Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Müthiş kelimeler bunlar!

Önceki gün Bediüzzaman Hz.’nin Osmanlıcadan “NÛR’UN İlk Kapısı” adlı eserini okuyordum.

138. Sayfasında “âdeta çarpıldım” diyebilirim. Hemen başka bir iş ile meşgul olan eşime de o kısmı okuyarak, birlikte mütalâa ettik. O da büyülenmiş gibi oldu. Mezkûr kitabın sadece bu kısmını sizlere de tattırmak istiyorum.

Çünkü; bu durumda hem Risale-i Nur eserlerinin ne denli ulaşılmaz bir edebiyata sahip ve emsalsiz anlamlar yüklü olduğu anlaşılacak. Hem hızlı okuyup geçmek ile irdeleyerek ve hazmederek okumak arasındaki müthiş farkı göreceğiz. Hem de içerdiği mesajların benliğinizi nasıl kuşattığını ve sarstığını hep birlikte göreceğiz, inşallah. Önce bu paragrafı normal olarak düz okuyoruz. Hem de ilk kez okuyacak olan kardeşlerime kolaylık olsun diye, yabancılaştırıldığımız (!) kelimelerin yanlarına kısa anlamlarını da (…) vereceğim.

9.REŞHA; ikinci paragraf: I.) “Hem o zât (Hz. Muhammed) SAV, öyle bir Sultanın (Allah’ın) cc haberlerini doğru olarak söylüyor ki, o Sultanın memleketinde Kamer (ay) bir sinek gibi bir pervane etrafında döner. Arz olan (Dünya denilen) o pervane ise bir Lamba (yani Güneş) etrafında bir pervanedir. Güneş olan o lamba ise o Sultanın binler menzillerinden bir misafirhanesinde, yüzbinler misbahları (kandilleri, lambaları, yani yıldızların) içinde sadece bir lambasıdır. II.) O zât hem öyle bir acayip âlemden hakiki olarak bahseder, öyle bir inkılaptan (köklü değişimden) haber veriyor ki, binlerce Kürre-i arz (dünya) bomba olsalar da patlasalar, o kadar acayip olmaz. Bak O’nun cc lisanından “İzeşşemsü küvvirat” (Güneş dürülüp toplandığında), İzessemâ’ün fetarat (gök ve sema yarıldığında), Elkâri’ah (mutlaka çarpacak olan feâket, yani Kıyamet)” gibi sûreleri işit!… III.) Hem öyle bir İSTİKBALDEN doğru olarak haber veriyor ki, şu dünyevî istikbal ona nispeten bir KATRE’İ SERAP hükmündedir. Hem öyle bir SAÂDETTEN pek ciddi olarak haber veriyor ki, bütün saadet-i dünyeviyye (dünyadaki bütün saadetler) ona nispeten, bir BERK-İ ZÂİLİN, bir Şems-i Sermede nispeti gibidir…”

Evet, (…) parantez içinde bazı kelimelerin anlamlarını verdiğim ve Roma rakamlarıyla 3’e böldüğüm halde, belki de bazılarınız bu müthiş ifadeleri tam anlayamamış olabilirsiniz. Şimdi yukarıdaki müthiş paragrafı tam anlayabilmek için, pürdikkat odaklanarak mütâlâa edelim.

Önce paragrafı 3’e bölerek anlamaya çalışalım. I.) Paragrafın ilk bölümünde, Hz. Muhammed SAV konuşurken; sözlerini, emir ve yasaklarını haber verdiği Yüce Allah’ın cc nasıl bir Kudrete sahip olduğu anlatılıyor. O Allah’ın memleketi olan Kâinatta, ay-dünyanın etrafında pervane gibi. Dünya-Güneşin etrafında pervane gibi döndüğü, Güneş ise yüzbinlerce Güneşler gibi yıldızlardan sadece birisi olduğunu belirterek, kâinatın uçsuz-bucaksız olduğunu halde kusursuz döndürüldüğü vurguluyor ve Allah’ın cc böylesine uçsuz bucaksız bir Kâinatı nasıl kusursuz idare ettiğine dikkatlerimizi çekiyor.

II.) İkinci cümlede: Hz. Muhammedin SAV doğru haber verdiği İNKILABIN, binlerce dünyaların BOMBA olup patlamasından çok daha acayip olduğu ifade edilerek, dikkatlerimiz o inkılâba çekiliyor.

III.) Bu kilit cümleyi anlamak için öncelikle “KATRE’İ SERAP”, “BERK-İ ZÂİL” veŞems-i Sermed” ifadelerini arz edeyim: KATRE’İ SERAP: Katre = Su damlası. Serap ise yaz ortasında kızgın çölden geçenler susuzluktan kavruldukları bir zamanda, uzaktaki kum tepelerinin arkasını mavimsi veya yeşilimsi görürler. O mavimsi optik yanılmayla ‘o tepenin ardında su var’ zannedilir, fakat aslında SU YOKTUR. İşte bu “su olmadığı halde var gibi gözüken manzaraya SERAP denir”. “Katre’i Serap” birlikte yazıldığında ise olmadığı veya “YOK hükmünde olduğu halde, VAR gibi görünen bir damla” demektir.

BER’K-İ ZÂİL ise hani elbise giyerken veya bir araca binerken elinizle elbise veya araç kapısı arasında bir kıvılcım gibi çıtlama duyar ve görürsünüz. Aynen bunun gibi, “görünüp te ansızın yok olan şimşekcik” anlamında bir terimdir. Yani o da YOK hükmündedir…

Şems-i Sermed de hem dâimî Güneş yani ‘sürekli gördüğümüz Güneş’ anlamına geldiği gibi, Dînî literatürde “Devamlı olarak her şeyi nurlandıran Allah” cc anlamına gelir.

Şimdi bu duygularla yukarıdaki III. cümleyi ‘..dünyevî istikbal ile bir KATRE’İ SERAP’ ve “bir BERK-İ ZÂİLİN, bir Şems-i Sermede” mukayeselerini, tekrar dikkatlice okuyalım. Yani; “O Zât SAV, öyle bir istikbalden ve doğru olarak haber veriyor ki şu dünyevî istikbal ona nispeten bir KATRE’İ SERAP hükmündedir” cümlesinde, 100 senelik dünya hayatımız hep saadetle ve mutlulukla geçse bile, EBEDÎ ve SINIRSIZ olan CENNET saadetlerinin yanında, var gibi gördüğümüz halde, YOK hükmündedir”…

İşte bizler o ‘yok hükmünde’ ki bir hayat için 15-20 yıl tahsil yaptığımız halde, kesin bir istikbalimiz olan sonsuz ve sınırsız saadetler için kendimizi de evlâtlarımızı da ne kadar İHMAL ettiğimiz ayân-beyân ortaya çıkıyor.

Bir de; bir günümüzü değerlendirirken, bize sınav için verilmiş olan 24 saatin, kaç saatini dünyevî İstikbalimize, kaç saatimizi Hz. Muhammed’in SAV pek ciddi olarak haber verdiği EBEDÎ İSTİKBALİMİZE harcıyoruz?…

Hangisine daha çok önem veriyoruz? Lütfen biraz düşünelim, titreyelim ve acı ahvalimize ağlayalım!… Ne kadar müthiş bir cümle olduğu şimdi anlaşıldı değil mi?…

O müthiş cümleyi yine Bediüzzaman Hz.’den bir haykırış ile özetleyeceğim:

“Ey insan, bilir misin nereye gidiyorsun? Dünyanın BİN sene mes’udâne (mutlu ve huzurlu) hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi BİN senesi, bir saat rüyet-i cemâline (Allah’ın cemâlini seyretmeye) mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin (azametli ve dâimî bir güzeller güzelinin) daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.”…

  • Evet dostlarım, ancak NEREYE ve Kimin Huzûruna gittiğimizi iyice idrak edersek, işte o zaman oraya ciddi hazırlık yaparız. Gayrisi sadece TESELLİ!… Vesselâm. 
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER