“30 Nisan 2013 Akşamından başlayarak, 06 Mayıs 2013 Pazar günü İstanbul’a dönüş ile neticelenen, çok verimli, çok anlamlı, çok ilginç tespitlerle dolu ve maneviyat yüklü bir seyahatimiz oldu.
”
Beni; yarım asırdan fazla ömrümde ve bunca seyahatlerime rağmen, defalarca “..yâhu, bu zamana kadar ben buralara niçin gelmemişim?!… Böylesine ilginç güzellikleri, bizlere niçin tanıtmazlar?” ..diye hayıf latan bir seyahatti bu.
İşte bu nedenle bugün; bu seyahatimizden (yediklerimizin dışında J) bazı güzellikleri, harika beldeleri ve ilginç anekdotları, dostlarımla ve okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Öncelikle; Şanlıurfa’ya geldiğimizde, bizleri karşılayan ve Diyarbakır, Mardin, Midyat, Siirt,Tillo, Birecik, Harran, Halfeti, Eğil, Gaziantep v.b.gibi il ve ilçeleri kapsayan bir program yapan, Doç. Dr. Kasım Yenigün arkadaşımıza, binler teşekkürler ediyoruz. Yabancısı olduğumuz bir bölgede, çok iyi bilen kişilerin yardımcı olması çok güzel bir şey.
İlk gün (1 Mayıs 2013) Urfa’nın yakın çevresindeki 12000 yıllık (yani M.Ö. 9.-10000. Yıl öncesine ait) mâbed ve şehir harabesine gittik. Bu Tarihi mekân, “Göbekli tepe” denilen bir bölgede, tarlasını kara sabanıyla sürerken bulduğu oymalı bir taşı, müzeye götüren Mahmut Kılıç sayesinde anlaşılabilmiş. 1995 yılında ilk kez Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü'nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlanmış. Hâlen de çalışmalara devam ediliyor.
Harran: Dünyanın (Atina, Mardin, Şanlıurfa gibi) ilk bilim merkezlerinden biridir. Dünyanın ilk üniversitesi de harabe şeklinde buradadır ve maalesef kaderine terk edilmiş durumdadır. Külâh şeklinde veya kubbeli, 3.000 yıllık Mezopotamya evleri kültürü ise modern tarzdaki evlere karşı, yok olma ile karşı karşıyadır.
Gezimizin ilk günü 1 mayıs’a denk geldiği için, İstanbul’dan arayan dostlarımız, “..burada Taksim’de olaylar yaşanıyor, oralarda karışıklık var mı ?” gibi sorular sorulduğu için, merak edenlere arz ediyorum. Bir mayıs için Urfa’da hazırlanan futbol sahasında, saat 11:00 olmasına rağmen, sadece 10-15 kişi sendika veya parti görevlileri ve birkaç polis aracı vardı.
5 Sene önce gördüğümüz anarşik olayların yerini, yıllardan beri susadıkları huzur ve mutluluk tabloları almış gözüküyor. Allah c.c. DÂİM eylesin, Âmîn.
Diğer yandan Hz. Eyyüb’ün çile mağarasını ve şifalı su kuyusunu gezdikten sonra, Viranşehir yakınlarındaki kabrine de gittik. Hanımı Rahime AS ve Hz. Elyesa peygamberin kabirlerini ziyaret ettik. Kabrinde Yasin-i Şerif okuduk. Sabır taşını da ibretle temâşâ ettik…
***
Urfa denilince aslında ilk önce İbrahim AS akla gelmektedir.
İbrahim AS’ın doğumuyla başlayan hüzün ve ibret dolu hikâyesini, sanırım bilmeyen yoktur. Bu nedenle ve gündemimiz dopdolu olduğundan, bendeniz bu sahaya girmeyeceğim.
Şu kadarını arz edeyim ki; Hz. İbrahim, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed AS dan sonra Peygamberlerin ve insanların en üstünüdür ve efendimizin SAV dedelerindendir…
İbrahim AS’ın doğduğu mağarayı gezdik. Mancınıkların bulunduğu kaleye çıktık. Aylarca yığılan odunlar yakılarak, mancınıklardan atılan Hz. İbrahim’in düştüğü yerde Allahın c.c. emriyle oluşan balıklı gölü gördük. Urfa ve çevresindeki diğer ziyaret yerlerini de gezdik.
İnananlara tarih boyunca yaşatılan zulümlerden sonuncularından olan ve yakın tarihte (yani 1960 yılında) reva görülen bir zulmün kalıntısını, yani Bediüzzaman Hz.’nin BOŞALTILMIŞ kabrini de gördük ve ona dualar ettik. Revâ görenleri de Allaha c.c. ve Cehennemin alevlerine havale ettik…
***
Burada bir sitemimizi, İLGİLİ MAKAMLARA arz etmek istiyorum:
Peygamberler diyarı olan bu kentin, Hz. İbrahim AS’ın hatıralarıyla dolu olan mekânlarında, GAYRİ MEŞRU faaliyetlere müsamaha edildiğini de esefle müşahede ettik.
Şöyle ki: Bu Peygamber’î makamdaki mağaralar kiraya verilmiş. Restoran veya Kafe adı altında işletiliyor. Normal gibi gözüküyor, fakat buralarda maalesef içki de satılıyor. Ve o sedirlerde, birbirilerine nâmahrem olan gençlerin, uluorta seviştiklerini gördük. Hatta daha ileri gidilmesi için, özel localara ve üst bölümlere çekilmelerine bile göz yumuluyormuş.
İlgili makamlar ve semt sakinleri vebâl altındadır!…
***
Seyahatimizin ilginç ve hârika sahneleri yeni başlıyor.
Mardin gibi bir şehirde, sokaklardaki çöp toplama işleri bizdeki gibi otomatik süpürme araçlarıyla değil, merkeplerle yapıldığını görünce şaşırdık. Sebebini sorduğumuzda ise çok dar, inişli yokuşlu ve tek yönlü yollarda, merkepten başka sistemin işlemediğini öğrendik.
Sultan Şehmus, Veysel Karani, İbrahim Hakkı, Fakirullah Hz.’ni ve Hasankeyf’i
ziyaret ettik. Birecik barajına, kelâynak çiftliğine, Suriyeli sığınma kaplarına gittik.
Daha da önemlisi ve ilginçi, HALFETİ kasabasının bugünkü hâlidir:
Halfeti; MÖ 855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından zapt edildiği zaman, Şitamrat adını taşıyordu. 1999 yılı Aralık ayında su tutulmaya başlanmış olan Birecik Barajı'nın göl aynasından, Fırat’ın suyu yükselmeye başlamış. 50-55 Metre yükselince, 9 köy tamamen su derinliklerinde kalmış, 3 köy ve Halfeti ilçe merkezi ise kısmen etkilenmiştir. Burasını ziyaret ederken kendinizi hâlihazırda görürken, birden 50 metre suyun derinliklerindeki köylerde hayal ediyorsunuz. Hatta MÖ 855 yıllarına gidip, Asur krallığının kalelerinde dolaşıyorsunuz.“Hey gidi heyy…” ..diyerek, her asırda halkıyla-krallarıyla, köylüsüyle-ağasıyla, herkesi hükmü altına alan ÖLÜMDEN, hiç kimsenin müstesna olmayacağını çok net görüyorsunuz. Sınavda oluşunuzun farkına vararak, irkiliyorsunuz…
· Herkese tavsiye edeceğim en ilginç yer ise, EĞİL ilçesidir.
Eğil; Halfeti’nin kader arkadaşıdır. Eğil de aynı seviyede sular altında kalmış. Ancak 2 Peygamberin kabrini, ayrıca 2 Peygamberin de makamını ve 6 Nebî’nin makam vekabirlerini barındıran bu şehirde, çok ilginç bir olay yaşanmış.
Sular altında kalacak olan Hz. Zülküfl ve Hz. Elyesa’ Peygamberlerin ve Nebi Harun AS ile Nebi Ömer AS kabirleri, Diyanet görevlileri tarafından, yüksek bir tepedeki yeni kabirlerine nakledilmişler. Nakleden heyetteki görevlilerin ifadesine göre, 3000 küsur yıllık mübarek cesetlerinde hiç bir çürüme eseri görülmediği müşahede edilmiş. (Diyarbakır Ulu camiİmamı H.H.M.Emin hocadan dinledik.) ..Ve, daha nice güzellikler gezdik, gördük ve yaşadık…
Bir köşe yazısı sınırlarını aştığım için kusura bakmayınız. Yeri geldikçe, yazarım inşallah…
Bilvesile: 11 Mayısta başlayan Mübarek Üç aylarınızı ve 16 Mayıs Perşembe, Cuma “REGAİB GECENİZİ” CÂN-U GÖNÜLDEN TEBRİK ve TES’ÎD EDER, tüm insanlık âleminde hayırlara vesile olmasını niyâz ederim…
YORUMLAR