“İnsanoğlu her zaman, servetinin hiç tükenmemesini, hep artmasını arzu eder.
”
Bunun için de güvenilir uzmanlar arar ve yatırımlarını nereye yaparsa yüzde birkaç daha kârlı olacağını hesaplatır durur. Birçok zaman da yanılır veya yanıltılır, servetinin büyük bir kısmını kaybediverir. Bu durum dünyevî bir servet için, sürer gider…
Gün gelir, belki de çok büyük bir servet elde eder, fakat bu kez ömrü vefâ etmez. Çünkü, bu ömür sermayesi kendisine geçici ve sayılı bir süre olarak, ebedî olan Ahiret hayatını kazanmak için verilmişti. O ise çeşitli dünyevî meşguliyetler nedeniyle, bu görevini unutuvermişti. Fakat insan farkında da olsa, gaflette de olsa, kronometre sürekli işlediği için, kendisi sürekli bu meşguliyetler içindeyken, verilen ömür süresi bitiverir…
-
Hiçbir kimse yok ki, onun ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. Ölüm, belli bir süreye göre yazılmıştır. (Âli İmran-145. Âyet.)
-
Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. (Enbiya-35.Âyet.)
-
Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler. (Bakara-274. Âyet.)
-
İmana sırtını dönüp haktan yüz çevireni, bir de servet toplayıp yığan ve hayırda harcamayanı o ateş kendine çağırır. (Me’âric-17-18. Âyetler.)
-
(Bu paralar) Cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu, kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!…" (Tevbe-35. Âyet)
Doğru kullanılmayan servet, dünyada da Ahirette de insanın başına bunca belalar açıyorsa, mutlaka DOĞRU YATIRIMLAR YAPILMALIDIR.
-
Peki ama nasıl?
Bu sorunun cevabını maalesef pek umursamıyoruz.
Dünyevî yatırımlarımız için, para ile uzmanlar arıyorken, uhrevî yatırımlar hakkında, işi akışına ve oluruna bırakıveriyoruz.
Hiç olmazsa; şu mübarek günler hürmetine, bu konuyu ele alalım dedim.
Net ve kesin cevap için, en doğru sözlü olan Furkân-ı Hakîme müracaat ediyoruz:
-
Ey iman edenler! Kendisinde, artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir. (Bakara-254. Âyet.)
-
Herhangi birinize ölüm gelip de: “Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip, iyilerden olsam!” demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın. (Münafikûn-10. Âyet.)
Çok net olarak görülüyor ki, Yüce Rabbimiz, bizler bu sınavımızı mutlaka kazanalım diye, âdetâ kopyalar veriyor. Bizleri sürekli îkaz ediyor. Yeter ki O’na kulak verelim.
Bu girizgâhtan sonra, bu konudaki en avantajlı harcamaları nasıl yapacağımıza bakalım.
-
Öncelikle, tüm harcamalarımızı Allah Rızası doğrultusunda yapmalıyız. Burada da, gösteriş, başkasına yaranmak veya herhangi bir dünyevî menfaat olmamalıdır.
-
Bakara-267. Âyette ihtar edilen; “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan, hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın.” İkaz-ı İlâhî göz önünde bulundurulmalı.
-
Bu konuda, bizlere model ve örnek olarak gönderilen Hz. Muhammed (SAV) ve sahabelerinin yaşantıları incelenmeli.
-
Özellikle, harcamalarımızın “SADAKA-İ CÂRİYE” sınıfına girmesine, bilinçli bir şekilde gayret ve çok dikkat etmeliyiz…
***
Peki, SADAKA-İ CÂRİYE NEDİR?
Sadaka-i Câriye, gerçekten tükenmeyen bir servettir ve bizim için ebedî kullanacağımız bir hazinedir. İslâm literatüründeki tarifi ise şöyledir:
Sadaka-i câriye; (kişi öldükten sonra bile) sürekli ecir, sevap ve mükâfat getiren sadaka anlamına gelir. Yani diğer sadakalar gibi, verdiğin veya bağışladığın miktarda kaydedilip beklemez…
Bir Hadis-i Şerîfte sürekli ecir kaynağı olan ameller şöyle belirlenir:
-"İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Hasenât deftari de kapanıp, Mahkeme-i Kübra için bekletilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır.
I.) Sadaka-i cariye.
II.) Kendisinden yararlanılan ilim.
III.) Kendisine hayır dua eden Salih evlât. (Dârimi, Mukaddime, 46).
Bu hadiste zikredilen sadaka-i câriye; yol, köprü, çeşme, mescid, yoksullar için aş evi, hastane, okul, dershane, yurt gibi hayır yerlerini kapsamına alır. Vakfedilen gayrimenkuller de sadaka-i cariye niteliğindedir.
İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, bunları yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, yol gösterenler ve destek olanlar, katkıda bulunanlar, gerek sağlıklarında ve gerekse vefatlarından sonra ecir almaya devam ederler.
Yararlı bir ilim bırakan da, (yani yukarıdaki II. Madde) bu ilimden, kitaptan, keşif ve icattan toplum yararlandıkça ve mü'min olmak şartıyla, sürekli olarak ecir ve sevap alır.
BURS vermek de, elbette bu kapsama girer. Üstelik de yukarıdaki üç maddeye de girebilir. Çünkü, burs verdiğiniz talebe fen ilimleri nedeniyle elbette birtakım insanlığa faydalı icraatları olacaktır. İnsanlar bu icraatlardan yararlandığı süre içinde (burs veren kişi vefat etmiş bile olsa) o burs veren kişinin hasenat defterine sevaplar yazılmaya devam edecektir.
Hele-hele burs verilen kişi, bu burslar sayesinde Mü’min ve Salih bir kişi oldu ise onun her ibadetinden bir hisse de, ona burs veren kimsenin hasenât defterine kaydedilmeye devam edilecektir. Hattâ, onun yetiştirdiği kişiler bile bu halkaya katılarak, kıyamete kadar hasenât defterine yatırımlar devam edecektir.
-
Evet; Sadaka-i Câriye gerçekten bir hazine ve tükenmeyen bir servetmiş. Değil mi? Üstelik de uygulaması hiç de zor değil.
Sadece ciddi bir niyet, bilinçli ve kararlı bir hamle gerekiyor. Vesselâm…
***
Son söz; âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed S.A.V.’den…
"Kim iyi bir çığır açarsa, bununla amel edenlerin ecri kadar ecri, bu çığırı açan alır. Kötü bir çığır açan da, bununla amel edenlerin günahı kadar günahı yüklenir" (Müslim, İbn-i Mâce.)
***
NOT: Mübarek Ramazanın son on günde aradığımız, “BİN aydan daha hayırlı olan KADİR GECENİZİ” en içten duygularımla tebrik ve des’îd eder, her birimiz için SAÂDET-İ DAREYN’E vesile olmasını, Yüce Rabbimizden niyâz ederim…
YORUMLAR