“Aylardan beri;
”
30 Mart 2014 Seçimleri için canhıraş faaliyetleri gözledikçe, gayri ihtiyari olarak“acaba bunların hangisi, neler kazanacak ki bu kadar efor ve para harcıyorlar?” diye düşündüm, durdum. Bu, hak-hukuk demeden yapılan ölesiye faaliyetlerin, tüm ülke çapında yapıldığını düşündükçe, milyonlarca kişinin bu canhıraş yarış için milyarlarca lirasını, hatta âdeta kendilerini ve birçoğunun ahlâkî değerlerini bile yitirdiklerini de gördük.
“Acaba, bu yarışın sonrasında kaybettikleri, para, zaman, ahlâki değerler, v.s. o 5 yılın içinde kazanacaklarına değecek miydi?”… Bunları düşünürken, aklıma her birimizin, çok daha önemli bir yarışın içinde olduğumuz takılı verdi. Üstelik de aklıma takılan bu önemli yarışın, tekrarı da yok. Daha da önemlisi, kaybedildiğinde asla telafisi de yok. Yani, neticesi TAM BİR FELÂKETTİR…
Bu çok önemli yarış; ŞU DÜNYA MİSAFİRHANESİNDEKİ SINAVIMIZDIR ve her birimiz bu sınavla ilgili çok ciddi bir SEÇİM yapmak zorundayız.
Bu seçimdeki yanlış bir tercih, kesinlikle TAM BİR FELÂKETTİR. Çünkü; 30 Mart seçimlerindeki yanlış tercih, sadece 5 yılımızı mahvedebilir. Bu dünya sınavımız hakkındaki seçimde yanlış bir tercih ise 100 yılımızı değil, yüz milyon değil, yüz trilyon da değil, EBEDÎ BİR HAYATIMIZI CEHENNEME ÇEVİREBİLİR…
Sadece Mülk suresinin 2. Âyetine baktığımız zaman bile, bu yarışı çok net görüyoruz. Bakınız:“Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını denemek (sınamak) için, ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O azîzdir, gafurdur” (O Allah c.c. üstün kudret sahibidir, affı ve mağfireti boldur). Prof.Dr. Suat Yıldırım mealinden.
Ve, Zâriyat Suresi 56. Âyet: Ben cinleri ve insanları (başka bir maksatla değil) sırf Beni tanıyıp, yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım…
Görüldüğü bibi; Yaratılış maksadımız ve şu dünyaya gönderiliş sebebimiz ÇOK NET, değil mi? İşte bu ağır ve çok önemli bir konuya girmeden önce, konumuzla ilgili bir fıkrayı arz edeceğim. Tâ ki maksat kolayca anlaşılsın.
{Bizim Temel ilk defa İstanbul’a gelmiştir. İstanbullu akrabası onu gezdirirken, senede bir defa yapılan AVRASYA koşusuna rastlarlar. Temel bu kadar kalabalığın aynı anda koştuğunu ilk defa görünce çok şaşırır ve sorar. “Ha uşağum, ha pu pinlerce kişi niçin koşâyi?” Akrabası cevap verir. “Birinciye şu kadar para ve diğer ilk dokuz kişiye de çeşitli hediyeler verilecek”. Temel bir süre sessiz kalır ve sonra hayretle şu soruyu patlatır: “Tamam oni anladuk da, o on kişiden başka şu binlerce kişi niçin koşâyi?”… J }…
Evet, dostlar. Gerek seçim yarışları, gerekse diğer tüm yarış ve sınavlar, kazananları belli olmadan başlar. Yani kazananlar, efor ve kabiliyetlerine göre yarıştan yarış sonrası belirlenir. Fıkradaki gibi takılma noktamız yanlış olmamalıdır ve takılmamız yani odaklanmamız gerekenler şunlar olmalıdır.
Bu dünyevî yarışlara, kendi tercihlerimizle katılırız veya katılmayız. İllâ ilgilenmek zorunda da değiliz. Fakat; şu dünya misafirhanesindeki sınav yarışında ise bizim hiçbir tercih hakkımız yok. Kendimizi, hasbelbeşer bu sınavın ve yarışın içinde buluverdik. Bizlere, akla hayale gelmeyecek kadar muhteşem mükâfatlar vermeyi murad eden Yüce Yaratıcımız, bununmutlaka farkında olmamız için de, tüm insanlara AKIL verilmiştir. Artı olarak; O Yüce Rabbimiz tarafından, her dönemde kitaplar veya suhuflar gönderilmiş.
Bu sınavı illâ kazanalım diye bu kitapları bizlere açıklayıcı Rasüller görevlendirilmiş. Son Nebîden sonra da tökezlemeyelim diye, her yüz senede bir Din müceddidi İslâm âlimlerigönderilmiştir. Hangi meslekte olursak olalım, işte bu hakikatlerin mutlaka bilincinde olmak ve bu gerçeklere göre hareket etmek zorundayız. İhmal veya gaflet, bu sınavı ve yarışı kaybetmeye sebep olacağından, bu ihmal her birimiz için tam bir felâkettir. Bu gerçeklere inanmamak, ölüme, haşre, kabir ve berzaha, sırat ve Mahkeme-i Kübrâ’ya asla engel değil, EBEDÎ CENNETLERE ve SAADETLERE ENGELDİR.
İşte bu nedenlerle, bu günden sonraki yazılarımız ve sohbetlerimiz, bu önemli çerçeve içinde olacak…(Son birkaç haftadır, güzel ülkemize kurulan sinsi tuzaklar içinde girdiği seçim atmosferinde, zorunlu güncel konulara girmemizin sebebini şu video anlatıyor. Kopyalayıp taşınız, durdurarak izleyiniz.)
NOT: Nasıl ki, her işin ve her sınavın pratik ve kolaylaştırılmış metodları var. Meselâ: Hiç Kur’ân okumasını bilmeyen yetişkinler, birkaç aylık dersler ile Kur’ân öğreniyorlar iken, bu gün“hafıza teknikleri ve gurup çalışması” metotlarıyla, sadece YARIM GÜNDE, yani on (10) saatte öğreniyorlar. (Bendeniz, bu konuda yetişmiş uzman eğitimcilerden biriyim ve ülkemin her yerine giderek bu eğitimi yetişkinlere vermekteyim.) ..İşte aynen bunun gibi; yukarıda arz edilen ÇOK ÖNEMLİ SINAVI kazanmanın da, daha az efor ile çok daha emniyetli ve bire 10, 30, 70, 100 kat, hatta bin kat avantajlar ve kazançlar sağlayan metodları da var. Bu metod ve prensipler, şu fitne asrımıza özel donanımlarla görevlendirilmiş olan Bediüzzaman Hz.’nin, bizlere sunduğu RİSALE-İ NUR eserleridir. Ülkemizin her semtinde, bu eserlerin okunarak uygulandığı Nur Terapiler, yani SOHBET mahalleridir. Vesselâm…
YORUMLAR