Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Onların işi, Benim Dînim gibi…

Şu ilginç haberi okuyunca, inanınız ki çok şaşırdım ve bir yandan nev’imin başarılarına takdir hisleriyle hâz alırken, diğer yandan da çok üzüldüm. Hatta yıllar önce okuduğum, Mehmet Akif Ersoy’un şu sitemine tam hak verdim.

I. Dünya Savaşı yıllarında İstiklâl şairimiz M. Âkif Ersoy, Avrupa’ya seyahate çıkar. Dönüşte; “Avrupa’yı nasıl buldunuz?” ..sorusuna şu ilginç cevabı verir: “Onların dinleri işlerimiz gibi, onları işleri ise bizim dinimiz gibi?” Konunun değerlendirmesine girmeden önce, bugünkü yazımıza konu olan o ilginç haberi okuyalım.

[…“Geri dönüşüm, güneş enerjisi ve daha birçok sürdürülebilir uygulamada tüm ülkelerin başını çeken İsveç, şaka gibi bir sorunla karşı karşıya. Elektrik ve ısınma ihtiyaçlarının büyük kısmını çöplerden elde eden ülkede, ÇÖP BİTTİ…
250.000'in üzerinde evin elektrik ve ısınma ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasından sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Eurostat'ın verilerine göre; İsveç'te bulunan evlerden çıkan çöplerin sadece %1'i çöplüklerde kalıyor. Bu oran, diğer Avrupa ülkelerinde %38 dolaylarındadır. Geri kalan kısım ya geri dönüşüme uğruyor ya da gübre olarak kullanılıyor. İsveç'teki güç santrallerinin büyük bir kısmı çöpleri yakıt olarak kullanıyor. Ancak ülkede çöplerin tükeniyor olması, daha doğrusu yeterince çöp üretilemiyor olması, İsveç'i zora sokuyor.
Bu durum da İsveç'i, komşusu Norveç'ten çöp ithal etmek durumunda bıraktı. Aslında bu yeni bir olay değil. İsveç bir süredir Avrupa'dan, özellikle de Norveç'ten yılda yaklaşık 800.000 ila 850.000 ton çöp ithal etmekteydi. Hem de İsveç, bu ithalattan para da kazanıyor, çünkü Avrupa Standartları dâhilinde çöplerinden kurtulmak isteyen Avrupa ülkeleri, İsveç'in çöplerini alması için para ödemekten çekinmiyor! 9.5 milyon nüfuslu ülkede çıkan atıkların yalnızca %4'ü geri dönüşmez durumda. Geriye kalan bütün çöpler geri dönüşüm ile enerji üretiyor!…”]

Evet, çok ilginç, değil mi? Daha önceki yazılarımda sizlerle; “İsveç otellerindeki lavabolarda, LÜTFEN; TRAŞ OLDUĞUNUZ JİLETİ BU KUTUYA ATARAK, İSVEÇ ÇELİK SANAYİİNE KATKIDA BULUNUNUZ, yazılarını hatırlatarak, israfı önlemeye örnek göstermiştim. Aslında bu tablodan utanmamız lâzım. “Onlar öyle de, acaba bizler niçin böyleyiz?” diye düşünerek, sebeplerini tespit ederek izale etmeliyiz.

İSRAF bizim dinimizde kesinlikle HARAM olduğu halde, sadece bir yıllık ekmek israfımızın 1 trilyon 258 milyon 200 bin lira olduğu Türkiye Fırıncılar Federasyonu tarafından açıklanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise ülkemizde yılda ortalama 1,8 milyar adet ekmek çöpe atılıyor. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), bir ailenin açık bırakılan musluktan yılda 150 ton suyu boşa harcadığını açıkladı. Sadece İstanbul’da ve sadece bir ailenin yıllık israfı bu! 2,5 milyon aile ile çarpınız.

Öte yandan Türkiye'de yıllık ilaç harcaması yaklaşık 15,2 milyar lirayı buluyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerinde, ilaçların yaklaşık yüzde 50'si yanlış ya da gereksiz kullanılıyor veya kutusu bile açılmadan çöpe atıldığı bilgisi yer alıyor. Sadece bir büro elemanı yılda ortalama 81 kilogram kâğıdı çöpe attığı hesaplandığına göre, varın kâğıt israfını siz düşünün. Isınma ve aydınlanmadaki israf boyutu ise yürekler acısı. Ülkemizde tüm alanlardaki israfın boyutunun, 100 Milyar $’ı aştığını ciddi istatistikler söylüyor…

Hangi rakamı ele alırsanız alınız, manzara felâkettir. Yani utanç vericidir. Allahın c.c. bir emrine fiilen İSYAN olduğundan, kıtlığa, yağmursuzluğa ve KARsızlığa bir davetiyedir…

Bu konunun teknik bir izahı daha var. Önceki yazılarımda izah ettiğim için, şimdi sadece hatırlatma yapacağım. Yüce Yaratıcımızın iki türlü Şeriatı vardır. 

Birincisi; Teşrii şeriat: Âlem-i asgar (küçük âlem) olan insanın ef’âl ve ahvâlini (fîil, hal ve hareketlerini) tanzim eden ve sıfat-ı Kelâmdan gelen bildiğimiz şeriattır. Yani Kur’ânın hükümleridir. Riayet etmeyenlere cezaları genellikle Âhirete ertelenir.

İkincisi; Tekvini şeriat: İnsan-ı ekber (büyük insan) olan âlemin (Kâinatın) harekât ve sekenâtını (Kâinatın hareketlerini ve duruşlarını) tanzim eden, sıfat-ı İradeden gelen (Allahın c.c. İrade sıfatından gelen) şeriat-ı kübra-yı fıtriyedir.” (Sözler. 810. sayfa.)Kanun koyucu olan Allahı c.c. dikkate aldığımızda, “tabiat kanunu” adını verdiğimiz şeylerin, birer ‘İlâhî kanun’dan başka bir şey olmadıklarını görüyoruz. Aralarındaki fark ise bu Tekvini şeriat kanunları, akıllı-deli, mü’min-kâfir ayırımı yapmaz. Kimler bilinçli bir şekilde uygular ise faydalarını peşinen dünyada görürler. İşte İsveç’liler de israfı önlüyor, mükâfatını da peşin alıyorlar…

Bu Tekvini şeriat kanunların ödülü peşin olduğu gibi, cezası da peşindir, hemen dünyada görülür. Ticaret, ilim, sanat v.s. kanunları ve prensipleri gibi. Kimler bu prensiplere uyarsa, onlar başarılı olur. Kimler uygulamaz ise başarısız, yoksul ve sefil olur.

İslâm’ın tümünü idrak edemeyen İslâm âlemi, sadece birinci Şeriata önem verip, ikincisini ihmal etmişler. Batı âlemi ise birinciyi ihmal edip, ikincisine önem verdikleri için dünyada üstün başarılara imzalar atıyorlar. İşte bütün mesele bu ve Allahın c.c. kanunları böyle…

Bediüzzaman Hz.‘de İslâm âlemindeki bu ihmal edilmişlikleri tespit ederek, Din ilimleriyle FEN ilimlerinin eşit bir şekilde tahsili hakkında, çok büyük gayretler sarf etmiştir. İslâm âlemi bu müstesna şahsiyeti, daha yeni yeni tanımaya başladığı için, bundan sonra inşallah bu ihmal edilmişliklerden kurtulunacaktır, inşaallah…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER