Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Namaz, nasıl Miraç hediyesi oluyor?

Geçici ve kısacık Dünya hayatımızı, EBEDÎ Ahiret hayatıyla mukayese ve dünyaya SINAV için gönderildiğini idrak edemeyenler, namazın önemli bir HEDİYE olduğunu da elbette anlayamazlar.

Çünkü hediye kişiye avantaj sağlar. “Namaz ise ilk görünüşte, bir sorumluluk getiriyor ve bir görev yüklüyor. Nasıl hediye olabilir?” Vs. benzer soruları Şeytan, tembel nefislere vesvese veriyor.

Evet, dostlarım çocukluk ve gençliğimin ilk yıllarımda; Camilerde Hutbelerde, vaazlarda ve özel sohbetlerde, Miraç ile ilgili konuları dinlerken, Namazın, Hz. Muhammed SAV tarafından Miraç dönüşü hediyelerinden birisi olduğunu, ben de aklıma sığdıramıyordum. Bugün de Şeytan, aynı şeytan olduğu için, tembel nefislere aynı vesveseleri verdiğini biliyoruz. Mübarek Ramazanın şu ilk günlerinde, NAMAZIN önemini daha iyi anlamak adına bu konuyu birlikte mütalaa edeceğiz…

BİR ÖRNEK: Siz âciz ve çaresiz kaldığınızda, size bir yerden her günkü ihtiyaçlarınızın kapınıza bırakıldığını düşününüz. Bu durum aylarca devam etse, sizde o kişiyi bulmak ve kendisine teşekkürlerde ve minnettarlıklarda bulunma arzusu coşmaz mı?

Adres sorulduğunda yardımcı olana bile, minnettarlık duyan ve teşekkürler eden akli selim insan, elbette âciz kaldığında aylarca yardımlar eden kişiye karşı da minnettar olarak teşekkürler etmek için, âdeta can atacaktır. Bunun için sorgulamalar yapacaktır.

O yardım eden kişinin kim olduğunu öğrendiğinde ise o kişiyi yakından tanıyanları arayıp bularak, o kişin nelerden hoşlandığını, nelerden memnun olduğunu ve kendisine nasıl teşekkür edilmesi gerektiğini araştıracaktır. Ta ki onun memnun ve hoşnut olacağı şeyleri öğrenmek; insana bir sorumluluk yüklese de, elbette önemli ve güzel bir HEDİYE olacaktır.

İşte aynen bunun gibi; Yüce Rabbimiz bizleri HİÇ YOK iken varlık âlemine çıkardı.

Varlık âleminde taş, toprak, kirpi, lâğım faresi, yılan, sinek, domuz, vs. hayvan değil, İNSAN olarak vâr etti.

İnsanların içinde de Afrika’nın kurak çöllerinde değil, en güzel coğrafyada, tabii güzellikleri ve mevsimleri en güzel olan bir ülkede yarattı.

Bu ülkede gayrimüslim veya ateist ailede değil, Müslüman bir aile ile gönderdi.

Yine böyle avantajlı bir ailede de kör, sağır, down sendromlu veya sakat olarak değil, sağlıklı olarak gönderdi.

Âciz kaldığınızda birkaç ay size yardımlar etmek nerede? Sadece bir kaçını hatırlatmaya çalıştığımız, sayılamayacak kadar çok Nimetler nerede?

Böylesine çok risklere rağmen, beni veya seni sayılamayacak kadar çok Nimetler ve avantajlar içinde Yaratan Yüce Rabbimiz bizlere, eğer Kur’an ve Peygamber göndermeseydi, acaba ne yapardık?

CEVAP: Geçmiş kavimlerde olduğu gibi, “her hâlükârda yaratılan insanların” mutlaka bir yaratıcı olduğunu aklıyla idrak ettikleri için, kendilerine doğru yolu gösteren Peygamber olmadığı bölgelerde, Yüce Yaratıcıya teşekkür ve minnettarlıklarını farklı şekillerde sergilemişler. Çünkü insan, Yaratıcısını bulmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır.

Meselâ; Bazı kavimler Güneşi Yaratıcı zannedip, güneşe taparak teşekkür ve minnettarlıklarını göstermişler.

Bazı kavimler Ateşi güçlü görüp, ateşi Yaratıcı zannedip teşekkür ve minnettarlıklarını ateşe göstermişler.

Bazıları güçlü NİL nehrine, bazıları rızık temininde ön plânda olan İNEĞE, bazıları da zalim lider ve Krallarını güçlü görerek, onlara minnettarlıklarını göstererek tapmışlar.

Bazıları da Hz. İbrahim AS gibi, Yüce Yaratıcıyı aklıyla bularak, Allah’a yönelmişler.

Bazıları ise tahrif edilen dinlerde tatmin olamadıkları için, İslâm’ı araştırarak Müslüman olmulşar, bu sıkıntılardan kurtulmuşlar. O Yüce Yaratıcıya karşı en önemli Teşekkür ve minnettarlık olan özellikle NAMAZI öğrenerek, tadil-i Erkân ile uygulamaya başlamışlar.

Öyle başlamışlar ki, zengin aileleri onları evlatlıktan ret etmeleri ve zengin miraslarından mahrum bırakmaları bile, onları bu huzur ve mutluluklarından vaz geçirememiş. Hatta kazandıkları Unvan ve şöhretlerini bile feda etmişler. Bunlar yüzlerce değil, BİNLERCEDİR.

Sadece birkaç örnek hatırlayalım:

Cassus Clay (Muhammed Ali). Cat Stewens (Yusuf İslâm). Kristiane Backer – Alman televizyon sunucusu, gazeteci ve yazar. Abdullah Beg – Gürcü prensi. Omar Bongo – Gabon devlet başkanlığı yapmış siyasetçi. Torquato Cardilli – İtalyan büyükelçi. Fred A. Reet, Kanadalı ünlü yazar. Mleh, Prince of Armenia – Ermeni prenses. Olcaytu – İlhanlı hükümdarı. Mike Tyson (Malik Abdulaziz) – Amerikalı boksör. Zaid Shakir – Amerikalı profesör. Necaşi Ashame- Afrikalı hükümdar.

Bunlar SADECE BİRKAÇIDIR.

Şimdi Namazın bir külfet değil, ne derece önemli bir HEDİYE olduğu anlaşıldı, değil mi?

Eğer Yüce Peygamberimiz Miraçta, NAMAZI bizlere HEDİYE olarak getirmeseydi; bizler de Peygamber gönderilmeyen kavimlerde olduğu gibi, Ateşe, ineğe, Güneş’e, zalim ve Güçlü liderleri tanrı gibi görüp, onlara tapıyor olmayacak mıydık acaba?

Ne mutlu bu BİNLERCE bahtiyarlara, ne mutlu sizlere ve bizlere, ne mutlu bu yazıyı dikkatlice okuyup, şu Mübarek Ramazan günlerinde sevdikleriyle paylaşanlara ve böyle huzur ve mutluluklara sebep olanlara… Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER