“Çin Seddi, Taç Mahal, Keops Piramidi v.d. sayılanlardan başka, fark edemediğimiz şu 7 hârikayı okuyunca önce çok şaşıracaksınız
”
Fakat sonuna kadar dikkatlice inceledikten sonra“gerçekten de bunların her biri, bilinenlerden binlerce kat daha hârikaymış”diyeceksiniz.
Bu bin kat daha ilginç olan hârikalar; görmek, duymak, tatmak, koklamak, dokunarak anlamak, akıl ve hâfızadır. İncelemeye, birincisinden başlayalım…
GÖRMEK: Charles R. Darwin gözü inceledikten sonra “Gözün işleyişini düşünmek, beni bu teorimden soğuttu. Teorimin çürüdüğünü hissediyorum” dediği meşhurdur. Ki o yılların (1809-1882) teknolojiyle gözü ne kadar inceleyebilmiş olduğunu siz tasavvur ediniz. Kâinattaki tüm güzellikler, şekiller, teknolojik gelişmeler, renkler v.s. hep GÖRMEK sayesinde bir anlam kazanıyor. Gözler olmasaydı başkalarının gözlerinin ve görmenin ne demek olduğunu bile bilemezdik. Gözler milyonlarca canlılarda, her birinin hayat tarzlarına, yaşadıkları çevrelerine ve görevlerine tamamen uyumlu bir şekil, biçim ve kabiliyette yaratılmıştır.
Tüm gözlerdeki tasarım, san’ât ve işleyişi öylesine hârika ve öyle büyük bir mucizedir ki birkaç dakikalık ciddi bir tefekkür ile O Yüce Yaratıcıyı fark ve idrak etmemek, hatta ALLAHÜEKBER (Allahım sen ne kadar da büyüksün) dememek mümkün değildir. Buna rağmen biz bugün, gözün bu tasarım, san’ât ve işleyişinden sadece milyonda biri olan, retinaya düşen bir anlık görüntünün, saniyenin onda biri kadar kısacık bir zamanda, beynin görme lobuna iletişiminin de, sadece yarım milimetrelik ilerleyişini hatırlatacağız.
Retina bölgesine düşen bir görüntü; optik sinirler tarafından karşılanır. Buradaki binlerce sinir hücrelerinden her biri, kendine düşen bir şekil parçasını, bir sonraki sinir hücresine iletmekle görevlidir. Beynin, gözden 14-15 cm. uzaklıktaki görme lobuna saniyenin onda biri kadar bir zamanda ulaştırılan bu görüntü, net bir biçimde bir araya toplanır. Sonra önceden hafızada depolanmış olan görüntülerle karşılaştırılır.
Tanımlanırsa eğer, (meselâ elimizdeki kaleme baktık) kararlarımıza göre diğer organlarımıza talimatlar gönderilerek kalem ele alınır ve yazı yazmaya başlanır. İşte biz şimdi, bu operasyonların sadece bir parçası olan “kaleme bakma” görüntüsünün, retinadaki ilk sinir hücresinden, sadece bir sonraki sinir hücresine nakil edilişine odaklanacağız.
Sinir hücrelerinin dışında da görüntü, ses v.d. iletileri, elektrik akımına dönüştüren, NÖRON adı verilen hücreler vardır. Nöron hücrelerinin asıl görevi, komşu nörondan aldığı sinyali,görüntü parçasını (yani iletiyi) bir başka nörona veya hedef hücreye iletmektir. Ancak, bu çok hassas iş nasıl başarılacak?…
Nöronların algıladıkları görüntü, ses, koku, tad veya can acısı gibi iletiler, her nöron hücresi arasındaki “synapse deft” adı verilen boşluklardan nasıl geçecektir? Bu iletinin kopmaması ve bozulmaması için, çok ciddi bir teknik çözümler gerektirmektedir… Şekil-2. Sinir hücresi ve snaptic cleft.
İletilen duyu, yani görüntünün bir parçası, her hücre arasındaki bu sinaptik boşluklardan geçebilmesi için, elektriksel özelliğini yitirmesi kaçınılmazdır. Görüntü, bir nevi kimyevî reaksiyonla, bir başka şekil alır ve bu kimyasal iletişimle o boşluktan geçer. Bitişik hücreye geçince de, tekrar elektrik akımı (!) şekline dönüşür. Duyu organı (göz, kulak, burun v.s.) ile ilgili beyin lobuna kadar, MİLYARLARCA nöron ve sinaptik boşluk olduğundan, milyarlarca kez (elektrik akımı ve kimyevî reaksiyon gibi) değişikliğe uğrar…
-
Bu arada da ileti, yani görüntü, netliğinden hiçbir şey kaybetmez!…
-
(Ek bilgi: Bu sinaptik boşluklar, aslında bir nevî sigortadır… Şâyet o boşluklar olmasaydı, beyin ve omurilik sinirleri elektrik akımından zarar görüp, kısa zamanda yanarak tahrip olacaktı. Bkz. The Inner Life of Neurons. C.D.Franco-M.Cricurel)
Bu İLETİŞİM olayı, 7 harikadan olan 5 duyumuzdaki faaliyetlerin gerçekleşmesi için de aynen işletilmektedir. Ayrıca düşüncelerimizin, reflekslerimizin, hafızadan bilgi alma ve kopyalamaların, kaslarımıza verdiğimiz emirlerin uygulanması için de aynı şekilde işletilmektedir. Şimdi; Herhangi birimiz, her bir saniyenin onda biri kadar kısacık bir zamanda gerçekleşen, bu esrarengiz faaliyetlerin hangisine müdahale edebiliyoruz?
-
Biz müdahale edemediğimize göre, acaba bu esrarengiz faaliyetler, akılsız, şuursuz, birbirilerini tanımayan, kör, sağır hücreler tarafından mı icra ediliyor?
-
Bu da asla mümkün olmadığına göre, her saniye hatta her ÂN, bizimle sürekli ilgilenen ve bu hârika faaliyetleri aksatmadan devam ettiren bir güç, Kudret, İlim, Rahmet sahibi olan Yüce Allahtan c.c. başka bir güç olabilir mi?
-
Bizimle, her birimizin her bir hücresiyle bu kadar yakından ilgilen bir Kudret EN ÇOK sevilmez mi? Onu c.c., hakkıyla ve lâyıkıyla sevebilmek için, Onu c.c. ESMÂ ve SIFATLARIYLA daha iyi tanımak için azami gayret sarf edilmez mi?
-
Ve, O Yüce Kudrete c.c., her fırsatta SECDE edilmez mi?…
“Ne kadar da az şükrediyormuşuz” değil mi?…
YORUMLAR