Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 31/05/2018 Son günceleme: 31/05/2018 22:40
  • 8.515

Şehirler var; cazibeli, tutkunun ve azmin, hayatta kalmaya çalışanların ve en çok da hırsın galip geldiği mutlu görünen şehirler.

Bu şehirlerde yaşamanın bazı kuralları var: hırslı olmak, acımasız ve güçlü olmak . Bu kriterlere sahip değilseniz eğer yorgun ve kayıpsınızdır. Mutlu ve güçlü görünen şehirlerde yorgun ve kayıp birer biçareler  olarak.

Şimdi size anlatayım bu mutlu şehirlerden bir tanesini : “İstanbul ”

İstanbul, bundan yaklaşık 7-8 yıl öncesine kadar hızla göç alan şehirlerden biridir.İş imkanları , daha iyi şartlarda eğitim ,sağlık ve sosyal hizmetler ve de istanbul’un gizemli cazibesi . 15-20 yıl evvelinde kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan insanların “istanbul” algıları istanbul’u, içindekileri mutlu zannetmemizin temel nedenidir. Halbuki bilmezler ki 15 yıl önce mutlu sandıkları o insanlar artık o mutlu şehrin kayıp insanlarıdır.

Bilimsel araştırmalar metropol şehirlerde yaşayan insanların gerek fiziksel gerek ruhsal daha fazla yıprandığını gösteriyor. Bilimsel araştırmalara gitmeden İstanbulda yaşayan insanlar olarak şöyle etrafımıza bir baksak her şey ortada. Sabah uyanıp işe yetişmeye çalışıyoruz kendi aracımız olduğunu varsayarsak trafik dediğimiz şey başlı başına çaresizlik ve bu çaresizliği yaşayan , hayat telaşına düşmüş çaresiz diğer sürücülerin psikolojik ve sözlü şiddetlerine maruz kalmak İstanbul’un olmazsa olmazlarındadır.Hele aracınız yoksa hem aynı trafiğe maruz kalacaksınız hem de toplu taşıma araçlarına.  O toplu taşıma aracından inene kadar kendinize mukayyet olmak zorundasınız aksi takdirde ezilme tehlikesi ve daha sıkıntılı durumlar (tacizler,istismarlar vb.) ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Bu kadar kötü müydü bu insanlar ,yoksa bu şehirde mi bu hale geldiler ?

Araçtan inip işinize ulaştığınızda telaşla masanıza oturursunuz.  Bİrikmiş bir yığın iş ,tahammül etmek zorunda olduğunuz kişiler, şehirde hayatta kalma çabanız  ve DAHA İYİ  yaşayabilmeniz için sahip olmanız gereken  hırsınız…

Ve Akşam…

Aynı trafikle eve varış , biraz asabiyet ,yorgunluk ve sevdiklerinizle kaliteli vakit geçirememek…

Sadece biraz etrafımıza bakarak bir gün antisosyal kişilik bozuklukları,kaygı bozuklukları ,panik atak  gibi rahatsızlıkları ortaya çıkarıyor.

İnsanların gelir seviyesi normal yaşam seviyesinin üzerine çıktığında doğa eksenli aktivitelere yönelmeyi ,bahçeli evlere yerleşmeyi ,bitkilerde uğraşmayı tercih ediyorlar .

Amerikalı bilim adamları tarafından bahçe ve bitkilerle uğraşmanın tedavi edici yönünü hortirüktüel terapi alanında çalışan insanlar tarafından hastaneler, ilaç bağımlıları ve engellilere yönelik geniş alanlarda kullandığı tespitinde bulunuldu.

Doğanın stres azaltıcı yönü ve insan sağlığına iyi geldiği biliniyor. Bunun ruhsal bir rahatlama ile ilgili olduğu bir gerçek.

Ve artık bizim mutlu şehir İstanbul ne yazık ki insanlara zarar veriyor .İnsanlar nüfüs yoğunluğu az olan yeşili bol olan çevre illere kaçmaya başladı bile.

Şu her şeyin hormonlu olduğu metropolde ya bu hormonlu deveyi güdülecek ya da mutlu görünen şehrin kayıp insanları bu diyardan başka diyarlara gidecek.

 

 

 

Yazarın Yazıları