Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Müslümanlık asla bu değil!

57 İslâm Ülkelerinin Filistin, Gazze, vd.’ deki Müslüman kardeşlerimizin uzun yıllardan beri maruz kaldıkları yürekler acısı soykırıma karşı, Gafletleri ve de İhânetleri, maalesef “Müslümanlık, asla bu değil” dedirtiyor.

Müslümanlık asla bu değil!

57 İslâm Ülkelerinin Filistin, Gazze, vd.’ deki Müslüman kardeşlerimizin uzun yıllardan beri maruz kaldıkları yürekler acısı soykırıma karşı, Gafletleri ve de İhânetleri, maalesef “Müslümanlık, asla bu değil” dedirtiyor.

Çünkü İslâm; “Müminlerin derdiyle dertlenmeyen, BİZDEN DEĞİLDİR.” buyuruyor. (Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87)

“Sizden biri, kendisi için istediğini, (din)kardeşi için de istemedikçe (GERÇEK)MÜ’MİN OLAMAZ” (Buhari, İman, 7) Buyruluyor…

Yani, her iki hükümde de şimdiki Müslümanlıklar reddediliyor.

Konumuzla ilgili ÇOK İLGİNÇ BİR OLAY:

Vaktiyle Bursa’da bir Müslüman, kasaba meydanında bir çeşme yaptırmış ve üstüne “Bu çeşmenin suyu Her kula helâl, Müslüman’a haram!” yazdırmış.

Bu nasıl fitnedir diye, başkent Bursa karışmış…

Adam yaka-paça Kadı’nın huzuruna getirilmiş. Kadı:

-“Bu nasıl fitnedir ki, Müslüman olan koca devlette sen, sebildir diye çeşme yap, suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir bu? Sen aklını mı yitirdin?” diye çıkışmış kadı.

Adam:

– “Müsaade buyurun, çok önemli sebebi var, bunu ispat ederim…” deyince kadı kızmış:

– “Ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın” demiş. Fakat bir yandan da ispati merak etmiş.

– “Nedir ispatın? Anlat!” diye sormuş.

Adam:

– “Sadece Sultan’a söylerim…” diye inat edince, konu Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş…

Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan, ispati çok merak etmiş:

– “..De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl bir iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de çeşmeye ‘Her kula helâl, Müslüman’a haram’ yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:

– “Delillerim vardır, lâkin ispat ister.”

– “Ya ispatin, sağlam değilse?”

– “O zaman boynum, hükmünüze kıldan incedir Sultanım…”

– “Eeee, ispat nedir?”

-“Sultanım, herhangi bir havradan bir hahamı, sebepsiz olarak bir hafta tutuklayın. Bakın neler olacak…”

Dediği yapılmış. Bütün azınlıklar bir olmuş, “ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse yaparız, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” ..diyerek, çevre ülkelerden elçiler mektuplar bile getirmişler…

Bir hafta dolunca, adam:

– “Sultanım, artık hahamı bırakalım” demiş.

Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler gani…

Çeşmeyi yaptıran adam Padişaha:

– “Aynı işi, herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş.

Aynı şekilde bir papaz yaka-paça alınmış ve aynı tepkiler, Papaz için de artarak devam etmiş. Haftası dolunca o da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri, teşekkürler, şükranlar, hediyeler aynı… Din adamlarına tekrar kavuşmanın mutluluğuyla, daha çok sarılmışlar birbirlerine… Sultan, çeşme yaptırana:

– “Bitti mi?” deyince.

– “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm sizindir” demiş.

– “Nedir isteğin?”

– “Efendim, şimdi de pâyitahtımız (başkentimiz) olan Bursa’nın en sevilen, en çok sözü dinlenilen, en çok itimat edilen İslâm’ın Din âlimini alınız Kürsüden…”

Adamın son dediğini yapmışlar. Ulucami başimamını, Cuma vaazının ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…

Tek bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa Vaazı bitene kadar bekleseydiniz” gibi, tek bir kelâm etmemiş, ünlü başimamı arayan-soran olmamış…

Koca bir hafta geçmiş, “Nerde imamımız? Niçin geri gelmedi?” diye gelen-giden yok!

Âlim ve çok güvenilir başimamın yerine tecrübesiz bir imam tayin edilmiş.

Halk hâlinden yine memnun, fakat olması gerekenin tam aksine, dopdolu caminin içinden, halkın gözü önünde apar topar tutuklanan o koca âlim için:

– “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…” “Kim bilir ne halt etti de tutuklandı!” “Vah vaah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” Vs… dedikodular başlamış.

Padişah, kadı ve o adam bu olup-bitenleri izliyorlarmış. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: “Eee, ne olacak şimdi?” Adam:

“Hocayı da bırakıp, özür dileyerek, helâllik almak lâzımdır hocadan…”

-“Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş.

  • Haksız yere tutuklanan âlim zatı ne karşılayan var, ne hâlini soran.

Padişah adama dönmüş, “Haydi şimdi konuş bakalım!”

Adam başı önünde şöyle konuşmuş:

– “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen. Sizce, böyle gamsız ve GÂFİL, üstelik de Hain Müslümanlara su helâl edilir mi?”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

-“Evet, çok haklısın. Böylelere su da haramdır, hatta hava bile haramdır!”

***

Evet, sevgi ve saygıdeğer dostlar: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen böylesine gamsız, sorumsuz ve şuursuz Müslümanları bugün ülkemizde de çokça görüyoruz.

Lâkin İslâm ülke liderleri, üstlerine ölü toprağı serpilmişçesine, maalesef hâlâ suskunlar.

Bahtiyar Ülkemiz hariç, hepsine YAZIKLAR OLSUN!

Şimdi, başımızı ellerimizin arasına alıp, düşünme zamanı:

  • Acaba İslâm âlemi, niçin bu kadar acınacak hallere ve gaflete düştü?
  • Acaba bu yöneticiler niçin ve nasıl böylesine pısırıklaştırıldı ve basitleştirildi?

Acaba bu gâfil yöneticilerin, hâlâ devam eden bu gafletten uyanma ve dostlarını-düşmanlarını tanıma zamanı gelmedi mi?

Muknî CEVAPLAR İÇİN; lütfen bizi takip ediniz…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Ve Aleyna Aleyküm Selâm
    Malesef müslüman yöneticiler mi diyelim yoksa yönetilen müslüman kılığına girmiş yahudilermi mi acaba. Çünkü birçok müslüman yöneticilerin nuru kalmamış bunlardan hayır gelmez.
    Allah CC razı olsun inşâallah
    Cumanın rahmet-i bereket-i üzerinize olsun inşâallah..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER