Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Okçular tepesini terk edenlerin, vay haline

Öncelikle genç nesle veya bu ibretlik ve ÎMAN-KÜFÜR savaşında, sadece bir ihmal yüzünden mağlubiyete sebep olan kişileri unutanlara, OKÇULAR TEPESİ olayını hatırlatmakta fayda var. Sonra da ‘günümüzdeki okçular tepesini’ terk edenleri, kolayca tespit edeceğiz, inşallah.

Tarih 23 Mart 625. Hicret'in 3. Yılında Mekke'deki Ebu Süfyan'ın ordusu ile Medine'deki Müslümanlar arasında, Uhud dağının eteklerinde vuku bulmuştur.

Efendimiz (sav) üç bin kişilik Mekke ordusunun Medîne’ye doğru geldiğini haber alınca Sahâbe ile istişare ederek, Medine’nin dışında düşmanı karşılamak üzere harekete geçmişti. Uhud Dağı’nın eteklerine gelince ve düşmanın Uhud dağının ön tarafına doğru konuşlandıklarını görünce, Efendimiz (sav) de en uygun bir şekilde askerlerini yerleştirmiş. Stratejik bir konumu olan Ayneyn geçidine ise Abdullah b. Cübeyr komutasında elli kişilik okçuları görevlendirmiş ve onlara şöyle talimat vermişti: “Ne şart ve durum olursa olsun asla burayı terk etmeyeceksiniz. Bizlerin cesetlerinin yaban kuşlar (akbabalar) tarafından parçalandığını görseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız.” (Bk: A.b.Hanbel, el-Müsned, c.4, s.293)

Çok açık bir talimat ile Efendimiz (sav) onları uyarmış, bir yönü ile savaşın neticesinin o tepenin korunmasından geçtiğini, onlara beyan etmişti.

Bir müddet sonra savaş başlamış ve daha savaşın başında Müslümanlar, Mekke ordusunu darmadağın etmişlerdi. Mekkeliler neleri varsa hepsini o meydana bırakıp kaçmaya başlamış, Müslümanlar da arkalarından onların geriye bıraktıkları ganimetleri toplama işine girişmişlerdi.

İşte tam o sırada, Ayneyn tepesinden savaş meydanındaki bu gelişmeleri seyreden okçu Sahabelerden bazıları: Bu iş tamam, savaş bizim lehimize bitti!” diyerek, (Kaynak: İbn Kesir, el-Bidaye, c. 4, s. 25) Hz. Peygamber’in (sav) talimatını unutarak, meydana inip ganimet toplama hevesine kapılmışlar. Abdullah b. Cübeyr, askerlerin bazılarında bu paniği görünce onları uyarmış ama çok fazla etkili olamamıştı. Orada bulunan 50 okçudan 40’ı tepeden aşağıya inmiş, ganimetleri toplamaya başlamışlardı.

O âna kadar tepeyi gözetleyen ve o tepe ve geçit korunduğu müddetçe, İslâm ordusuna arkadan saldırılamayacağını bilen Mekkelilerin süvari birliğinin komutanları, süvarileriyle o tepeye doğru hücuma geçiyorlar. Geriye kalan o on sadık okçuları kolayca şehit ediyorlar. Böylece Müslümanlar, o kırk okçunun bir anlık menfaat tercihleri yüzünden arkadan kuşatılıyordu.

O anlarda kaçmakta olan Mekkeliler, bu durumu görünce toparlanıyor, geriye dönerek saldırıya geçiyorlar. Böylelikle İslâm askerleri iki ateş arasında kalarak çok ciddî sıkıntılarla şehit ediliyordu. Neticede, içlerinde Hz. Hamza, Hz. Mus’ab, Abdullah b. Cahş, Sa’d b. Rebî olmak üzere Sahabe’nin büyüklerinden tam yetmiş kişi şehit oluyor. Başta Efendimiz (sav) olmak üzere, yaralanmayan kalmıyordu. Böylelikle Uhud savaşı, okçuların yerlerini terk etmeleri sonucunda çok ağır bir bedel ödenerek nihâyete eriyordu…

  • Kıyamete kadar ibretle alınacak olan, okçular tepesi olayının özeti işte böyle.

İbret alınmadığı takdirde Tarih tekerrür ettiğine göre, mutlaka bilmeliyiz ki; ne Uhudlar bitecek, ne de Okçular Tepesi. Kıyamete kadar sınavımız devam edecek…

İbret alıp, bugünkü sınav alanlarını iyi tespit etmek ve sadâkatle oraları korumak, bizi de Uhudların mağlûbu değil, mutlak galibi yapacaktır. Mademki gerçek böyle, ibret ve tedbir için bu tecrübeyi, şimdi de günümüze uyarlayalım.

Elbette bu okçular tepesi ile vurgulanan nöbet yerleri, her asırda farklı farklı olduğu halde günümüzde de pek çoktur. Biz bugün en güncel olan tepe mesabesindeki ve normal bir seçim zannedildiği halde, ÎMAN-KÜFÜR mücadelesi haline getirildiği çok net görülen, 24 Haziran seçimlerinden bahsedeceğiz.

Hiç şüphe yok ki, 24 Haziran seçimlerinin bugünkü muhafazakâr bir iktidarın kaybetmesi için, İÇ ve DIŞ tüm ŞER GÜÇLER alenen ittifak etmişler. Dışarıdan; Müttefik haçlı dost(!)larımız bile, bu iktidarın düşürülmesi için adeta seferber olmuşlar.

İçeriden; PKK, PYD, HDP, CHP, FETÖ ve daha aklınıza gelen ne kadar terör örgütü veya yandaşları varsa, hepsi de bu güçlü iktidarı çökertmeye azmetmişler.

Tüm dünya sathındaki Ümmet-i Muhammed’in (SAV) duası ve tüm mazlumların umudu olan bu iktidar ise CUMHUR İTTİFAKI olarak, 24 Hazirana konuşlanmışlar.

Ülkemiz çapındaki her Mümin ve her Müslüman’ın, hiç tereddüt etmeden Cumhur İttifakında kenetlenmesi halinde, en az %70’lik mutlak galibiyet çok net görülüyor.

Ancak, şer cepheden de olsa 3-5 milletvekili kapmayı ganimet gören ve İslam adına faaliyet gösteren bir parti, maalesef bulunması gereken cepheyi (tepeyi) terk etmiş durumdalar.

15 Temmuz’da 252 masum halkı öldüren, 2900 kişiyi de sakat bırakan FETÖ olayının ABD’den yönetildiğini hâlâ idrak edememiş, bir takım gafil Müslümanlar da maalesef bulunması gereken cepheyi (tepeyi) terk etmiş durumdadırlar.

Bunların hem düşmanı hafife alma gafletleri ve 3-5 milletvekili kapmayı ganimet görmeleri, okçular cephesini (tepesini) boş veya zayıf bırakabilir endişemiz var.

Şayet bunların yüzünden tüm İslâm âlemi ve dünya mazlumları hayal kırıklığına uğrayıp, tüm iç ve dış şer güçler sevindirilirse, bütün vebal; Müslüman ve Mümin oldukları halde, Ümmet-i Muhammedin ve tüm mazlumların ümidi olan Cumhur İttifakını terk edenlerin olacaktır. Çünkü İlâhi emirler çok net ve kesindir:

“Çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp zaafa düşersiniz, gücünüz gider.” (Enfal suresi, 46.)

-"Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âli İmran suresi, 105.) 

Ne mutlu bu gerçekleri fark ve idrak edenlere…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER