Ekrem VANLI
  • 09/12/2015 Son günceleme: 09/12/2015 20:14
  • 5.859

Musul ve Kerkük’ün kısa geçmişi nedir?

637 tarihinde Müslümanların eline geçen Musul, uzun yıllar Osmanlı Devlet'i idaresinde kaldı. Mondros Mütarekesinden sonra İngilizler tarafından işgal edilen Musul, Mütarekeden sonra işgal edildiği için Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alıyordu. İngiltere zengin petrol kaynaklarına olan yakınlığı sebebiyle Musul'u Türklere vermek istemiyordu. Musul meselesi Lozan'da çözümlenemedi. Musul Sorunu, Lozan Antlaşmasından sonra Türkiye ile İngiltere arasında uzun süre anlaşmazlık konusu olduktan sonra 1926'da yapılan Ankara anlaşmasıyla çözümlendi ve Musul Irak sınırları içinde kaldı. Bugün de, özerk Kürt bölgesi ile Federal Irak devleti arasında belirsiz bir statüye sahiptir.

Musul nasıl kaybedildi?

Türkiye henüz Milletler Cemiyeti’ne üye bile değilken İngiltere’nin örgütün en etkili üyesi olması ve Türkiye’nin yeni savaştan çıkan ve iyice yorgun düşen ordusuyla, İngiltere ile savaşa girmek istememesi, Musul’un kaybedilmesinin önemli etkenleri arasındadır. Ancak Türkiye’nin Adalet Divanı’na temsilci göndermemesi, Musul sorunu sırasında patlak veren Şeyh Sait ayaklanması, Türkiye’nin Türklerle Kürtlerin kader birliği içinde olduğu tezini İngiltere lehine dönüştürmüştür. 3 Mart 1924’te Halifeliğin kaldırılmasını İngilizler, dünya Müslümanlarını Türkiye aleyhine etkilemede çok iyi kullanmışlardır. Tüm bunların yanında Türkiye’nin bölgedeki savaş tehdidini bir an önce yok ederek ülkedeki reformlara başlamak istemesi ve yeni kurulan cumhuriyetin başkentinin dahi yabancı ülkelerce tanınmaması asıl nedenler arasında sayılabilir.

Lozan’da kaybettiğimiz Musul neden hala sorun olmaya devam ediyor?

Lozan'da topraklarımıza katamadığımız Musul bugün Türkiye önüne konan büyük bir sorun haline geldi. DAEŞ adlı örgüt harekete geçti ve Musul'u ele geçirdi. Örgüt zaten uzunca bir zamandır petrol kuyularını ve koridorları hedef alan bir saldırı stratejisi izliyor.

Irak Genelkurmay Başkanı Babekir Zebari, DAEŞ'in eylemlerinin kabul edilemez olduğunu ve öncelikli olarak Kerkük'ü koruma altına alacaklarını söyledi. Irak Ordusu'nun Musul'u çatışmadan DAEŞ'e bıraktığını iddia ederek Başbakan Maliki'yi suçlayan Kürt Yönetimi ise 50 bin peşmergenin hazır bekletildiğini duyurdu. Kürt parlamentosu olağanüstü toplandı. IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani, 'Irak güvenlik güçleri, Musul'un emniyetini sağlamada bozguna uğramıştır' dedi.

Musul’daki askeri varlığımız ne ile açıklanır?

1926 Ankara Antlaşması'nın ilgili 6. maddesinin orijinal hali şöyledir: “ Taraflar bir veya birkaç silahlı kişinin sınır bölgesinde yağma veya eşkıyalık yapmak amacıyla girişecekleri hazırlıklara, sahip oldukları bütün vasıtalarla karşı koymayı ve bunların sınırdan geçmelerine mani olmayı karşılıklı olarak taahhüt ederler.”

Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı döneminin en önemli olayı 1. Körfez Savaşı'dır. Bu olayda çok aktif rol almıştır. Petrol kaynaklarının kontrolünü elinde tutan Saddam Hüseyin'in Türkiye için büyük bir tehlike teşkil ettiğini ve Saddam’ın bölgeyi hâkimiyeti altında tutmasına izin verilemeyeceğini savundu. Saddam’ın uzaklaştırılması için mümkün olan her şeyin yapılması konusunda fikren ve siyasi açıdan son derece istekliydi. Bu nedenle ABD'ye bu konuda açık destek verdi. Türk Ordusunun da katılıp, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul ve Kerkük'e girilmesini isteyince, zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görev süresi sona ermeden 3 Aralık 1990 tarihinde kendi isteği ile Genelkurmay Başkanlığı görevinden emekliye ayrıldı. Görevden ayrılmasına sebep olarak da 1. Körfez Savaşı'nda hükümetin tutumuna tepki olduğu öne sürüldü. Korkut Özal anılarında Musul ve Kerkük'ün o günün şartlarında geri alınmasına ramak kaldığını dönemin ABD başkanı Baba Bush ile anlaşma sağlandığını ancak ordunun içindeki bir takım yapıların bunun önüne set çektiğini söyler.

Musul ve Kerkük’ün Sultan Abdülhamit Han ile ilgisi nedir?

Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri, stratejik bölgeleri özel mülkiyeti haline getirmiş. Sadece Ortadoğu’nun değişik yerlerinde değil, mesela Selanik’te de, Anadolu’da da Abdülhamit’in toprakları, mülkleri var. Kendi mülkiyetine almış, Hazine’ye, Hassa’ya koymuştur.

Uluslararası hukukta, o toprak işgal edilse dahi kişi mülkiyetine dokunulamaz. Abdülhamit’in kendi mülkiyeti haline getirdiği bu topraklardan biz 1. Dünya Savaşı’ndan sonra süratle feragat etmişiz. İttihatçılar, Abdülhamit’in özel mülk haline getirdiği bu mülkleri, toprakları özel mülkiyetten çıkarmak için adımlar atmışlar ama o adımlar da hukuki olarak tamamlanmamış, yarım kalmış çünkü onaylanması gerekiyor. Hukuki prosedür bitmemiş.

Abdülhamit Han’ın bu hamlesinin ne kadar kritik ve ileri görüşlü olduğunu yansıtmaktadır.

Sonuç olarak;

Türkiye için Musul ve Kerkük’ün tarihsel sürecini ve günümüze kadar hangi süreçlerden geçtiğini kısaca özetledik. Ortadoğu’da oynanan bu satranç oyununda Türkiye’nin müdahil olmaması ilerleyen süreçlerde aleyhimize oluşabilecek sonuçlara gebe olması kaçınılmazdır. Bu sebepten dolayı her Türk vatandaşının geçmiş tarih bilincinde olmalı ve zamanında oynanan oyunlar ile kaybettiğimiz toprakların aynılarını veya benzerlerini yaşamamak adına tarihsel bilincin yerleşmesi son derece önemlidir.

Musul ile ilgili yapılan çıkarımların önemli olanlarını paylaşmak gerekirse;

Musul vilâyetinde oturanlar yeniden Türkiye'ye bağlanmayı ısrarla istemektedirler; çünkü sömürgeleşmiş bir halk olmaktan çıkarak, bağımsız bir devletin yurttaşları olacaklarını bilmektedirler. (Bu, aslında Musul'un Türkiye'ye bağlanmasını gerekli kılan en önemli değerdir ve günümüz için de geliştirilecek bir "Musul stratejisi" için en önemli değer olmalıdır.)

Coğrafî ve siyasal bakımlardan, bu vilâyet, Anadolu'yu tamamlayan bir parçadır. Musul ancak Anadolu'ya bağlı kalmakla gerçek çıkış yerleri olan Akdeniz limanlarıyla sıkı ilişki kurabilecektir.Hukukî bakımdan hâlâ Osmanlı Devleti'nin bir parçası olan Musul için İngiltere'nin yapacağı bütün antlaşmaların ve sözleşmelerin hukukî açıdan hiçbir değeri olmayacağı açıktır.

Anadolu'nun güney kesimlerini birleştiren yolların kavşak noktası olan Musul'un ticaret ilişkileri ve bu bölgenin güvenilirliği bakımından Türkiye'nin elinde olması çok önemlidir.

Musul vilâyeti, Türkiye'nin birçok başka parçaları gibi, savaşın durmasından sonra ve yapılmış sözleşmelere aykırı olarak Türkiye'den alınmıştır. Bu yüzden, aynı durumda kalmış öteki bölgeler gibi, Musul'un da Türkiye'ye verilmesi gerekir.

 

Yazarın Yazıları