Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 16/07/2018 Son günceleme: 16/07/2018 15:18
  • 11.637

Millet ve devlet olarak maddi anlamda zor günler geçirdiğimiz aşikâr.

Daha da kötüsü manevi olarak da maalesef pekiyi bir noktaya gittiğimiz söylenemez. Yine de her şeye rağmen ümit varız. Geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak milyonlarca genç nüfusumuz var.

Ancak bizim için büyük bir zenginlik ve güç kaynağı olabilecek bu kaynağı gerektiği gibi eğitip donatmamız gerekiyor. Bugün kanaat önderi yahut evlatlarımızı yetiştirecek diye teslim ettiklerimizin yaptıklarına bakınca, bu nesillerimizi kim yetiştirecek diye sormadan edemiyor insan.

Şüphesiz iyi örnekler de yok değil. Kendini Türk Milletine adamış, bu uğurda nice eserler vermiş, nice değerler yetiştirmiş kıymetli insanlar da geldi geçti aramızdan. Kuşkusuz bizim için bu isimlerin belki de en önemlisi, geçtiğimiz aylarda ebediyete yolcu ettiğimiz değerli fikir adamı Mehmet Niyazi Özdemir Hocamızdı.

Bizim gibi okumayı, araştırmayı sevmeyen nesiller için en önemli eğitim kaynağı şüphesiz sohbettir. Mehmet Niyazi hoca gibi münevverlerimiz ziyade olsaydı şüphesiz gençliğimiz bu halden daha iyi olurdu. Sözün burasında hocamıza ve milletimize hizmet eden tüm geçmişlerimize rahmet dilerken yazımı Niyazi Hoca'dan dinlediğimiz Oğuz Amca'nın hazin hikâyesi ile bitirmek istedim. Ruhları şad olsun...

Erzincan'ın Kemah İlçesinin Oğuz köyünden olan Oğuz Amca, Seddulbahir cephesinde 26. Alayın 3. Tabur 1. Bölüktedir. 44 yaşında olan Oğuz Amca'nın İki oğlu Akif ve Hasan ise Sarıkamış cephesinde askerlik yapmaktadırlar. Oğuz Amca'nın 16 yaşında bir oğlu ve 4 yaşında bir de kızı vardır. Güzel sesli Mustafa köyde düğünlerde türküler söyler, Oğuz Amca'nın da en büyük korkusu oğlunun 17 yaşına basması ve askere alınmasıdır.

Nitekim askerlik yaşına giren Mustafa Keşan'da temel eğitimlerini alır ve Arıburnu cephesinde bulunan 27. Alaya gönderilir. Baba oğulun arasında 25 km vardır ama savaşın yoğunluğundan birbirlerini görme fırsatları olmaz.

8 Ağustos 1915'te General Stanford komutasındaki yeni kuvvetler Anafartalar'dan çıkarma yaparlar. Anafartalar cephesi yarılmasın diye Arıburnu'na Seddulbahir'den kaydırma yapılır. Oğuz Amca ile oğlu Mustafa aynı cepheye gelmişlerdir ama savaşın şiddetinden yine buluşamazlar.

18 Ekim 1915 günü çok şiddetli çatışmalar olur, çok şiddetli de bir yağmur yağar. Akşama doğru yağmurun da savaşında şiddeti biraz azalınca İsmailoğlu Tepesinden yanık bir türkü duyulur. "Ela gözlüm ben bu elden gidersem" diye başlar...

Karşı cephede bulunan Anzak Yüzbaşı Walter der ki: Ben ömrümde böyle güzel bir ses duymadım. Tetiği bıraktım, kendimi bu sese verdim. Bizim tarafımızdaki Alman Binbaşı Bülman der ki: Ben ömrümde böyle bir ses duymadım. Yine bizim askerimizden Tıbbiyeli Kastamonulu Yusuf bu anı şu sözlerle anlatır: "Bu ses beni balçıktan aldı, Kastamonu'ya anamın dizi dibine götürdü. Ben anamın şefkat dolu bakışlarını ararken önümdeki balçıkta yuvarlanan Oğuz Amca hem ağlıyor hem de " Ya Rabbi bana sesini duyurdun, inşallah yüzünü de gösterirsin" diye dua ediyordu.

Burada da oğlunu göremez Oğuz Amca ve aradan iki ay daha geçer. 18 Aralık 1915'te karlı bir günde Oğuz Amca'nın mangası makineli taramasına yakalanır. Yaralanan Oğuz Amca sallarla Eceabat'a getirilir. Büyük bir salonun yanlarında ameliyathaneler doktorlar cepheden devamlı gelen yaralılara yetişmeye çalışırlar. Ameliyathane önlerinde kuyruklar vardır. Akşamdan çok kan kaybeden Oğuz Amca, ayakta durmaya dayanamaz diye beş dakika önce vefat eden bir Mehmetçiğin kanlı yatağına götürülürken, bu kuyrukların birinde oğlu Mustafa'yı duruşundan tanır.

Duruşundan tanır çünkü bir şarapnel parçası Mustafa'nın yüzünü alıp götürmüş geriye sadece gözleri kalmıştır. O anda Mustafa da babasını sıhhiyenin kollarında görür, babam beni böyle görüp de üzülmesin diye sırtını döner. Oğlunu tanıyan Oğuz Amca da görmezden gelir, oğlu onu tanıyıp üzüldüğünü anlamasın diye yüzünü çevirir. Biraz sonra yatağına yatırılan Oğuz Amca derin bir Ah ile çarşafla yüzünü kapatırken  “Mustafamm” dediği anda, Mustafa'da babasının ahini duymuş gibi bulunduğu yerde ruhunu Yaratana teslim eder...

 

Yazarın Yazıları