Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

MISIR, İslâm ülkeleri ve Bediüzzaman Hz.

Tarih boyunca zengin kaynaklarıyla göz kamaştıran Ortadoğu, sürekli savaşlara sahne olmuş.

Bu topraklarda hükümranlıklarını sürdürebilmek için, nice Firavunlar, nice Nemrutlar v.b. gibi zâlimler, nice plânlar ve nice katliamlar yapmışlar. Şu anda o zalimlerin her biri (Hz. Muhammed sav’in ihbarıyla) Cehennem çukurlarında, azaplar içinde Kıyameti beklemektedirler.   

En doğru kaynak olan Kur’an-ı Kerimden (Kasas S.4-38. Â. V.d.) öğrendiğimize göre, o tarihlerde Firavun, gördüğü bir rüya sonrası kâhinlerini topladı ve rüyasının tâbirini istemişti. Kâhinleri ona İsrail oğullarından bir erkek çocuk dünyaya geleceğini ve bu çocuğun kendisinin saltanatını yok edeceğini bildirmişlerdi. Bunun üzerine Firavun, saltanatının selâmeti için, o günden itibaren doğan bütün erkek çocukların, acımasızca katledilmesini emretti ve bu emir tam 5 sene uygulandı. Pek tabiidir ki zalim Firavunun bir hesabı olduğu gibi, şu Kâinatı bir sınav meydanı olarak yaratan Yüce Allahın c.c. da bir hesabı ve planı vardı. (Olayı hepiniz bildiğiniz için kısaca geçiyorum)  Hz. Musa’yı gizlice bir mağarada dünya âlemine göndererek, bir sepet içinde NİL nehrine bırakılmasını vahy etti. Nil’de de bu bebekli sepeti Firavunun eşine bulduran Allah c.c., Kâhinlerin haber verdiği bu çocuğu, sağ salim ve el bebek-gül bebek Firavunun kendi kucağında büyüttü. Sonrasını; yani Firavunun helâkini, Kızıldeniz içinde gark edilişini, Allahın c.c. o cesedi ibret-i âlem için koruyacağını ve gelen nesle göstereceğini bile Yüce Rabbimiz bizlere Kur’ânda bildirmişti. Neticede de Firavunun iki büklüm cesedinin, şu anda Londra’da bir müzede sergilendiğini hepiniz biliyorsunuz. Yani Allahın c.c. hesabı ve planı, her zaman son derece üstün ve galip geldi…

***

Evet, Mısır bugün yine, İslâm düşmanı olan devletlerin çıkarları doğrultusundaki tahriklerle, saltanatlarını sürdürme hesabı yapan Firavun temsilcileri tarafından, alınlarının aklarıyla demokratik bir seçim kazanmış masumlara yapılan katliamlarla kan ağlıyor. Çünkü ilk defaMüslüman Mısır’da, şer güçlerin ittifakıyla yaptırılan darbe sonucu, bilinenin de aksine Hıristiyan da değil, Yahudi olan bir gayrimüslim Adly Mahmud Mansour, devlet başkanlığına getirildi. (Bkz.: http://www.habervaktim.com/yazar/60204/misirin-donme-cumhurbaskani.html)

Aynı şer hesaplar neticesinde Suriye’de de binlerce bebek, çocuk ve diğer masumlar kimyasal silâhlarla şehid ediliyor. Ortadoğu’da ve diğer birkaç İslâm beldelerinde, yine firavun zulmü arş-ı âlâyı titretiyor. İnsan hakları ve demokrasi aldatmacalarıyla ünlü vahşi devletler ise maalesef, ellerini ovuşturarak ve ağızlarını şapırdatarak bu zulmü seyrediyorlar. Yâ İslam devletlerinin süregelen gafletleri nedeniyle veya İlâhî sınav gereği, yüce Yaratıcımız bu zalimlere bir mehil veriyor. O’nun c.c. her dönemde olduğu gibi, yine bir hesabı ve bir planı elbette var ve şu anda işliyor. Fakat nasıl tecelli edeceğini biz şimdilik bilemiyoruz. Ancak zulmün âbâd olmayacağını, zalimlerin yaptıklarının da asla yanlarına kalmayacağını da çok iyi biliyoruz ve O’nun c.c. nusretini dört gözle bekliyoruz…

***

Bugün bizleri; ABD, İsrail, AB ve diğer İslâm düşmanlarının ortaklaşa planları, tuzakları ve Ortadoğu üzerinde oynadıkları SİNSİ oyunları çok şaşırtmıyor.

  •  

Bu, din kardeşlerine ihânete kadar uzanan erozyonun ve bid’a istilâlarının sebepleri ne olursa olsun, bunca ihanete asla bir mazeret olamaz.

·        Koskoca İslâm ülkelerindeki yönetici konumundaki bu zavallı kişilerin, saltanatlarını koruma adına düştükleri bid’adleri, İslâm’dan sapmaları, din kardeşlerine ihanetleri, acımasız Yahudi ve masonlara verdikleri tavizler sebebiyle düştükleri acınacak halleri gördükçe, bu asır için gönderilmesi vaat edilen zâtın önemini düşündüm.

Hani, Allahın c.c. son elçisi ve kâinatın en doğru sözlü insanı SAV şöyle buyurmuştu:

“-Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah, HER YÜZ SENEDE, şu ümmetin dinini bid’atten(dine sonradan karışmış batıl uygulamalardan) ayıracak, yenileyecek (özel donanımlı, ilim sahibi) bir zâtı gönderir.” (Kaynaklar: Sünen-i Ebu Davud, 5/100. Mektubat-ı Rabbani, 1/520. Barla Lahikası, 119.)

“En çok muhtaç olduğumuz şu asırda, acaba her Müslüman bu zâtı tanıyabildi mi?” “Acaba bu ülkeler, bu zâtı tanıdıkları halde, enaniyetlerinden dolayı onu kabullenememelerinin cezalarını ve acılarını mı çekiyorlar?” ..Şeklinde, bazı sorular kafama takıldı…

 

Son yarım asırda yapılan çok ciddi araştırma ve gözlemlerden anlaşıldığına göre, asrın sancılarının reçeteleri ve problemlerinin halli konusunda, bütün okların Bediüzzaman Hz.’ni gösterdiğini, her akl-ı selim müşahede etmeye başladığı, bilinen bir gerçektir.

30 Sene öncesine kadar bu İslâm ülkeleri, LÂİK bir ülkeden İslâm âlimi çıkmasını bahanegöstererek hazmedemiyorlardı. Oysa, o zâtın sunduğu reçeteler, uluslar arası sempozyumlarla, yüze yakın ülkelere tanıtılarak, 50 ayrı lisanda dünya üniversitelerinde de okunmaya başlandı. Hattâ o çok problemli İslam ülkelerin bilim adamlarına “sizler niçin bu hallere düştünüz?” şeklindeki sorularımıza, onlar tek cümleyle “..bizim ülkemizde bir BEDİÜZZAMAN Hz. olmadığı için bu hallere düştük” anlamındaki cevapları çok anlamlı olup, diğer yandan da bu tezimizin bir sağlamasıydı… 

İşte yukarıda arz edilen hatalar zinciri neticesinde düşülen, İslâm âlemindeki bu vahim durumu gören Bediüzzaman Hz.: "Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat, ehl-i İslâm’ın eleminden gelen teellümat (elemler) beni ezdi. Âlem-i İslâm’a indirilen darbelerin en evvel, benim kalbime indiğini hissediyorum."buyuruyordu.

Bu nedenle de kendisine vehbî olarak bahşedilen bu reçetelerin, bir an evvel tüm dünya ülkelerine ulaştırılması için âdetâ çırpınıyordu. “..Karşımda müthiş bir yangın var, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor…” diye haykırıyordu.

İşte bu güçlü sesi, enaniyet sisleri altında yaşayan İslâm ülkeleri duyamadan, İslâm’ın müttefik düşmanları fark edip, asrın bu Peygamber müjdesi olan temsilcisinin üstünü örtmeye çalışıyorlardı. Planlı bir şekilde onu 18 defa öldüresiye zehirlediler. 28 Sene hapislerde ve sürgünlerde örtbas etmeye çalıştılar. Ellerindeki medyayı ve tüm güçleri kullanarak, irtica yaygaralarıyla, onu halktan soğutmaya çalıştılar. Görüldüğü gibi GÜNEŞ balçıkla sıvanamadı. Çok gecikmeli de olsa birçok İslâm ülkeleri de bu İlâhî inayetin farkına vardı. Evet, “acaba; yıllarca nazlanmaların, enaniyetler nedeniyle reddetmelerin ve çok geç kabullenmelerin bedelleri mi ödeniyor?” diye düşünmem işte bundandır… 

Risale-i Nur eğitimi almak için o ülkelerden gelen bir Âlimin itirafı; “..Bir yandan Allah c.c. Nûrunu tamamlayacaktır âyetine bakıyor, diğer yandan da İslâm âleminin düştüğü acıklı duruma bakıyor, ümitsizliğe düşüyordum. Tâ ki şu asrın tefsirlerini okuyup, Bediüzzaman Hz.’ni tanıyıncaya ve bu ekolün uluslar arası hizmetlerini görünceye kadar!…”

***

NOT: Köşe yazısı sınırlarını aşmamak için, Bediüzzaman Hz.’nin bu ulvî reçetelerini ve saadet ve mutluluk prensiplerini, en önemlisi de tüm insanlığı bekleyen çok daha vahim bir felâketten kurtulmanın, en emin ve pratik çarelerini, bir sonraki yazımda arz edeceğim, inşallah… 

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER