Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

MÎRACA, orijinal bir pencereden bakış

Bu ciddi konumuzun iyice anlaşılması için; herkesin çok iyi bildiği DOĞUM olayındaki gerçekleri, bir kurgu film gibi “çok kısa bir senaryo” olarak sunuyorum.

Muhal farz: Ana rahmindeki ikiz kardeşler teşekkül ettikten sonra, o ikizlere akıl, lisan ve şuur verildiğini düşünelim. Yalnız birine, yakın gelecekteki gerçeklerin de öğretildiğini farz ediyoruz. Şimdi bu ikizlerin, aralarındaki konuşmalarını birlikte izleyelim. Yakın geleceği bilmeyen birinci çocuk, diğerine:

-“Off, çok canım sıkılıyor… Dön sağa, dön sola… Bu da hayât mı yâ? Gerçi beleş besleniyoruz, bol-bol yüzüyoruz ama, yine de canım sıkılıyor!…”

·        Yakın gelecekteki gerçekler öğretilmiş olan, ikinci çocuk:

-“Sabret kardeşim, burada biz geçici olarak ve olgunlaşmak için bekletiliyoruz… Takdir edilen süre dolunca, bizi buradan alacaklar… Bizleri sevgi ve şefkatle karşılayacaklar. Bağırlarına basacaklar. Çok çeşitli gıdalarla besleyecekler. Bağları, bahçeleri, denizleri, ırmakları, çeşit-çeşit meyve ağaçları, oyun parkları olan ve adına Dünya denilen yere konuk edecekler… Bol-bol oyuncaklar verecekler…”

..Derken, birinci çocuk itiraz eder:

-“Hadi canım sen de! Sen bunları kendinden uyduruyorsun… Hayâl ediyorsun..!. O söylediğin (Dünya denilen) yere, gidip de gelen mi var?…”

 

Evet, sevgili dostlarım. Şimdi, kurgudan çıkıp gerçeğe bakalım:

·        Akıp giden zaman şeridi içinde, hiçbir zaman olaylar geriye doğru akmaz…

Bu, doğum olayında da böyledir, âhiret âlemine geçiş olayında da aynen böyledir.

Yani oralardan gelip geçenler, bir daha asla geriye dönemez…

Ve birinci çocuk inanmasa da! Kader, hiç değişmeden işler ve süreç hızla devam eder…

İşte bu nedenle; Âhirete inanmak için GİDİP TE GELEN BEKLEMEK, sadece inanmak istemeyenlerin, kendilerini avutma mâzeretidir.

Yani züürt tesellisi gibi neticeyi de, süreci de ve bu gerçeği de, aslâ değiştirmez!…

·        Ancak, Merhameti sınırsız olan yüce yaratıcımız, oradaki ahvâli en seçkin kuluna göstererek, âhir zaman ümmetine anlatmak üzere o MİRAC mûcizesini yaşatmıştır.

İşte İlâhî belge: “Her türlü eksiklikten münezzehtir o Allah ki, bir kısım âyetlerimizi (delil ve gerçeklerimizi) göstermek için, kulunu bir gece, Mescid-i Haram’dan alarak, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettirmiştir. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir.” (17. Sûre, 1. Âyet.) Mescid-i Aksa’dan sonrası, Necm sûresinde ve Hadîslerdedir.

***

Bu âyette belirtilen Kulu Muhammed’e SAV; buraya niçin getirildiğimiz, buradan nereye gönderileceğimiz, o uzun seferde ve mutlaka gidilecek o uzun yolculukta nelere muhtâç olacağımız gösterilerek, bizlere anlatılmak üzere öğretilmiştir… (Yukarıdaki kurguyu hatırlayınız.)

Birtakım kardeşlerimiz, çeşitli sebeplerle inanmayabilirler. İnanmamak, fiziki âlemi görmek için yaratılmış olan bu gözle göremediklerimizi, akıl ile algılayamamaktır.

Göremediğimiz o kadar çok âlemler var ki, asla inkâr edilemez. Akıl, Ruh, hayal, hafıza,gravitasyon, düşünce, radyoaktif dalgalar, biyoenerji, hava âlemi, enerji ve elektrik âlemi, yerçekimi, esir âlemi ve daha nice âlemler var. Bunları, göremediğimiz halde inanıyoruz.

Mirac gerçeği de ve Kâinatın en seçkini olan o Zâtın s.a.v. bildirdiği gerçekler de asla inkâr edilemez. O seçkin zâtın (s.a.v.) öğrettiği bu gerçekleri, yani Âhiret âlemlerini duyanlar, bu gerçekleri öğrendikten sonra, diğer kardeşlerimize de anlatmaya vicdânen mecbûrdurlar…

Bazıları bizlere inanmak istemeseler de, itirâz etseler de, hattâ:

-“Hadi canım sen de!… Siz kendinizden uyduruyorsunuz, hayâl ediyorsunuz!… O söylediğiniz (Âhiret denilen) yere, GİDİP TE GELEN Mİ VAR!?”  …deseler de!…

***

·        Kâinatın yanında, bir nokta gibi değersiz olan AY’A ayak basılınca, astronotların dönüşünde söyleyeceklerini iştiyakla merak eden bu insan, Kâinat ve EBED âlemleri gezdirilen, dünyanın en doğru sözlü insanının (s.a.v.), dönüşündeki sözlerini ve müjdelerini, acaba niçin merak etmiyor?…

Evet, Mirac bahsi çok önemli ve geniş izahlı bir konudur. Bu mütevazı köşemizde sadece tanımlamasını yapmaya çalıştım.

Bediüzzaman Hz. bu konuyu her yönüyle ele almış olup, her okuyanı tamamen tatmin etmektedir. Sadece ana başlıklarını vererek, sizleri tekrar Mirac Risalesini okumaya havale ediyorum. (Sözler, 516. sayfa. 31. Söz. Toplamı 27 sayfa.)

Bu sırr-ı azîmin (Mirac olayının) dört esası var:

1.) Mi'racın sırr-ı lüzûmu nedir? (Miraca niçin gerek vardı?)

2.) Hakikat-i Mi'rac nedir? (Mirac gerçeği nasıldır?)

3.) Hikmet-i Mi'rac nedir? (Bu konudaki hüküm nasıldır.)

4.) Mi'racın semerât ve faydası nedir? (Miraçtan neler kazanıldı?)

***

SORU: Bu mübarek gün ve gece nasıl değerlendirilmeli?

-Mîrac gecesinde, mutlaka bir camide veya benzeri mukaddes mekânlarda olunmalıdır.

Sağlıklı olanlar bu geceyi oruçla karşılamalıdır. (Sonraki iki gün de ilâve edilerek üçe tamamlanabilir.) Bu gece bol-bol Salât-ü selâm okunmalı ve bol-bol tövbe-i istiğfar edilmelidir.

Bu gece; namaz kılarak ve Kur’ân ile meşgul olunarak (Kur’ân okuyarak, dinleyerek, meal ve tefsirlerle ilâhi mesajları irdeleyerek veya okumayı öğrenmeye ve geliştirmeye çalışarak) ihyâ edilmelidir. (Kaza namazı olanlar borçlarını kılsınlar, kaza namazı olmayanlar nafile namazlar ve hâcet namazı kılabilirler.)

  • Asker, polis v.b. gibi mukaddes görevlerde nöbetçi olanlar, ulvî bir niyet ile (yani, “nöbette olmasaydım, bol bol Kur’ân okurdum, bu ve şu ibadetleri mutlaka yapardım” düşüncesiyle) bu gecedeki çalışmalarını ve nöbetlerini ibadet hükmüne geçirebilirler.Bazı hâlis niyetler, amellerden daha değerli olabilir. Çünkü, hâlis niyetlere riyâ karışamaz.

Hasbelbeşer, bazı günahlara müptelâ olanlar da, bu mübarek gecede mutlaka onları terk etmelidirler. Çünkü, küçük günahlara bile uluorta devam edenler, FÂSIK durumuna düşebilirler. Bu gecedeki, o günahları terk erme gayretleri ve geceye saygıları bile onlara, çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Yüce Allah, hepimizin YÂR ve yardımcısı olsun. Âmin…

***

NOT: 1.) Miraç Gecesi, Recep ayının 26’sını 27’ye bağlayan gecedir. Milâdî olarak da 5 Haziranı, 6 Hazirana bağlayan gecedir.

2.)  Bu olayı, îmanın 6 rüknüne inanmayanlara anlatmak beyhûdedir. Muhatap, mü’minlerdir.

 

Bilvesile: HEPİNİZİN ve TÜM İSLÂM ÂLEMİNİN MİRAC GECESİNİ TEBRİK ve TES’îD EDİYOR, TÜM İNSANLIK İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLİYORUM.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER