Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Fatih Sultan’ın LÂNETİNDEN Kurtulunuz!…

Anaların gözyaşlarının dindirilmesi için yapılan gayretler için bu asil ve necip millet, gerçekten minnettardır.

Her şeyi göze alarak gayretlerini esirgemeyen tüm yöneticilerden ve katkısı olanlardan, Allah c.c. ebeden Râzı olsun. Âmîin…

Ancak, Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed SAV’in, yüzyıllar öncesinde “O NE GÜZEL KUMANDAN” diye müjdelediği Fatih Sultan Mehmed han tarafından, onarıldıktan sonra, adı bile değiştirilmeden CAMİ olarak vakfedilen Ayasofya, acaba niçin hâlâ ibadete kapalıdır? Bir gerekçe olarak, sadece Yunan’a yalakalık, asla kabul edilemez. Bu yüce mâbed, niçin hâlâ kan ağlamaktadır?

Ceberut tek parti zihniyeti tarafından kapatılarak, depo, müze, gazino, lokal, parti merkezi, ahır v.s. haline getirilen bir çok camimiz ve mâbedimiz, ASLİ HÜVİYETİNE kavuşturulmuşken, Ayasofya niçin hâla mahzundur acaba?

Oysa Ayasofya da 483 sene Cami olarak kullanılmış, Mimar Sinan tarafından da gerekli değişiklikler yapılarak tamir edilmişti. Üstelik Ayasofya, tapu, imar ve eski eser kayıtlarında da hâlâ cami olarak kayıtlı bulunuyor…

1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra, harap bir halde olan bu eser, Fatih Sultan Mehmet han tarafından restore ettirilerek camiye dönüştürülmüştü. Ancak, özel mülküm dediği ve ferasetiyle de camiden başka maksatla kullanılması endişesi taşıdığı için, bu maksat dışında kullanılmasına sebep olanları, bir vasiyet belgesiyle çok sert biçimde lânetlemişti.

Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed SAV’in, yüzyıllar öncesinde “O NE GÜZEL KUMANDAN” diye müjdelediği Fatih Sultan Mehmed han, şöyle vasiyet etmiştir:

“Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu; Allah’a, Âhirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahlûk, sultan olsun, hâkim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Vakıf şartlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın.”

 

(Bu cümleler, vasiyetin özeti ve kısaltılmış hâlidir. Tamamını okumak isteyen aşağıdaki linki açarak okuyabilir: Bu kısım, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesinden alınmıştır.)

http://www.moralhaber.net/haber-yorum/ayasofya-vakif-senedi-ve-fatihin-laneti/

Bu kadar detay ve belge vermemin sebebi; nereden bakılırsa bakılsın GASP olan bu icraatıaklamaya çalışmak amacıyla, bu lânet ve beddua vakfiyesini inkâr etmeye çalışan bazı top sakallı safdillerin hortlama gayretleridir. Akılları sıra, bu senet olmasa sanki “koskoca caminin ibadete kapatılma cür’eti”, MASUM (!!!) gösterilmeye çalışılıyor. Fakat maalesef, mızrak çuvala sığmıyor! Boşuna uğraşmalarla, komik duruma düşmesinler…

1930’lu yılların arşivi incelendiğinde, Hasan Ali Yücel döneminde alavere-dalavere hile ve entrikalarla birçok itirazlara rağmen bir KARARNAME çıkartılarak, “şapka kanunu” gibi oldu-bittiye getirildiği görülmektedir. İşte bu iddianın da belgesinin linki:

http://www.ayasofya.org/tarihi-belge-ve-dokumanlar/171–ayasofya-camiinin-muzeye-cevrilisi.html

Evet, tablo maalesef böyle!

Bütün bu tedbirlere rağmen, Ayasofya’nın müze haline getirilmesi için atfedilmeye çalışılan hiçbir gerekçenin ve mazeretin sinek kanadı kadar bile değeri yoktur. Bu lânet ve beddua üzerimizdeyken, önü alınamayan musibetlere başka mazeretler aramak, biraz saflık olmuyor mu?

Bu saflıktan ve gafletten kurtularak, Ayasofya’yı en kısa zamanda ibadete açmak suretiyle, torunlarına küskün olan Fatih Sultan Mehmed Han’ın Rûhaniyeti memnun edilebilir.

Fatih’in torunlarına da ancak işte bu yakışır.

Devlet büyüklerimizden, bu yanlışın da en kısa zamanda düzeltilmesini cân-u gönülden istirham ediyoruz.

Bir Avrupalı siyasetçinin bile; “..Bence Ayasofya’nın ana mekânı cami olarak ibadete açılmalı; galeriler ise Hıristiyan âlemi ve bütün dünyaya açık halde kalmalı. Böylece her iki din mensupları Ayasofya’yı sever” ..demesi ne kadar da anlamlıdır ve yerli hokkabazlara da bir tokattır.

Eyyy Devlet ricâli! Yüzlerce kat daha büyük gayretlerle elde ettiğiniz başarılarınız unutulur, İstanbul’u susuzluk probleminden kurtarmanız unutulur, Davos başarılarınız unutulur, bu halkı kahreden Enflasyandan kurtarmanız unutulur, altı sıfır atarak paramızın namusunu kurtarmanız unutulur. IMF’E olan kambur borçları ödemeniz unutulur. Faizlerin sıfıra doğru inişi unutulur. TSK’Nİ, Adaleti, Üniversiteleri ve nice önemli kurumları ETÖ işgalinden kurtarmanız unutulur.

 

Ezber bozarak; iktidarda yıpranmak yerine, her seçimde güven tazeleyerek oy arttırmalarınız unutulur. İMKB değerini 17 500’lerden 65 000’lere yükselten başarılar unutulur. Diğer dev ülkeleri bile kasıp kavuran ekonomik krizlerden teğet geçirerek ülkemizi kurtarmanız unutulur. Çılgın projeler unutulur. Anaların gözyaşlarını dindirmeniz bile normal hayata döndükten sonra unutulur.

Fakat Ayasofya’nın, Fatih’in Rûhâniyetinin, bu konuda hassas olan şu necip milletin yıllarca içine akıttığı gözyaşlarını dindirmeniz, ASLA UNUTULMAYACAKTIR…

Bunu sizlerden cân-u gönülden istiyoruz…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER