Kaderde bir gün dostum dediğim kişi hakkında da eleştirel bir yazı kaleme almak varmış.
Dostum diyorum zira bizi siyaset bir araya getirmedi… Hatta siyaset belli noktalarda araya mesafe koymamızı gerektirdi. Ama hep hüsn-ü zanla kardeşimize destek olmaya gayret ettik. Başarılı olabildik mi? Maalesef hayır! Sorumlusu kim? Vallahi biz değiliz…
Özellikle genç siyasetçilerin ekserisi, makam ve mevkie kavuştukça, itibar ve iltifat çoğaldıkça sadece ambalajlarını cilalamakla yetindi. Öyle ki bu cila çevrelerinde sadece bir avuç yalaka kalmasına yol açtı. Ve bu yalakalar onları giderek daha da büyüyen yanlışların, hataların girdabına çekti. Cilalı hayatlar, tavan yapmış egolar afetlerine yol açtı.
Hâlbuki tevazu zırhına bürünebilseydiniz, hem emîn olarak kalmaya devam ederdiniz, hem de sizi o koltuklara taşıyan millet hep yanınızda olurdu.
Muharrem Kaşıtoğlu’dan bahsediyorum. Kısa süren siyaset macerasında zaman zaman küçük sarsıntılar yaşadıysa da, gençliği ve iyi niyetli çabaları bu sarsıntıların göz ardı edilmesine yetiyordu. Ta ki şu malum tweet olayına kadar… O tweet giderek yükselen başarı grafiğinin güç zehirlenmesine evrilmesinden başka bir şey değildi. Biz bu tehlikeyi fark etmiş ve Muharrem’i çok uyarmıştık. Zira geleceğe yönelik ümit veren bir çizgi çizmeye çalışıyordu.
Dediğim gibi, dostları olarak Kader Gür ve ben de bu konuda üzerimize düşeni yapmaya çok gayret ettik. Hatta ben en yakın şahidiyim, Kader Gür bu konuda insanüstü bir çaba sarf etti…
Muharrem Kaşıtoğlu, Beykoz kurucuları arasında yer aldığı partimizden, AK Parti’den istifa etti. Hepiniz duydunuz, okudunuz…
Davam dediğin, bir avuç insanla omuz verdiğin bu parti seni gencecik yaşında çoğunun rüyasında dahi göremeyeceği konumlara getirdi Muharrem. Neyi beğenmedin?
İBB Meclis Üyeliğini mi?
Belediye Başkan Yardımcılığını mı?
Beykoz Belediye Kulüp Başkanlığını mı?
Kent Konseyi Başkanlığını mı?
Yurt içi, yurt dışı Beykoz’u ve AK Partiyi temsil etmeyi mi?
Neyi beğenmedin?
Emrinde araban, şoförün, sekreterin, onlarca personel, onlarca milyonluk resmi bütçe… Ve dört yıl boyunca hep şikayet ettin. Sana olağanüstü bir imkan sunulmuştu, Ömer olsaydın ya! Farklı olsaydın ya!
Muharrem bu imkânların, bu fırsatların neyini beğenmedin?
Ne bekliyordun?
Beykoz Belediye Başkanlığı’nın altın tepside sana sunulmasını mı?
Ah kardeşim! Bizim aklımızı hiçbir zaman beğenmedin! Yola çıktığın bu kardeşlerini, yolda bulduğun birkaç ciğersize tercih ettin. Merak ediyorum sana bu aklı veren dinozorlar bu güne kadar neyi başarmış? Çok mu akıllılar? Tayyip Erdoğan’dan daha mı zekiler!
Sana sunulan bu imkânların neyini beğenmedin?
Bu genç yaşında birçoğunun ulaşamayacağı yerlere geldin, biraz sabredip, istikrarlı ve ilkeli durmayı başarabilseydin senin önün zaten açıktı. Neyin aceleciliğiydi bu? Eski bir Bakan mı sana MHP’nin yollarını açtı? Alaattin Köseler’den daha kötü bir finalin seni beklediğini görmüyor musun? O Alaattin Köseler dahi MHP’nin Beykoz’da barajı aşmasını başaramamıştı, sen neyi başarmayı umuyorsun?
AK Parti’nin önünü MHP’den aday olmak gibi bir manevrayla ke-se-mez-sin! Sana bu akılı verenlerin aklına veyl olsun! Başka hesapların piyonu olmak da sana hiç yakışmıyor diyeceğim ama sen bunu da sindirmişsin!
O seni sürekli cilalatıp, parlatan gazeteni okuyan tezgahın şifrelerini çözüyor Muharrem!
Sevgili Muharrem, gerek siyasi hayatın, gerekse sosyal ilişkilerinde en küçük tazyik ve fırsatta kolayca savruldun hep. Geçmişte yaptığımız konuşmalar halen aklımda.
Dost Beykoz’a, bize uygulanan Amerikan politikası karşısında gemiyi terk edip nerelerde köşe yazıları yazmaya başladığını unutmuş değiliz. Senin siyasi hayatın çocuk kitapları fuarında bitmişti aslında. Kader bu skandalın önüne siper olmuş, ulusal gazetelerin manşetine taşınmana engel olmuştu. Ve sen bunu çok iyi biliyorsun! Kim bilir belki de çok daha önce bitecekti siyasi hayatın, ama hep sana inanan bir avuç insanın gayreti bu malum sonu hep geciktirdi.
Sana hep destek olduk, sahip çıktık. Gençliğine ve enerjine güvenmeyi tercih ettik. Lakin bu sefer savrulmanın ötesine geçtin Muharrem, resmen yörünge değiştirdin. Ve maalesef çok kötü bir siyasi final seni bekliyor!
Senin sonunu yine sen getirdin Muharrem. Tayyip Bey’in stratejisini malum tweetinin ulusal gazetelere ve sosyal medyaya taşınmasıyla yerle yeksan ettin. Yoksa Tayyip Bey, Yücel Başkan’ı arayıp seni neden görevden aldırsın? Böyle basit şeylerle uğraşır mı? Bunu da çok iyi biliyorsun!
Muharrem, mikro milliyetçiliği dibine kadar körükleyerek siyaset yapmayı Beykoz sizden öğrendi, ama şunu bir türlü göremediniz; çevrende gördüğün insanlar sana Kastamonulu Muharrem Kaşıtoğlu olduğun için kıymet vermedi, teveccüh göstermedi… Dolayısıyla, Beykoz’da yaşayan 251 bin insanın tamamı Kastamonu asıllı da olsa başaramayacaksın. AK Partili Muharrem Kaşıtoğlu olduğun içindi bu ilgi ve teveccüh.
Yazık ki kıymetini bilemedin...