Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 21/12/2020 Son günceleme: 21/12/2020 19:17
  • 4.771

Son yıllarda toplum olarak manevi değerler erozyonuna uğradığımız aşikar.

Biraz geçmişi yâd edenler, hatıralarını tazeleyenler eski günlerin samimiyetini, içtenliğini, insanların birbirlerine olan bağlılığını, komşuluk ilişkilerini, sevgiyi, saygıyı ve hürmeti anlatırlar. O günün manevi iklimine yeniden kavuşmak istemeyen, o günleri özlemeyen var mı? Tabi ki yoktur...

Peki, öyleyse neredeyse fert fert özlemini çektiğimiz o güzel günleri, o sevgiyi, saygıyı o hürmeti yeniden inşa etmemiz icap etmiyor mu? Elbette bu konuda en büyük gayret toplumun önündeki aydınlara, kanaat önderlerine, sevilen sayılan sözlerine itibar edilen büyüklerimize düşüyor.

Ne yazık günlerimiz saatlerimiz, günlük siyasetin artık anlık tavırlarımıza da sirayet ettiği anlamsız, kısır ve ne yazık ki seviyesiz tartışmaları ile geçiyor. Bu tartışmalar bizleri saygıdan empatiden uzaklaştırırken aynı zamanda dünün sevdiğimiz saydığımız çevresine karşı da kutuplaştırıyor ne yazık ki...

Şöyle etrafıma bir bakıyorum da insanlar hep kendi siyasi yahut ideolojik görüşleri aynı olan insanlarla hemhal. Farklı fikirden insanları aynı masa etrafında görmek istisnalar hariç pek mümkün değil. Olanlar da bir anda kendilerini bir tartışmanın içinde buluyorlar bazen...

Bu nezaketsiz dilin oluşmasında muhaliflerini ihanetle, zilletle, işbirlikçilikle itham eden iktidar sahiplerinin payı büyük. Şu an bile, dünya korona illetinden kasıp kavrulurken, milletin çocukları işsiz, aç çaresiz ve sosyal dayanışmaya en çok ihtiyacımız olduğu bu zamanlarda bile maalesef ki yönetenler siyasi rant ve koltukların muhkemleştirilmesi adına bu dilden vazgeçmiyorlar yazık...

Bunun sıkıntısını yıllarca siyaset yaptığımız BBP'den ayrılıp İYİ Parti'den aday olduğumuz günlerde yaşamıştık. Bize de akla hayale gelmedik suçlamalar, ithamlar neler söylenmedi ki. Davayı satmışız, çok sevdikleri (!) Muhsin Başkanı satmışız...

Bir gün birine sormuştum; "Yahu Muhsin Başkanın en yakını, sevgisini de acısını en çok paylaşan insan hanımı Gülefer hanım, ben kendisine sordum, Allah muvaffak etsin, dualarımız sizinle dedi ve bizi tebrik etti. Siz rahmetli Muhsin Başkanı eşinden daha çok mu sevdiniz? Acısını ondan daha çok mu yaşıyorsunuz?

Şimdi aynı durum Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş'in eşi, evlatlarının annesi, hayat arkadaşı Seval Türkeş Hanım için de gündeme geldi. Kıymetli Seval Hanım'a; Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem Bey ve CHP İl Başkanı Canan Hanım bir "nezaket" ziyaretinde bulundu diye, güya Türkeşçi, güya Ülkücü, güya milliyetçi bir güruh tarafından ağza alınmadık ifadeler, edepsiz, ahlaksız kelimeler. Ya hu siz rahmetliyi sevseniz onun emaneti eşi hepimizin de annesidir, hatırasına saygınız olur. Başbuğ'un Seval Hanıma olan sevgisine aşkına saygınız olur. Rahmetli Türkeş'in mücadelesini anlatan "Şahinlerin Dansı" isimli kitabın 452. sayfasında cezaevinden Seval Hanıma yazdığı mektubu bir okuyun. O sevgiyi o hürmeti o bağlılığı bir görün de biraz edebinizi takının...

Yapmayın efendiler, etmeyin. Günlük siyasi meseleler üzerinden yeni ortağınıza daha fazla yaranmak için sevgiyi, vefayı, hürmeti, aile bağlarını, insanlığı feda etmeyin. Zor günler yaşıyoruz. Saygının ve nezaketin dilini yeniden inşa etmeye çok ihtiyacımız var...

Yazarın Yazıları