“Meselâ; Malatya’lı Şeker camii imamı, nâmı diğer Şeker hoca.
”
O da Erzurum’lu Merhûm Naim hocanın “..Ey cemaat, Erzurum spor Çüme cidîir (yani, küme düşüyor) yarun hepiniz maça celesüz” dediği gibi, vaazını 'Malatyaspor Galatasaray'ı yensin, amin' ..diye bitiren ama kimseden tepki almayan, “bi âlem” bir din görevlisi.
Birkaç hatırasını arz edeceğim, ta ki hem benim sitemim anlaşılsın, hem de biraz tebessüm edelim:
***
Dünya kupası maçı vardı. Hatırı sayılır birkaç rütbeli kişi, teravih namazını da bu önemli (!) maçı da kaçırmak istemiyordu.
-'Hocam ne yapacağız? Her ikisinden de mahrum olmamanın bir çaresi var mı?' diye sordular. Şeker hoca yürekleri şöyle serinletti:
-'Siz teravih nazmına gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!' dedi.
İlk 8 rekâtı hızlı hızlı kıldırdı. Sonra namazı rölântiye aldı. Böylece maça geciken bir gurup geldi, Şeker hocaya şöyle sitem ettiler.
-'Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra niye birden yavaşladın?' dediler.
–'Yahu, Radara yakalandık! Cemaatin arasında Malatya Müftüsünü fark ettim. Görmediniz mi?…'
***
Şeker hocaya:
-“Hocam, camide promosyon uygulamanız varmış?” diye sorulmuş.
–“Evet, gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirlerarası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını, falan veriyorum.”
Bir başka gün:
– “Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?” ..diye sorulmuş kendisine:
-“Bizim camide ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana, yeni ayakkabı alıyorum. Yani, benim cemaatim hiç mağdur olmaz…”
***
-“Hocam, vaaz arasına reklam alıyormuşsunuz, doğrumu?”
-“Evet doğru. Caminin yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu. Sebze ve meyve halinde çalışan birine; 'Ben senin reklamını yapayım. Sen de camiye avizeleri getir!' dedim.”
Cami doluyken cemaate:
-“Size, namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi, ondan da vazgeçtim, abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur…
Ama kaliteli, taze ve ucuz sebze ve meyvenin, hal binası No: 47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilmeyeniniz varsa, ben size daha ne diyeyim?!'” ..dedim.
· 15 gün sonra o adam gerekli avizeleri getirdi ve camiye taktırdı.
Sonra da bana şöyle teşekkür etti:
-“Hocam, gelen giden benim dükkânı soruyor, işlerim iki kat arttı, çok teşekkür ederim. Caminin başka ihtiyacı var mı? Lütfen söyleyiniz.” ..dedi.
Olay işte bu minvaldedir…
***
· Bugünkü konuyu cami ve imamlardan açmışken, bir de cami cemaati hakkında ibret-i âlem için bir hatıra arz edeceğim.
Bir imam arkadaşım anlatıyor:
-“Önceki imamlık yaptığım camide, camimizi pencere ve kapıları boyanacaktı. Cemaatimizden bir boyacıyı görevlendirdik. Cümle kapısının boyanması Cuma gününe denk geldi. Biz de bunu yatsı namazından sonra fark ettik. Cuma sabahı boyacı usta gelip, bu ana kapıyı boyamaması için, kapının hemen yanındaki ilan tahtasına büyük ve renkli harflerle“BU KAPININ BOYAMA İŞİNİ CUMADAN SONRAYA BIRAK, Kİ MİLLET BOYANMASIN!…”..yazdık.
Cumadan bir saat kadar önce vaaz için geldiğimde, bir de ne göreyim!. Bizim usta cümle kapısının boyasını bitirmek üzere. Üzüntü, şaşkınlık ve hiddetle, yandaki tahtaya yazdığımız o yazıyı göstererek bağırdım:
“-Yahu ustacığım! Seni o kadar ikaz ettik. Şu yazıyı sana yazdık. Görmedin mi? Buna rağmen niçin boyadın?…”
· Cevap o kadar acı ki, şu boyama hatasından çok daha büyük bir gafleti sergiliyordu.
“-Yâ hocam, ne bileyim ben. O yazıyı gördüm ama Âyet veya Hadistir diye hiç okumadım bile!…”
..Ne kadar acı değil mi?
Oysa bir Müslüman olarak veya en azından bir insan olarak, en çok; Kâinatın yaratıcısı Yüce rabbimizin ve O’nun seçtiği en doğru sözlü Muhammed-ül Emîn’in (SAV) sözlerini ve mesajlarını merak etmemiz ve öncelikle onları okumamız gerekmiyor mu?…
· Acaba bizler, niçin bu hallere düştük veya kimler tarafından düşürüldük?…
· Silkinerek, kendimize gelme zamanı, hâlâ gelmedi mi?…
YORUMLAR