A. Raif ÖZTÜRK
  • 29/12/2018 Son günceleme: 29/12/2018 20:13
  • 6.571

Sadece ülkemiz adına araştıralım:

Her sene sonunda yeni yıla girerken, %90’dan fazlası Müslüman olan ülkemizin, neredeyse %70-80’i “noel baba” olayına tepki göstermiyor. Çünkü, ülkemizin Müslüman halkının çoğunluğu, cehâleten bile olsa mankurtlaştırılmış gibi bu acı gafletin içindedirler.

Peki, gerçekte; “acaba nedir bu noel baba yutturmacası?” derseniz, en ciddi araştırma neticelerine birlikte bakalım. Şöyle ki:

Türkçe’de yanlış olarak yılbaşı kutlamasıyla özdeşleştirilen “noel”, Latince’de “Tanrı’nın doğum günü” anlamına gelen ve Hz. İsa’nın (as.) doğum günü kutlamasını ifade eden “dies natalis” teriminin Fransızca karşılığıdır.  (Kaynak: İslâm Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı, cilt: 33, s: 201)

Birçok Doğu kilisesi Hz. İsa’nın doğum günü olarak 6 Ocak tarihini benimserken Batı kiliselerinde bugün İsa’nın vaftiz günü (Epiphani) olarak devam ettirilmiştir. Dolayısıyla günümüzde Christmas, Batı Hıristiyanları tarafından 25 Aralık tarihinde kutlanmakta ve Julian takvimine dayanan 1 Ocak’taki yılbaşı eğlenceleriyle birleştirilmektedir. (a. g. e. s: 202)

Türkçe ’ye “Noel Baba” ismiyle ve yılbaşı eğlencesiyle bağlantılı biçimde giren kutlamalar; bugünkü Antalya’nın Derme ilçesinde piskopos olarak görev yaptığı ve 6 Aralık 352 veya 354’te öldüğü düşünülen Santa (Aziz) Nikolas adlı bir Hıristiyan azizinin etrafında şekillenmiştir.

1665 Sene kadar önce; Denizcilerin, tüccarların, gezginlerin ve çocukların koruyucu azizi olduğuna inanılan bu kişi, daha sonra Santa Claus ismiyle Noel akşamı çocuklara hediye dağıtan efsanevi şahsiyete dönüştürülmüştür. Kırmızı kıyafeti, uzun beyaz sakalı ve baca deliğinden girip şömineden çıkması gibi hayâli ve komik özellikleri ilk defa 1870’te Thomas Nast adlı bir ressam tarafından çizilmiştir. Santa Claus’un evinin kuzey kutbundaki buzlar ülkesinde olduğu ve Ren geyiğiyle çekilen bir kızak kullandığı efsanesi yayılmıştır. Noel kutlamasının bir başka temel unsuru olan ÇAM ağacının Yunan ve Roma pagan kültürlerindeki Attis tanrısına yönelik âyinden kaynaklandığı kabul edilmektedir.

Aslında putperest inanç ve felsefelerine dayanmakta olup Hıristiyanlığa sonradan giren Noel, günümüzde bir Hıristiyan bayramı şeklinde kutlanmakla birlikte bu bayrama(!) has unsurlar Batı kültürünün yayılması ile birlikte, Hıristiyan olmayan ülkelerde de birer tüketim (israf) ve (gayrimeşru) eğlence fırsatı olarak görülen yılbaşı kutlamaları bünyesinde benimsenmiştir. Ayrıca Katolik Hıristiyan geleneğinde şekillenen takvim anlayışının bir parçası olan yılbaşı uygulaması da esasen pagan Roma kökenli yeni yıl anlayışının devamı olup, aşırı tüketime (İSRAFA) yönelten bir eğlenceye dönüştüğü için, bugün pek çok Hıristiyan tarafından eleştirilmektedir. (a.g.e. s: 202)

Görülüyor ki Hristiyan âleminin çoğunluğu tarafından bile “hayâlî” ve bir nevi “BİD’AT” kabul edilen ve eleştirilen bugünkü gayrimeşru Yılbaşı kutlamalarıyla; imanımız, ahlâki ve milli değerlerimiz, (israfla)iktisadî ve cemiyet hayatımız ciddi yaralar almaktadır.

Buna rağmen ülkemizde, 80 senelik Milli eğitimimizin lâik eğitimi ve Siyonist ve Yahudi medya şişirmeleriyle aldatılan halkımız, maalesef bu gayri meşru ve haram çılgınlıklara çanak tutuyorlar. Hatta PİYANGO kumarının, Eminönü’ndeki kuyruğunun, Mısır çarşısına kadar yüzlerce metre uzadığı ve kuyruktaki takkeli, sarıklı, sakallı ve başörtülülerin bile bulunmaları, yürekler acısıdır. Bir yılbaşı gecesinde tüketilen içkiler, oynanan kumarlar, çılgınca düzenlenen gayrimeşru eğlenceler, yemek, çerez vs. israfı, çam süslemesi ve kesilen hindilere ödenen paralarla, ne gibi faydalı hizmetlerin yapılabileceğinin hesabı yapılmalıdır.

EN ÖNEMLİSİ DE: “Hayat boşluk kabul etmez” prensibini hatırlayıp, milli eğitimimizde bizler; gerçekte var olan ve senede bir de değil, “sırtındaki erzak yükleriyle her gün kapı kapı dolaşan Emir Hz. Ömer’i evlâtlarımıza öğretmezsek, Zeynel bin Abidin’i, ve diğer İslâm büyüklerini” tanıtmazsak, elbette bu boşluklara hayal ürünlerinin doldurulduğunu, artık görmek zorundayız. Yani suçlu, 80-90 yıllık M.E.B., Medya vs. olarak bizleriz!...

Bu konuda daha fazla bilgi bile israf addedileceğinden, burada kesip İslâm âleminin ve ülkemizin YILBAŞI hakkındaki acı ve acıklı ahvâline bir bakalım:

İslam âleminin yılbaşısı “Hicret Olayı” kabul edilmiş olup, Muharrem ayının 1. Günüdür. (10 Eylül 2018 idi) Ancak; ülkemiz Müslüman’ının büyük bir kısmı, maalesef bunun bile gafleti içindedir. Milâdî yılbaşına gösterdiği ilgiyi, kendi yılbaşı sına maalesef göstermiyor...

Gerek Hicri veya gerekse Milâdî yılbaşı, aklıselim bir şeklide nasıl kutlanmalıdır?

Cevap: Ömür sermayemizden koskoca bir senenin (günahlarımızla-sevaplarımızla) geride kaldığının ve bir daha dönülemeyeceğinin idraki içinde, manevi muhasebesi yapılmalıdır.

Günahlarımız için ciddi tövbeler etmeliyiz. Bizleri yepyeni bir seneye ulaştıran Yüce Rabbimize Hamd, senâ ve şükürler edilmelidir.

Yeni girdiğimiz yılda, “biz bu fâni dünyaya niçin gönderildik?... Buradaki sınavımızın maddelerini ve önemini ne kadar biliyorum?... Ne kadarını geçtiğimiz senede uygulayabildim?... Önümüzdeki yeni senede, daha bilinçli hareket ederek, Âhiret hayatımıza nasıl daha kazançlı hazırlanabilirim?... Acaba Allah’ın emanet olarak verdiği organlarımızı, Allah’ın emrinde ve O’nun istediği gibi nasıl çalıştırabilirim?... Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, yazarların, medyanın tuzaklarına düşmekten nasıl kurtulup, korunabilirim?” düşünceleri ve idraki içinde, önümüze serilen yepyeni bir sayfayı avantajlı doldurmanın hesapları yapılmalıdır.

Bugün genç bile olsak, ünlü şâirin; "Bugünü düşünürüm. Dün geçti, yarın var mı?
Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?"
ihtarını, çok iyi anlamalıyız. Yine N. Fazıl’ın; “Yâ İslam’la yükselir, ya inkârla çürürsün. Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.” İkazını da her zaman hatırlamak zorundayız… 

DAHA DA ÖNEMLİSİ: Yüce dînimizin “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır" (Yani, öyle muamele görecek) tehdidinden ürkmeli ve titremeliyiz… Vesselâm.

Yazarın Yazıları