Saadettin KILIÇ
  • 10/05/2020 Son günceleme: 10/05/2020 23:20
  • 3.895

Oldukça yaşlı ve tecrübeli İngiliz tüccar, ağzı çok iyi laf yapan ünlü ve genç bir avukata şu öğüdü verir:

Ne kadar, sağlam ve ne kadar mükemmel düşüncelere sahip olursanız olun; eğer düşüncelerinizi bir nezaket içinde sunamıyorsanız; hak ettiğiniz değeri asla bulamazsınız”

Bu sadece avukatlar, doktorlar, esnaflar, pazarlamacılar için değil siyasetçiler için de çok değerli bir uyarıdır.

Çünkü insanlar siyasetçilere de mecalini anlatabilmek için her an, her şey sorabilirler.

Bu tür soru veya eleştirilere muhatap olanlar da bilgilerini karşı tarafa aktarırken her türden görüşe her an hazır ve nazır olmalıdırlar.

Hatta kim, niçin ne sorarsa sorsun ve nasıl eleştirirse eleştirsin; ilk yanıtlar her zaman samimi bir gülümsemeyle ”EVET, HAKLISINIZ” ile başlamalı…

Yüzde yüz olmasa bile herkesin kendisine göre bir haklılığı mutlaka vardır. En azından karşımızdakinin haklılık yüzdesi çok düşük de olsa bunu saygıyla onaylamış oluruz.

İstisnai hallerde suçlama veya eleştiriler gerçek dışı bile olsa hemen karşı cevap veya doğru cevap vererek mukavemet gösterilmemelidir...

Eğer yapılan eleştiriler nedeniyle, haksız bir durumdan kurtulmak için anında mukavemet gösterilirse, yapılan eleştiriler beton bir duvara çarpan pinpon topu gibi gider ve anında geri gelirler.

Ama yumuşak bir tonlamayla “evet, haklısınız” ile başlarsa yani bir minder gibi ilk tepki yumuşak olursa yine bir pinpon topu gibi ilk atışta minderde kalır ve tekrar, tekrar geri dönmezler.

Bu nedenle her türden eleştirileri nazikçe dinlenmeli ve eleştirenin sözü bitinceye kadar ama kesinlikle sözü bitinceye kadar, yani kucağındaki taşların tamamını atıncaya kadar; “evet, haklısınız ile başlanmalı ikna edici ve mantıklı cevaplara bu yumuşaklıkta geçilmeli.

Bu aynı zamanda da şu demektir; “ben şimdi size cevap vermek istiyorum ama benim sizi nezaketle dinlediğim gibi sizin de beni nezaketle dinlemeye hazır hale geçmenizi istiyorum

Ardında cuk oturacak en iyi ve en sağlam bildiğiniz bir tekerleme ya da küçük bir hikâye ile eleştirilere yanıt girişi yapılabilir ve karşınızdaki kişinin de gerçekten haklı olabileceğini kabul edilerek samimiyetle ve gülümseyerek sohbete devam edilmeli:

“Evet, Niyazi Bey, çok haklısınız bakın Mehmet bey de tıpkı sizin gibi aynı şeyleri söylüyor” deyip onun gibi düşünen başkalarının da olduğunu belirterek kendisine verilen değer yükseltilir.

Ardından gelebilecek olası diğer eleştiriler de benzer biçimde hoş görülürse, eleştiri yapanlar zaten konusunda uzaman olanlar kadar donanımlı olamayacağı için bir yenilgi duygusuna kapılmaz ve aldığı yanıtlara kolayca “evet” demekten de sakınmaz.

Bilgi ve belgeye dayalı dayanıklı konuşmak elbette önemlidir ama toplumu veya kişileri dinlemeye ve özellikle anlamaya hazırlamak çok daha önemlidir…

Hiçbir konuda abartıya ve bilinen klasik nakaratlara kesinlikle tenezzüh edilmemelidir…

Örneğin sık, sık veya arada bir “sizin de söylediğiniz gibi” tümcesini asla kurmayın, bu tümce bu diyalogda ne kadar başarılı olursanız olun, bir çuval inciri anında berbat eder.

Dünyadaki en orta zekâlı insan bile bu tümcenin kendisine samimiyetsizce yapılmış bir iltifat olduğunu hemen anlar, çünkü adı gibi bildiği söylemediği cümleleri, söylemiş gibi anan birine artık güven duymaz ve tüm emekler boşa gider...

Başlangıçta a karşınızdaki verin ama doğru zamanda ele alıp, son noktayı koyunca görüşmeyi sürdürmeye yeterince zamanınız olsa bile oradan kararlı tavırla ayrılın.

Görüşme sonlandığında siz şeklen unutulsanız da; verdiğiniz yararlı ve doğru bilgi veya bilgiler hiçbir zaman unutulmayacak kadar sağlam olsunlar.

Ve hiç kimse unutmasın ki; insanlar arasındaki tüm sorunların ana kaynağı diyalogsuzluktur…

İyi diyaloglar…

Yazarın Yazıları