Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Geçiş Üstünlüğü ve ÜSTÂDLAR…

Çok ilginç ve çok faydalı bulduğum güzellikleri, hem hafızama iyice yerleşmesi için, hem de sizlerin istifadenize sunmak için, sizlerle paylaşmayı âdet edindim.

 

İşte bugün de, çok ilginç ve çok faydalı bulduğum bir anekdotu sizlerle paylaşacağım. Sonra da değerlendirmesini, hep birlikte yapacağız inşallah…

Geçenlerde Aziz Mahmud Hüdâyi Hz.’nin camiinde bir vaaz dinlemiştim.

Vaiz; Dr. Âdem hoca (soyadını hatırlayamadım) vaazını vermek üzere, imam odasından caminin mihrabına, cemaatin çok kalabalık olması sebebiyle, ancak cami imamı H.Mustafa Efe’nin kılavuzluğunda geçebildi. Namaz sonrası da vaazına, bu geçiş zorluğunu anlatarak çok güzel bir girizgâh yaptı. Şöyle ki:

-“Muhterem cemaat-i Müslimîn. Mustafa hocamızın zorluklarla açtığı yolda, onun arkasından mihraba ilerlerken, aklıma şu hakikat geldi. Nasıl ki ben Mustafa hocamı çok yakından takip ettiğim zaman hedefime doğru, kolayca mesafe alıp, arayı biraz açtığım zaman ise izdihamdan yolum hemen kapanıyor ve hemen onun himmetini arıyordum. İşte aynen bunun gibi bizler de, nefsin, şeytanın ve avenelerinin kurduğu tuzaklar arasında ilerlemeye çalışırken, SIRÂT-I MÜSTAKÎM yolunda, mutlaka yolumuzu açacak, yolumuzu aydınlatacak, tökezlediğimiz zaman ise elimizden tutacak müçtehit imamlara ve üstâdlara çok muhtâcız. Aksi halde, özellikle manevi tehlikelerle dolu olan, mayın tarlası gibi tehlikeli şu asrımızda, mahalli maksûdumuza ulaşamayız…”

Vaiz beyefendinin işte bu tespitleri hem çok doğruydu, hem de çok ilginçti.

Bendenizi böylesine sarsan ve ciddi tefekküre sevk eden bu tespiti için öncelikle kendisini tebrik ederek, teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bu geçiş üstünlüğü olanlara takılmaya, İstanbul trafiğinde de çokça rastlıyoruz. Saatlerce ilerleyemediğimiz yoğun bir trafikte, geçiş üstünlüğü olan bir ambulansın veya itfaiyenin açtığı yolda, onların peşlerine takılanların, ne kadar kolay, hızlı ve güvenli mesafe aldıklarını görüyoruz. Bu durumun cevâz yönünü değil de, mutlak netice alınan bir taktik olduğunu nazara vermek istedim…

Bu girizgâhtan sonra, çok önemli bir hakikate geçelim.

Kesin olan bir gerçek var. O da şudur ki:

Her birimize şu ömür sermayemiz; Hâlık’ımızı hakkıyla tanıyıp, sadece O’na ibadet etmek, âhir zaman fitnelerinin, nefsimizin, şeytanın veâvânelerinin çok aldatıcı tuzaklarına düşmeden şu dünya SINAVINI kazanmak, şu kısacık ömür sermayesini bize bahşedenin c.c. Rızasını kazanarak, EBEDÎ SAADETLERE erebilmek için verilmiştir.

Bu gayenin dışındaki her şey, tek kelimeyle teferruattır.

Fakat maalesef bizler işte bu teferruatta boğuluyoruz ve şu çok önemli görevlerimiz konusunda gâfil davranıyoruz. Bu gafletten uyanmamız için, her ne kadar İkaz-ı İlâhi musibetlerine maruz kalsak da, kendimize gelmelerimiz kalıcı olmuyor. 1999 Depremini hatırlayınız. Sabah namazlarında 50-60 kişi olan cami cemaatleri, deprem sabahı Cuma veya Bayram sabahı gibi binlerce kişiyle full ve izdihamlı olmadı mı? Peki, 3-5 gün sonra camilerimiz acaba niçin hemen eski halini aldı? Bunu hiç düşündük mü?…

***

Şimdi burada dikkat ettiğimizde, şu gerçek ile karşılaşıyoruz:

Şu kısacık ömür sermayemizi en güzel kullanan bahtiyar kişilere baktığımızda, her birinin Yüce Peygamberimizin SAV varisleri olan bir kılavuza intisap ettiğini görüyoruz. (Aynen anekdotta olduğu gibi;) Kimisi Bediüzzaman Hz.’ni, kimisiSüleyman efendi Hz’ni, kimisi Mahmud efendi Hz.’ni, kimisi Muhammed Râşid Hz.’ni, v.s. gibi “muâsır kılavuz” olarak seçmişler. Yani onların ilimlerinden, feyizlerinden, envârından, evrâdından, kısacası “geçiş üstünlüklerinden” yararlanıyorlar…

Allah c.c. her birinden, ebeden Razı olsun. Âmin.

Başında bir mürşidi, yani Peygamber SAV vârisi olan üstâdları, çevresinde kendisini uyaracak kardeşleri olmayan kimse ise asıl halini anlayamadan ve yukarıda arz edilen o en önemli gayenin bir çaresine bakamadan, ansızın ölür gider. Sonuçta da;o insan hep ağlar, şeytan ise onun hâline hep güler…

Kur’ân ve Hadislerde de ifadesini bulan “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır”sözü, konumuza tam ışık tutuyor.

İşte bu kimseleri zelzele, sel, fırtına v.s. gibi ilâhi ikazlar bile, 3-5 gün hizaya getirebiliyor. Tekrar şeytanın vesveselerine tav ve tâbî oluveriyorlar…

Bu konudaki İlâhî ikazlardan sadece birkaçını arz ederek, Kurban bayramı tebrikine geçeceğim.

Sa’d suresi, 80-83. A.: “Şeytan, kişi ölene kadar hiç kimseden elini çekmez, ümidini kesmez, Bunun için yemini vardır…”

Zuhruf S. 36.-37. Âyetler: “Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden gafil kalırsa, biz ona bir şeytan musallat ederiz; o şeytan ondan hiç ayrılmaz. Bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar, onlar ise kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar…” (Son cümleye lütfen dikkat! “..kendilerinin doğru yolda sanırlar.”)

İşin acı tarafı da maalesef şu son âyette ifade edilmiş:

Gaflette olan da, şeytanın tuzağının girdabına düşmüş olan da maalesef, kendisinin doğru yolda olduğunu sanıyor, değil mi?…

Kelâmların en güzeli ve en doğrusundan sonra, başka söze ne hâcet?…

***

Mübarek Kurban Bayramınızı, En içten dileklerimle Tebrik ve Tes’îd eder,

Kurbanlarınızın, oruçlarınızın, teşrik tekbirlerinizin, 1000 İhlâslarınızın, Hac ibadetlerinizin ve tüm hayır ve hasenatlarınızın kabulünü,

Yüce Rabbimizden niyâz ederim.(A.R.Ö.)

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER