri sadedinde yazılan Hastalar Risalesi’nin bazı ibarelerini, maalesef diline dolamış. Kur’ânda ve Hastalar risalesinde geçen İlâhî ve Uhrevî müjdeleri, güya “ölen çocuklara üzülmek yanlış” demekmiş, gibi yanlış yorumlarla konuyu saptırmaya çalışmışlar.

Bir başka açıdan da lokal bir çalışmayı, sanki Sağlık bakanlığının ve de hükumetin, sağlık alanlarındaki “GERİCİLEŞTİRME ve siyasallaştırma” politikalarıymış gibi göstermesi, tam bir hezeyandır ve halkı yanıltmadır!...

Bu cahilce ve art niyetli saptırmalar da inşallah o dünyaca ünlü güzide eserlerin, çok daha iyi tanıtılmasına ve bir zihniyetin gölgesinde kalıp ulaşılamayan nesillere de ulaşmasına vesile olacaktır. Bu genç nesil de kendilerinin, kimler tarafından, nelerle, nasıl ve hangi maksatlarla uyutulduklarını çok daha net görecektir...

İşte o kan donduran (!) Haberin LİNKİ TIKLAYIN İZLEYİN:

3 Dakikalık o videoyu mutlaka izleyiniz…

Yazarın Yazıları